Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '19

 
Kategori
Felsefe
 

Levinas Felsefesinde "Öteki"

     Levinas, öteki-başkası- diğeri kavramlarını etikle bütünleştirirken, Tanrının felsefedeki yerini de etik’de bulan dindar bir filozoftur… Ona göre Etik birinci felsefedir ve ötekine kayıtsız kalmamaktır, ötekinin acısından acı duymaktır, onun acısını dindirmek için harekete geçmektir… Yahudi asıllı Emmanuel Levinas (1906–1995) Almanya’da Nazi faşizmini yaşamış, ailesinin çoğunu bu soykırımda kaybetmiş, kendisi de bir çalışma kampında esir tutulmuştur. Eşi ve kızı bir Fransız dostlarının yardımıyla Fransa’da savaş boyunca saklanmışlardır…

Levinas’ın yaşadıkları, onu ırkçılığın yayılmasının felsefi sebeplerine yönlendirir ve bu yönde sorgulamalara başlar… Gençliğinde okuduğu Karamazov kardeşler romanında Alyoşa Karamazov’un “Hepimiz herkes için sorumluyuz, ancak ben hepinizden daha çok sorumluyum” deyişini hep belleğine kazımış gibidir…

Levinas, Batı felsefesini ötekini hiçe sayarak, benmerkezci egolojiye dönüşen bir gelenek olarak görür… Avrupa felsefesinin başkayı birde eritmeye çalıştığı anlayışı da ırkçılığa temel olacağı için reddeder. Bu durum Başka’yı aynıya indirgemek olur ve bu da başkayı yok etmek demektir.  Etik, evrensel değerler olarak, kendi kavrayışını-anlayışını- başkasına dayatmak değil, dünyayı başkasının diliyle yeniden anlamlandırmaya açık olmaktır ona göre…

Batının tekçi bir düşünce olarak “başkaya” alerji duyduğu saptamasını yaparken batı düşüncesinin “başka”yı çoğulculukta eritmeye yöneldiğini de söyler…

Ona göre: Ben’in hem kendisi, hem de başkası olduğu bir durum tekçiliği ortadan kaldıracak ve sonrada bu durum ikiciliğin çoğulculuğuna taşıyacaktır bizi.

Sorguluyor beni yüzün

Ve yüzüme düşerken hüznün

Utanıyorum kendimden

Ne sen bende kaybol

Ne de ben sende…

Yaşayalım birlikte aynılaşmadan…

Kendi renklerimizle özgürce…(E.Şahin)

     Levinas, çağdaş bir felsefeci olarak, başkayı birde eritmeye çalışan sözde çoğunluğun kurduğu demokrasiyi – batı demokrasisini- eleştirmekte haklıdır…(Belki de birci Parmanides’i sevmeyişi bu yüzdendir.)

Aynılaştırmaya çalışmak, ayrımcılığın, ırkçılığın, mezhepçiliğin yollarını açarak, diğerini yok etmeye yönelen bir harekete dönüşür sonunda… Hitler faşizminin, köktendincilerin yaptığı da budur… Kendi ırkını, dinini, mezhebini, sosyal yapısını merkeze alan ve öteki saydıklarını daha da ötekileştirerek yaşam yollarını kesmek ya da asimile ederek yok etmeye çalışmanın diğer bir adıdır faşizm… Elbette toplumlarda bu adla yayılmazlar, gelişmezler… İnsanların beyni yıkanarak, yeni düşmanlar, yeni hedefler belirlenerek yapılır tüm bunlar...

Ülkemizde de çoğunluğun demokrasisi dedikleri sistemle başkalarına- başkalaştırdıklarına- çeşitli baskılarla, çoğunluğun çıkardığı yasalarla başkayı bir de aynılaştırmaya çalışmak insani midir, etik midir?  

Ona göre, öteki için duyulan saygı, kişisel sorumluluktan çok daha önceliklidir. Ben olabilmek için önce sen olmalıyım!? diyen anlayışın kendisidir bu. Benzeri bir yaklaşım Octavio Paz?ın şiirlerinde de görülebilir: … “Kendim olabileyim diye, bir başkası olmalıyım ben”

Ötekinin gözüyle kendimizi görebilmek belki de empati yapmanın başka bir yoludur…

Levinas’ı tüm önyargılardan arınarak okuyun derim… Onun bulabileceğiniz kitaplarının adlarını vereyim size isterseniz… Kaçış üzerine, Zaman ve başka, Bütünlük ve sonsuz, Özün ötesinde gibi…

Levinas’ın deyişiyle; “Ben’in hem kendisi hem de başkası olduğu durumla” kalın…

 

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..