Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '07

 
Kategori
Kitap
 

Leyla'nın Evi / Zülfü Livaneli

Leyla'nın Evi / Zülfü Livaneli
 

Nihayet bitirebildim kitabı. Sevgili Pınar ve Murat Ertaş öğretmenimizin yazılarından sonra okumak için sıraya almıştım, satın aldım ve okumaya başladım 'Leyla'nın Evi'ni. Murat Bey bir günde okudum, diye yazmıştı. Aferin ona! Ben bir türlü bitiremedim, sorun ben de değil. O kenarda beklerken iki kitap daha okudum ve burada yazdım. Nedenine gelince Zülfü Livaneli'nin müzisyen yönünü çok beğenirim. Gazete yazılarını ve fikirlerini de beğenirim. Kişilik olarak da bir sözüm olamaz. Ama roman yazarlığı beni çok etkilemiyor, neden saklayayım.

İlk basıldığında "Mutluluk" romanını da okumuştum, aklımda kitaba dair hiçbir şey kalmamış. Ajandama baktım, okuduktan sonra not düşmüşüm, ama alıntı yapmamışım. Sıradan demişim. Filmini izlemedim. Film çekilirken senaryo da değişiklikler mutlaka oluyor.

Leyla'nın Evi'ni okurken hep, bu romandan ne güzel dizi çekilir, dedim içimden. "Yaprak Dökümü" ya da "Hatırla Sevgili " dizileri gibi. Romanda türbandan kurbana; esrardan, fuhuşa; paşalardan, milletvekillerine, toplumda olması gereken ne varsa hepsi var. Sosyo-psikolojik ve sosyo-ekonomik analizleri bol bol işlemiş yazar. Araştırmalar da yapmış. Çok ayrıntıya girmiş bence, birkaç başlık altında incelenebilirdi. Bildiğimiz şeyler, bilmediğimiz daha neler var? Osmanlı'nın son dönemlerine ait birkaç olay olabilir.

Kısacası beni çok fazla etkilemedi, alıpbiryerlere sürüklemedi, belki aynı tür kitapları okuduğum için. Bu nedenle sizi etkilemek istemem, isteyen okusun!

KİTABIN KONUSU:

Olay İstanbul'da geçiyor, yüzyıllık zamanı kapsıyor neredeyse. Şaşalı hayatlar, uşaklar, efendiler ve ani sınıf atlamalara yer verilmiş. Farklı din, kültür ve ırktan bir mozaik oluşturuyor roman kahramanları...

Üç ana karakter var. Saray kökenli paşa torunu Leyla, gurbetçi Rukiye ve uşakzade Ali Yekta Bey. Leyla'nın köşkün bahçesindeki yalnız yaşamı, köşkün el değiştirmesi ile çıkmaza girer ve oradan zorla çıkartılır. Tanıdığının oğlu gazeteci Yusuf ona evini açar. Orada gurbetçi şarkıcı Roxy ile karşılaşır. Malum olaylar ve karakter çatışmaları, zamanla çok iyi anlaşmalara dönüşür. Yusuf bu işe çok sevinir, çünkü arada kalmıştır. Ali Yekta Bey ise köşkün yeni sahibinin babası. Sonradan sınıf atlamış bir bey. Gelini Necla ile anlaşamıyor. Oğlu karısına düşkün ve söz geçiremiyor. Üç kahramanın yolları Leyla'nın evinde çakışıyor. Evin ilk sahibi, şimdiki sahibi ve gelecekteki sahibi. Rastlantılar biraraya getiriyor bu farklı yaşamları olan üç kişiyi. Sonu hem iyi hem de kötü bitiyor. "İyiler mutlaka kazanır, kötüler sonunda mutlaka cezasını bulur, " fikri önplanda tutulmuş, aynen eski Türk filmlerindeki gibi.

Okuyun göreceksiniz!

KİTAPTAN ALINTILAR:

-Oğlunu öyle yetiştirecekti ki, tahsili, serveti ve bilgisiyle İstanbul'un en göz kamaştırıcı beyefendisi olsun. Bu tutkunun içinde hiçbir zaman intikam duygusu ya da efendilerine karşı bir hoşnutsuzluk tavrı yoktu. (s. 58)

-Bu arada binbir umutla geldiği İstanbul'da karşılaştığı aşağılama ve yediği "Almancı" damgası, hayatını Almanya'dakinden bile daha zor bir hale getiriyordu. (s. 97)


-Sadece Türkler yaşamıyor, gayrimüslimleri atıp buraları Türkleştirelim dedikten sonra Kürtler geldi. Pera Kürtleşmeye başladı. Yani sizin Cumhuriyet idareniz Bizans'ın yerine Mezopotamya kültürünü getirdi. (s. 205)

-Bizans surlarında Türklere karşı savaşanlar arasında Fatih'in akrabası Şehzade Orhan da vardı. Böyle bir şeyi aklınız alıyor mu şimdi? Ayrıca Hıristiyanlaşmış Türk askerlerine de Turkopuli diyorlardı. (s. 205)

-Ayrıca siz niçin sorumlu olmadığınız idareleri savunuyorsunuz? Siz bir Osmanlısınız. Ernest Renan ne der, bilirsiniz: Bir millet ancak geçmişi çarpıtılarak oluşturulabilir. Cumhuriyet de bunu yapmıştır. (s. 206)

-" Dünyanın hiçbir yerinde servetler, İstanbul'daki kadar çabuk el değiştirmezler," yazıyordu sultana borç veren banker. "Bir ailenin elindeki güzel bir ev,ertesi yıl bir de bakarsınız o ailenin elinden gidivermiş." (s.207)

ARKA KAPAK NOTU:

Kimi zaman bir savaş bir kentin, bir ülkenin kaderini değiştirir, kimi zaman bir tek kişi koca bir ailenin... Leyla: Yalılarda doğmuş büyümüş bir paşazade, bir Osmanlı soylusu... Ali Yekta: Uşaklık kaderini değiştirme ihtirasıyla yanıp tutuşan bir İstanbullu... Rukiye-Roxy: Almanya’da doğmuş, seks modelliği yapmış bir hip-hop’çı.. Livaneli, birbirini hiç tanımayan bu üç ayrı kişiliğin yaşamını, bir 'İstanbul romanı'nda birleştiriyor. Kentlisi-köylüsü, varsılı-yoksulu, din hocası, söz sahibi bankacısı, gazetecisi... Her birinin bir nedenle ötekinin yaşamına girdiği, onu değiştirdiği, günümüz Türkiyesi... Ve bir roman kahramanı gibi öne çıkan pırıltılı Boğaziçi’nde, Bosnalılar Yalısı’nın ilginç dünyası... Leyla’nın Evi, dünyada sadece yaptığı müzikle değil, çeşitli dillere çevrilen, sinemaya aktarılan ve ödül alan kitaplarıyla da tanınan Livaneli’nin Mutluluk’tan sonraki romanı..

 

 

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..