Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '22

 
Kategori
Siyaset
 

Leyleğe binmeden dinle bebiş!

(Tweet! Hiçbir zaman doğmayacak bir bebeğe, hiç yaşamayacağı bir sanal ortam tanıtılarak atıldı.)

LEYLEĞE binmeden dinle evlat! Doğman için, iki kişi tarafından o yöne doğru, istem dışı yönlendiriliyorsun. Bebekler dünyada verilmekte olan, “hayat” isimli bu ölümcül partiye, davetsiz; dayatma ile katılırlar. Nedir? Başlayan herşey biter! Ancak; yazacaklarımı bir oku da; sonradan, “uyarılmadım” cayırtılarıyla tepinme ufaklık!

“AÇIKLANMAMIŞ BİR KONU, APAÇIK BİR KONUDAN DAHA ÖNEMLİ SANILIR” / Nietzsche

*** Oralarda; amaçlarına sorunsuz ulaşanlar; “program”da yer alanlar. Yenilecek “ekmekler” uzun zaman önce yabancı dille “Başlıyorum” denilerek bölüşüldü. Ve “yutu”lmakta! Gülme miniş, dinle. Aklın fazla çalışırsa, kültürel birikim ve altyapın yeterliyse, türlü pasifize / paralize yöntemler var. Örneğin; karşında dipsiz bir mitoloji bulur, içinden çıkamazsın. “Yok hükmünde”sindir. “Red edilirsin” Seni yalnızca kamyona yüklenen elektrik / doğalgaz faturalarını, kredi borçlarını ödeyemeyince anımsanacaksın. Nedir? Sen “yurttaş” değil yalnızca bir “müşteri” sin!

*** Akılcı, rasyonel sorulara karşı “ilkel” yanıtlar refleksinde olmalı. Her türlü durumda konuşmak, “birikim” ya da “liyakat” (yeterlilik) gerektirmediğinden en “has” silahtır. Durma, çitle! Karşındakini dinlemeden ‘Avustralya papağanı’ ol. Kendi sesinden başka ses işitme! Genlerinde kesinlikle yer alacak, gör bak sen!

“HİÇBİR ORDU ZAMANI GELMİŞ DÜŞÜNCEYE KARŞI DURAMAZ” / Voltaire

*** “Adının yalancıya çıkmasını istiyorsan, gerçekleri söylemeyi sürdür”diyen L. P. Smith’i de sakın ipleme bebiş!Ayrıca ortaçağ yolcularına sinirlenerek “Siz ancak benzerlerinizi kandırırsınız.” türünden tepkiler de verme!Bir de “camialar” var diyollar. Yasalara aykırı imiş miy miş ne! Birisi çıkıp da “yok bööle bi şey” demedi. O zaman anlaşılıyor ki; bu “yine de” iyi bir şey. Yani sözün kısası böyle bir “camia”yı (topluluk) seçersen rahat edebilirsin. Hem ‘makbul’ de diyollar, resmiyette de “arka bahçe” lerden de geçerlilikleri varmış.

*** Sözkonusu “topluluklar”a en sağlam adaylar, zamanında 7 yaşında sofradan kalkarken “tabağımı “net”ledim anne!” diyen günün “gençlik” ablaları, ağabeyleri… Bu işaret fişeği gibi bir şey, bebiş yaa! Aynı doğrultuda yaşarsan sana iş bulunur. Aş da! Eş de! Yine “topluluktan tanıdık” birisiyle “ağır” ve “medyatik” bir protokol “merasim”iyle evlendirirler, doğmamış torunlarına bile güvence sağlanır. Süpersonik yaşarsın bi de.

*** Yıllar önce komünistin birisine “neden viski içiyorsun” diye sorduklarında “bütün viskiler size mi kalsın” demiş. İşte onların “saklı dünyaları”nda da kimseye bırakmayacakları her türlü “hedonik” yol var! Ancak gizli ve de gizli! Görüntüleri ise “Boynu bükük, ıssız; yalnız yaşayan” birer keşiş. Yersen!… Görürsün oraya gidersen! Bir de evlerine, yazlıklarına, yatlarına, gökdelen / işyerlerine, hizmetli kadrolarına, motorlu araçlarına da bak!

“AKIL KENDİSİNE BOYUN EĞER. CEHALET İSE DAYATILAN HERŞEYE” / Paine

*** Ters bir durumda “Yalan!” “Reddediyorum” “Gereği yapılacaktır” “Hesabı sorulacaktır” “Haaayır” “Montaj” “İtibar sarsıcı” “Kişilik haklarımı ihlal” “Saldırı” “Komplo” “Asılsız iddialar” “Ne aaağlakası vaar” gibi dayanaksız yanıtlar vererek suçlamaları kesip atarsın. Tepki görünce şu eksende de voltalayabilirsin: “Bu düzeni ben kurmadım. Bozmadım da!...”Eskiden “günü kurtarma” diye bir tanım vardı. Bugün ise birkaç günlük portatif “kurallar”a uyarsan “hayat” kurtuluyor. Sen bir “düşün”, henüz “yasaklanmadı.” Gülme!

*** Piotr Ilich Tchaikovsky “Yazgının gücü, mutluluğa koşmamızı engeller!” demiş. Hadi ama üstad; orada sorun; “başka güçler”le salisede hallediliyor. Kestirmesi varken yaZgıyı uzun yoldan dolaştırıp konkur atı gibi yormanın anlamı yok.

*** Sonra… “Böl ve yönet” ile “Yaptığımı yapma, dediğimi yap” kurgusu, karşına bir dolu sorun çıkaracak. Bunların çözümünde, kayıtlı göründüğün sülalenin sosyo / politik yönü ve yayıldığı ekonomik ya da ticari alanın yüzölçümü belirleyici olur… Unutmadan! Yalnızca, temiz gömlek ve çorap gerektiğinde evine uğrayan, akıntıya yön veren adamlar bile göreceksin, ilkesizlikle çalkalanan “o” karmaşada. Bük boynunu, oralarda öyle!

DÜŞÜNEMEYECEK KADAR AKIL YİTİRDİYSEN BEYİN ÖLÜMÜN GERÇEKLEŞMİŞTİR / Einstein

*** Sık korkutulacaksın ki; ömür boyu titre ve yönetilirken de sorun çıkarma. Unutmadan orada cetvel bile iki cinsin arasındaki uzaklığı ölçüyor. Yaşam şiirsel görünümlü ya da romantizm ile içiçe olarak düşlenmiyor. Nedir? Gitmeyi düşündüğün yerde derin bir uçurumun dibindeki papatyanın yapraklarını saymak gibi bir şey bu. “Tweet” ya da “Cıvıltı” sürüyor, evlat!

*** Ara sıra ‘Nü’ tabloları yırtılıp, heykeller kırılarak üzerlerine ‘resmi’ ağızdan tükürülebilir. Sonra diyor ki yabancılar; ‘Sanata sırtı dönük toplumlar, mahkum gibi yaşar!” Mış. Ve yanıtlar; “Biz kime mahkumuz ki? Üç kitap, iki resim, bir heykel mi bizi özgürleştirecek! Ya da klasik müzik, opera, bale. Bunlar mı kültür? Gavur “icad”ı sadece…”  Yaşamlarında baba malı gibi kullandıkları buluşların da kendi deyimleriyle “o Tanrıtanımazlar”a ait olduğu konusunda da baş kuma gömülür. Edison’u yakala, sor bir ara! Gülüyorsun!...

*** Bir dolu “hayalci” kapını çalacak. Kötüye kullanmaya (istismar da deniliyor) artık saydam hale getirdikleri, usanmadan üzerinde çalıştıkları dünyanın en eski kör zokasını “suçluluğun telaşı”yla gırtlağından aşağıya sallayacaklar. Yutarsan! Böylelerine asla kanma. Nedir? Onların avuçlarında tuttukları, anahtar sözcük şöyle der: “Gücün kaldıracı paradır.” Gerisi palavra! (Evet doğru işittin)

“AYDINLANMA KİŞİNİN KENDİ AKLINI KULLANMAYA ÇABALAMASIDIR” / Kant

*** Ciddi ciddi, bir asır önce “Emanetçi”ye bırakıldığı söylenen “Eğitim” mi? Örneğin “Felsefe”yi markaja alıp kendisine tatlı - sert bir ‘pres’ yaptılar. “Mantık”ın da son harfi atılınca lezzetli bir hale dönüşmüş diyollar! Şimdi… Şu isimleri tüm evren tanıyor: Ahlak Felsefesi’nde Platon, Aristotales, Kant gibi kaşarlanmış ve çağ ışıdıkça iyice sorun çıkaran elemanların poposuna tekme atarak göreve ‘İnsan / Varoluş’ felsefesi yapan Sartre’ı getirdiler. ‘Varlık Felsefesi Ünitesi’ nde ise baş ağrıtan Aristotales, tazminatı ödenerek meslekten şutlandı. Yerine ise banko; Farabi alındı, taze güç. Böylece felsefe de “kültür ve ahlak” öğretisine çevriliverdi; iyi mi.

*** “Ahlak” demişken; kendisi “etik metik” diye adı söylenmeden her yerde aranıyor. “Orası”nın sakinleri fazla okuyup anlamasın, haberi olmasın, ukalalık yapmasın diye “kağıt” üretimine el freni çektirmişler. De şimdi de popo silecek “kağıt” bulunmuyormuş; çok pahalı diyollar! Nedir? Dengelerle oynanmaz; orman, tarla, fabrika eksiltmek gibi! Beton kaplanmış “oralar”da ağaçların soluk alamaması gibi. Sonra da hastalık var diyerek kesiyollarmış.

"İNSANLAR SAHİP OLDUKLARINI KÜÇÜMSER; OLAMADIKLARINI ÖNEMSER" / Konfüçyüs

*** Sevgili evlat; işte sana, “bilinmez”e yüzen kontrolsüz gemi ya da… “Yüzyıldan ceplerine attıkları “on line” yaşam ile birlikte ortaçağa uzaklaşmakta olan o yöre”nin kumsalından avuca alınan bir kum tanesi tanıtıldı. Geriye kumsalın tümü kaldı. Onları da oralara gidebilirsen; başka büyüklerin yorumlarlar. Tabii sayıları yeterli olup “bi” yerlere kaçmazlarsa. “Tweet” senin için şöyle bitiyor: “Umut iyidir ve iyi şeyler asla ölmez!” Sana leyleğin sırtında iyi yolculuklar, sıkı tutun. Eğer başına bir iş açılıp da ulaşamazsan, yitireceğin aydınlık hiçbir şey olmayacak. Bunu da aklından çıkartma bebiş!” (Haaa unutmadan; yanına birkaç kitap al!)

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..