Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '06

 
Kategori
Haber
 

Liberal olmak ister misiniz ?

Liberal olmak ister misiniz ?
 

Bugün hayatıma başka bir yön vermek üzere düşünüyorum, başka bir açıdan bakmak istiyorum, şöyle bir uzun uzun araştırdım, baktım Liberal olmak da fena değilmiş hani, size de bunu düşünmeyi tavsiye ederim, nedenleri araştırmayın, yorulmayın, kısa yolda ben size aşağıda aktarıyorum ;

1. Liberal sistemi ve özgür düşünceyi benimsemiş bazı ülkeler :

ABD ; Bu ülkenin nasıl meydan'a geldiğini, ne kanların akıtıldığını, ne uygarlıkların yok edildiğini hepimiz biliyoruz, bundan ayrı medeniyet döneminde nasıl Hollanda, Alman, İspanyol, İngiliz, Fransız toplulukların aynı bayrak altında liberalleştiğini de biliyorsunuz. Halıhazırda ortadoğu'yu kontrol altına almak ve aradan Almanya ile Fransa'yı çıkarmak için çalışmaları devam ediyor. Sözüm ona dünya barışı adı altında Vietnam'da yaptıkları ve Irak/İran savaşında Irak'ı destekleyip daha sonra Kuveyt'e girmeleri için yeşil ışık yakmalarının ardından menfaatlerin çakışmasıyla İngiltere ile birlik olup nükleer silahları bahane ederek Irak'a açtığı savaş sonucunda oradaki insanları katlettikleri yetmiyormuş gibi de halkı birbirine vurduttuğu da aşikardır. Her iki ordunun yaptığı, bir kısmı bilinen işkenceler de tuzu biberi. Bu sureç boyunca insan haklarının savunucusu olmayı da hiç bir zaman ihmal etmemişlerdir, özellikle ABD heryerden gelen itirazları bastırmakla kalmamış kendi halkının bile isteklerine karşı çıkmaktadır hatta bazı liberal fanatikler işi ileriye götürüp, barış isteyenleri hainlikle suçlamaktadır. Bu arada Fransa ve Almanya'da ABD'ye Irak'a girdiğinde tepki göstermişti, "İnsan Hakları ve Birleşmiş Milletler'in" üyeleri olarak, gerçi bu tepkinin tek sebebi Irak petrolunun kendi ellerinden çıkıp ABD'nin kontrolüne girmiş olmasıydı.

ABD/Pentagon'da şu anda yeni bir teori üzerinde durulmaktadır; Dünya'yı, biri Liberal-Kapitalist gelişmiş, diğer ise yoksulluk, hastalık, şiddet ve savaş yaşayan ülkeler olmak üzere ikiye ayırmak ve 1.ci tarafın iyi silahlandırlmış ordularla ikinci tarafa gerekirse kaba-kuvvet müdahele etmesi ve oradaki sorunların giderilip liberal-kapitalist çekirdeğe kazanılması düşünceleri hakim. Bu sistem'de Türkiye aleyhine şimdilik herhangi bir düşünce olmadığından ayrıntılarına girmiyorum.

* Gelişmiş ülkelerde liberalizm, devlet tarafından hep en iyi şekilde desteklenmektedir, kendi halklarını bundan mahrum edecek kadar.

Fransa ; İnsan hakları savunucusu ve hatta birleşmiş milletler barış gücünün özellikle Ortadoğu ve Afrika'da hep baş aktörüdür. Nedense bulunduğu tüm ülkelerde Birleşmiş milletler tek taraflı görev yapmakla suçlanmıştır ve Fransa, korumasını yaptığı ülke'lerin içişlerine her zaman karışmıştığı bazı ülkelerde belgelenmiştir. Osmanlı devleti zamanında da hep baş roldeydi, "Hasta adam" yakıştırması, "Gezair katliami", "Rwanda" katliamı, "Fildişi sahilleri"nin aydınları bile 2002 yılında, bazı tarafların yaptığı katliamlara göz yumduğu için Fransız barış gücü hakkında BM'ye yazılı şikayet ve tenkit göndermişlerdir.

Halen Fransa'nın yönetimi altında denizaşırı ülkeler vardır, bu sömürgelerde olup biteni biz duyamayız, kimse duyamaz, bunun yanısıra türban sorunu, Paris'teki ayaklanmalar ve ermeni yasa tasarısı, özellikle herkes tarafından bilinen bu tasarıya dikkatinizi çekmek istiyorum; bu tasarı tamamıyla özgür düşünce ile çakışmaktadır.

* İnsan hakları ve fikir özgürlüğü uygulamaları hava durumuna endeksli olup, keyfi'dir.

Hollanda; İşte oralarda her şey daha uygun, hatta haddini aşmış, hemcins evlilikler, uyuşturucu bağımlılığı, 2004 yılında bir film yönetmeninin öldürülmesiyle ortaya çıkan bireysel şiddet hareketlerini güvenlik güçleri zor zaptetmiştir ve bu gibi etnik kavgaların ardından göç kanunlarının tekrar gözden geçirilmesi gündeme gelmiştir.

* Farklı etniklerden oluşmuş liberal ülkeler'de sürekli bireysel çatışmalar meydana gelmektedir.

İngiltere ; İngiltere'nin İrlanda ile devam eden sorunları, Irak'ta sorumlu tutulduğu işkenceler, Windsor'da (kraliçenin boş zamanlarında gittiği, Prens Charles'in evlendiği şatonun bulunduğu yer) süt imalathanesini islami kültür merkezi/cami'ye çevirmek isteyen müslümanlara ırkçı liberallerin saldırısı ve devletin tekrardan göç yasalarını gözden geçirme istekleri ve buna benzer bir çok olay.

* Liberal anlayışta eşitlik yoktur, aynı dili konuşup, aynı inancı paylaşsan bile sistem güçlü olandan yana işler.

Örnekleri burada bitirip, farklı kültür, inanç ve etniklerin yaşadığı, etrafında hiç dostu olmayan Türkiye'nin liberal-demokrat bir sisteme yöneldiğinde yapmamız gerekenleri derc ediyorum (Bunların bir kısmı AB'nin istediği yasalarla faal hale gelecek, diğerleride sistemin şartlarıdır ve önlem alınmassa ileride olması muhtemeldir);

* Kürtlere her tür söz, düşünce, bağımsızlık hakkı vererek onlarla federal bir devlet kuralım hatta istedikleri toprağı verelim Kürdistanı kursunlar, bunu yaptığımızda da diğer azınlıklara toprak satalım veya hak gördükleri toprakları da verelim, araplara Hatay'ı, ermenilere de istedikleri toprakları, yahudiler zaten doğunun bir bölümünü satın almış durumdalar, onlara da daha fazlasını satalım ki, oldum olacak orada da bir yahudi müstemleke kursunlar.

* Ordu'yu da AB'nin isteklerine göre küçültelim hatta mecburi hizmeti lav edelim, paralı yapalım, bu ülkeden geriye ne kalacaksa para karşılığında ve para için korunsun. Tamamıyla kalkması en hayırlısı zira artık kimseyle bir sorunumuz olmaz ve bir orduya ihtiyaç kalmaz.

* İnsanlar'a özgür düşünce ve fikir haklarını verelim, herkes birbirini canı istediği zaman aşağılasın, hatta şiddet uygulasın, bunu engelleyen yasa da sistem'e ters düşer zaten. Bunu da yapalım ki arada isyanımız, bizi yönlendiren yeni devlet sistemine değil birbirimize olsun.

* Dil sorununu da çözelim, bırakalım herkes istediği dilde konuşsun, eğitim görsün, hatta Türkçe'ye ne gerek var, Dünya dili olan ingilizce'yi ana dilimiz yapalım ve her tür gelişmeyi sıkıntı çekmeden, çabalamadan algılayalım.

* Atamızın huzuruna çıkalım, özür diliyerek kurmuş olduğu bu vatanı artık onun sisteminde yürütemiyeceğimizi belirtelim, ardından şehit mezarlıklarına gidelim, yapacaklarımızdan dolayı bağış ve af dileyip hepsini unutalım ve onlardan bize miras olarak ne kaldıysa tarih'e gömelim. Bunca şehit ailesine maddi özür payıda verelimki onlar da isyan etmesin.

* Kıbrıs'tan derhal çekilelim (Kıbrıs'tan bize ne) ve AB'nin istediği her şartı kabul edelim, AB'ye girmek için her şeyi göze alalım, haysiyet, şerefin ne önemi var, zaten yukarıdakileri yaptıktan sonra bizde vicdan diye bir şey mi kalacak sanki.

* Devlet yönetimine de, AB'den bunun için para alan liberal zihniyeti kavrayan aydınlarımızı getirelim ki tüm bunları en kısa zamanda yapsınlar, biz de erkenden huzura ve paraya kavuşalım, ekonomimiz düzelsin, memleket'te veya geriye ne kaldıysa üzerinde aç liberal kalmasın. Çünkü biz satılık bir milletiz, parayı görüp açlığımızı doyurdukmu gerisi hikaye. Paranın rengi hoştur, geriye de ne kaldıysa boştur.

* Bizim değerlerimizin ne önemi var, Atatürk'ün ve düşüncelerinin bize ne yararı var, inanç, örf ve adetlerimizin ne faydası var, yüz yıllardır şan ve şöhretle yaşamış bir imparatorluğun torunları, adam olmamızın ne hayırı var, zengin birer avrupalı olduktan sonra.

1. Not: bu sistem, bağlı olduğumuz inançları, hatıralarını sakladığımız değerleri ve saygı duyduğumuz insanları bir kenara atmamızı (onlar artık yok ama biz varız düşüncesi) sağlamakla başlar, daha sonra din, örf ve adetlerin önemini en asgariye indirger, tamamıyla güç, itibar ve maddiyat üzerine bir sistem tesis eder.

Ben bu konuyu düşündüm, ya siz.

Resim: Liberal inancın 5 temeli ; histeri, gerçekleri reddetme, düşünce kontrolü, ünvan yakıştırma, suç projeksiyonu.

2. Not : Ünvan arama / Liberallerin ters düştükleri şahıslara veya sistemin başındaki bağlayıcı inançlara direkt hakarette bulunma eylemleri ve çamur atmak, sözlü tacizde bulunmak . Suç projeksiyonu / yanlışta olsa yaptıklarının herkes tarafından doğruymuş gibi algılanması veya bu başkalarının sorunu ve yapanları bağlar. Kısacası, vicdani muhasebeden yoksunluk.

 
Toplam blog
: 27
: 4680
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Sosyal adaletin varlığından şüphe eden, dünyanın birçok yerini gezmiş, varolmanın bizim seçimimiz..