Libya mı, Kaddafi mi? (1)

Libya tarihini biraz geri alalım. Mustafa Kemal'i, Enver Paşa'yı o topraklarda Avrupalılarla savaştıklarını görürüz. Osmanlı Devleti' nin tarih sahnesinden çekilmeden önce son savaşlarından biri. Bu iş Oshy (Oşi) anlaşmasıyla biter ve geri döneriz.  

Sonrası Ömer Muhtar'ın İtalyanlar'a başkaldırısı, yakalanması ve idam edilmesi. Kral İdris'in Kaddafi tarafından devrilmesi. Bugüne kadar Kaddafi'nin ülkeyi yönetmesi. Libya'nın yüz yıllık tarihi bu kadar.  

Beş altı aşiret yönetimi Kaddafi'ye teslim etmiş paylarını alıyorlar. Aslan payı Kaddafinin olmak şartıyla işleri bu güne kadar getirdiler.  

Petrolün verdiği zenginlikle ülkede yatırımlar yapılıyor. Pek çok yabancı şirket Libya'da iş yapıyor. Yetmişli yıllardan bu yana Türk şirketleri de Libya' da iş yapıyor. Yüz milyar dolarla ölçülen işler bunlar.  

Avrupa ve Amerika bizden farklı olarak milyarlarca dolarlık silah satıyorlar. Kaddafi'yi ülkelerine davet ediyorlar. Başkentlerinin ortasına Kaddafi çadırını kuruyor. Kırmızı halılarda elini öpüyorlar. Hatta onları aşağılıyor. Avrupalılarda tık yok  

Derken domino taşları harekete geçiyor ve Libya'da nasibini almaya başlıyor. İsyancı denilen guruplarla Kaddafi mücadelesi sahneye geliyor. Maddi tahribatlar, sivil ölümleri devam ediyor.  

Özellikle Fransa ön plana çıkarak kendine göre kılıflarla BM' yide arkasına takıyor. Bombaları ilk Fransa atıyor. Diğer ortaklarıyla harekat devam ediyor. islam dünyasından Katar gibi kabile anlayışına sahip iki ülke daha iştirak ediyor.  

Üç beş günlük hikayenin özeti bu.  

Şimdi cevaplanması gereken iki soru var: Birincisi, bu hareket Kaddafi' yi devirmek ve ülkeye demokrasi için mi yapılıyor? İkincisi, Fransa gibi iştahı kabarık emperyalist Avrupa'nın doğal kaynakların üstüne çöreklenmesi ve ülkeyi işgal etmesi için mi yapılıyor?  

Durum biraz karşık.