Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Lider her yerde lider

Lider her yerde lider
 

Takımımızı Romanya’ya uğurlarken; “Alex, Semih, Deivid ve Güiza’dan yoksun kadromuz Steaua Bükreş karşısında nasıl bir performans sergiler? Bu isimleri dinlendirerek acaba hafta sonundaki Galatasaray maçı uğruna Bükreş maçı feda mı edilecek?” tarzında bir çift soru çırpınıyordu kafalarda. Bir başka deyişle Bükreş maçından negatif futbol bekliyordu çoğumuz. Başta kendim olmak üzere Romanya seferinden puanlar yerine puanla bile dönmeye çoktan razıydık. Kazım mecburi olarak ileri uca monte edilmişti eldeki forvet yokluğunda. Tabiri caizse oynaması için kramponlarına çaput bağlanan Özer nihayet ilk 11’de ve Alex’in konumundaydı. Maça korkulanın aksine bir hayli istekli başlayınca takımımız, bu seferde 3 puanın yanında farklı galibiyet beklentileri gıdıklamaya başladı sarı-laci yüreklerimizi. Andre Santos biraz daha maça konsantre ola bilse, Mehmet Topuz, Özer Hurmacı ve Kazım’ın kaçırdıklarıyla beraber daha ilk devrede 5-0’ı yakalayıp, maçı oracıkta koparabilirdik. Fakat ne yazık ki top kramponları sevmezse yapacak hiç bir şey yok. Başımızdan yolduğumuz bir tutam saç ahalisini avuç içlerimizden temizlerken, beklenen gol 59’uncu dakikada, üç bant bilardo vuruşu kılığında Özer, Roberto Carlos ve Kazım bermuda şeytan üçgeninden geliyordu. Maç bu golle sonuca bağlanıyor, Moldova’dan gelen fantastik maç skoru mutluluğumuzu ikiye katlıyordu. Grubun zayıf halkası Sheriff, konuk ettiği lider Twente’yi 2-0 yenerek hem grupta iddialı konuma geliyor, hem de Twente’nin koltuğunu bize devretmesini sağlıyordu. “Lider, her yerde lider.” cümlesi takımımızın emrine amadeydi artık. Bu liderlik hafta sonundaki Galatasaray maçı öncesi takımın moralinin maaşına göz kamaştırıcı zam yapmaya yetmişti. ‘Fenerbahçe Bayramı’ olarak tabir ettiğimiz Galatasaray maçları, aynı zamanda bir düğünü çağrıştırmaktadır biz sarı-laci sevdalılarına. Maçtan bir gece önce bazı taraftar dernekleri ‘Derbi öncesi moral gecesi’ organizasyonlarıyla üyelerini bir araya getirip, hoş vakit geçirmelerini planlar. Üyesi olduğum Fenerbahçeliler Derneği yani FeDeR’de benzeri bir geceye imzasını attı geçtiğimiz Cumartesi akşamı. Yalnız FeDeR’in organizasyonunu diğerlerinden ayıran ince bir detayı vardı. Mademki bir düğünü andırıyor Galatasaray maçları, o halde tertiplenen geceye de anlam ve önemine uygun, saygı çerçevesini aşmayacak esprili bir ismin konması gerekirdi. “Kına Gecesi” en uygun isim olarak saptanmış ve kına gecelerinin örf ve adetlerine göre tertiplenen geceye bu kez can dostlarla birlikte bende katıldım sevgili okur.

Her Galatasaray maçımıza balık uykusuyla gitmişimdir. Kaç gram uyuyabilmişsem o kadar rüyama girer maç türlü türlü skorlarıyla. Gerek rakibe duyduğum saygıdan, gerekse düğüne gittiğimi varsayarak sinekkaydı tıraş olmayı ihmal etmem. Maç günü Galatasaraylı berberimde tıraş olurken bir yandan da akşam oynanacak derbiye dair beklentilerimizi oluşturan cümlelerimizi kaydırdık tıraş sabunlarında. Zaten berber koltuklarına oturulduğunda memleket meseleleri ve futbol harici bir konuya rastlayabilene aşk ola. Alex’in biri penaltıdan olmak üzere iki, Güiza’nın ise attığı gol sonrası Fenerbahçeliliğini tescillediği derbiyi bu sezonda geçen yıl olduğu gibi çıplak gözle seyretmek yine kısmet olmadı sevgili okur. Maçın başlama saatinden 5 saat önce giriş kapımızın önünde olmama rağmen içeri alınmadım maalesef. Gerekçe olarak da engelli tribün kapasitemizin dolması gösterildi kapıdaki görevliler tarafınca. Hiçbir maça gelmeyen, adeta stadın yolunu unutan engelli kanaryalar bu maça akın edince ortaya böyle bir sonuç çıkardı ne yazık ki. Maç seçmeden mabet yollarına düşen beni çok üzmüştü dışarıda kalmak. Takımımın 10’da 10 yapmasına tanıklık edememek gerçekten çok acıydı. 3-1’lik zaferimizi buruk bir şekilde kutlasam da, galibiyet ve takımımın rakibine karşı sergilediği ezici futbol yüreğime su serpti desem yeridir hani. Onlar yine Metrobüs ile geldiler. İçlerinde dağ gibi umutları vardı bizi bu sefer yeneceklerine dair. Öyle ya Rijkaard’ları. 10 Alex’e bedel Elano’ları, Keita’ları vardı. Ama sonuç yine değişmedi. Elano bir direksiyon misali kilitlendi, Keita ise hünerlerini sergilemek yerine Roberto’ya yumruk atmayı tercih edince tamamlayamadı 90 dakikayı. Ayak tarak kemiği kırılan Baros’a geçmiş olsun dileklerimi iletip, maç öncesi sahada yaşanan gereksiz gerilimi ve tribünlerden atılan yabancı maddeler neticesinde yardımcı hakemin başının yarılmasını tasvip etmemin mümkün olamayacağını bildirerek bu haftada nihayetlendirmek istiyorum yazımı pek kıymetli okur. Satırlarıma katlandığınız için sonsuz teşekkürler…

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..