Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '17

 
Kategori
Siyaset
 

Lider

Türkiye’de siyasal partiler bağlamında liderlerin ve lider kültü yaratımının ne kadar önemli olduğunu, en son sonuçlanan referandum oylamasında gördük.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şansı, lidere ve liderlik olgusunun içinin dolduracağı liderlik kültüne diğer partilere göre daha fazla sahip olmasıdır.

Dünkü makalemde de ifade ettim. Liderin farkı referandumun sonuçlanmasında önemli bir paya sahipti. Referandum oylaması, genel seçim havasında sürdürüldüğü için; esasında referandumda topluma neyi oylayacakları doğru düzgün anlatılmadığı için, benim açımdan bakıldığında “Lider Farkının” bu referandumda belirleyici faktör olduğu dillendirilebilir.

Şu bir gerçek… Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması anayasal bir zorunluluk olmasına rağmen, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın referandum sürecinde “Evet” propagandası yapması, “Evet” çıkması yönünde tüm mesaisini harcaması, “Liderlik” farkının ortaya çıkmasında büyük avantaj sağlamıştır.

Esasında söylemek istediğim, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin diğer muhalefet partilerine göre, “Liderlik” olgusunun doldurulması bağlamında hem şanslı, hem de avantajlı olduğudur. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması gerektiği hâlde, Sayın Erdoğan’ın AK Parti saflarında “Evet” propagandası icra etmesi, sanki AK Parti’nin genel başkanı gibi-hâlbuki genel başkan Binali Yıldırım- iştirak ettiği toplantılarda “Neden Evet verilmesi” gerektiğini anlatması, daha doğrusu “Güçlü bir liderlik” gösterisi sergilemesi, tıpkı geçmiş seçimlerde olduğu gibi bu referandum oylamasında da, liderin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.

Liderlik gücünün diğer partilerde sergilenemediğini, ben kendi adıma söyleyebilirim. Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nde liderlik olgusu, yeterince doldurulamamakta. Gerçekten de CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, iyi niyetli ve çalışkan biri. Partisinin geleceği için elinden geleni ifa etmekte. Yine şüphem yok ki, Sayın Kılıçdaroğlu, gerçek anlamda Atatürkçü ve yurtsever biri.

Fakat, benim kendi görüşümdür, Sayın Kılıçdaroğlu, geniş kitleleri arkasından sürükleyecek bir liderlik albenisine sahip değil. Ben; siyaset bilimci değilim, aynı zamanda sosyolog da değilim, yalnız uzun yıllardır siyaset kategorisinde makaleler yazdığım için belli bir olgunluğa erişmiş olmanın verdiği tecrübeye dayanarak ifade edebilirim ki, Sayın Kılıçdaroğlu, geniş kitleler üzerinde etki yaratabilecek karizmaya sahip değil.

Esasında aynı şeyleri Sayın Binali Yıldırım için de söyleyebilirim. Ama, AK Parti’de “Doğal Liderlik” hususunun Cumhurbaşkanı tarafından fevkalade biçimde yürütülmesi, işte senelerdir tecrübe ettiğimiz seçimlerde, Sayın Erdoğan’ın girdiği seçimlerden galip ayrılmasına vesile olmaktadır. Aslında, liderlik olgusunun bizim gibi ülkelerde belli bir raddeden sonra “Lider Kültüne” dönüşmesi, siyasal organizasyonların ömürlerini ve siyasal tarihe bıraktıkları izleri etkilemektedir.

Esasında daha fazla uzatmak da istemiyorum. Acaba ne kadar doğrudur, kurum kültürünün önünde bir liderin olması veya başkanın olması. Kurumsallaşma, her şeyden önce organizasyonun veya siyasal hareketlerin en azından liderin kaybı sonrasında da varlıklarını sürdürebilmesine neden olabilecekken; ülkemizdeki gibi lidere gereğinden fazla bağlanılması, hatta itaat ve biat edilmesi, ne kadar “Rasyoneldir”?

Öyleyse, bitirmeden önce söyleyelim. Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizde kökü mazide olan en deneyimli partimizdir. Yine büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulmuş olması, belli bir düzeyde kurum ilkelerinin olması, CHP’yi diğer partilere göre daha oturmuş bir kurumsal parti yapabilmekteyken…

Liderlik karizmasının cari dönemde taşınamaması yüzünden, seçimlerde fark yaratan bir CHP görememekteyiz.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..