Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Limon almayı sakın unutma sakın kocacığım...

Limon almayı sakın  unutma sakın kocacığım...
 

Yaklaşık yirmi iki yıllık evli bir çiftti onlar. Erkek rutin ve alışılagelmiş yaşamındaki ahenk eksikliğinden; eşinin kendisini bitmek bilmeyen ev işlerine adamasını ve kendisinden artık VAZGEÇTİĞİNİ sorumlu tutmaya başlamıştı.

Yuvası için saçını süpürge eden, kendisine bakmayı bir kenara atan, saçları sanki sabah bıraktığı anki gibi, yataktan fırlamış şekliyle kalan bir kadın kapıda her akşam, sitemli ve de yorgun bir bakışla kapıyı açarak, kendisini eve alıyordu.
İki çocuğun bakımı zordu elbette ama beni unutması da haksızlık değil mi?
diyerek, ellerini yıkarken düşündü erkek. Lavobanın üzerindeki aynaya göz ucuyla bakarak, dalgalı ve gür saçlarını arkaya taradı;

-Yaşlanmadın oğlum, gençsin, gençsin diyerek tebessümle moral vermeye çalıştı kendisine.

Yine tekdüze ve sıkıcı başlayan bir pazartesi öğleninde, her zaman gittiği kafede ayak üstü uğradığı bir sığınaktı orası, her gidişinde çok gizli bir huzur duyardı burada geçirdiği kırk beş dakika içinde. Masasında kendisine getirilen servisi açarken, bir yandan da diğer müşterileri göz ucu ile süzerek, giyimlerini davranışlarını ve de yürüyüşlerini analiz ederdi.

Bunları düşünürken, çok şık giyimli bir erkek ve yanında oldukça hoş ve alımlı bir sarışın hanım içeri girdi.

Masasının tam da karşısına oturmuşlardı. Bir ara karşı masadan coşku ile el sallayan erkek,

-Merhaba Serdar! Diye bağırdı.
-Selam, ama afedersiniz sizi tanıyamadım.
-Ya Eskişehir'den ünüversite yıllarına geri dön üstadım,
-Aaaaaaaa, Ayhan merhaba, inan ki çok değişmişsin.

Aralarındaki dialog derinleştikçe iki dost zamanın nasıl geçtiğini unuttular.

Haftaya cumartesi diye bağırdı Ayhan.

Cumartesi akşamı gürültülü bir barda, Serdar'ın da bayan arkadaşı yanında bir bayan ile birlikte çok zarif bir dörtlü oluşturmuşlardı.

Serdar eşine evden çıkarken, iş toplantım var demişti ya bu yüzden telefonunu kapatmadı. Nasılsa aramaz demişti.

Bardan son derece alkollü bir halde çıkmışlardı. Çok zarif bir otele gittiler.

Serdar ve henüz tanışalı sekiz saat bile olmayan bayan son derece arzulu bir halde yatağa uzanmışlardı. Kadın kalkarak bir kadeh doldurdu fonda şahane bir müzik vardı.

Dans ettiler dakikalarca, ardından yine çılgınca bir ihtiraslı birliktelik, tam o anda telefon uzun uzun çaldı,

-Kahretsin ya tam da sırası,

Açmasam mı acaba, ama ya çocuklara birşey olduysa! Açayım ne oldu acaba merak ettim.

Kendisiyle verdiği bu büyük savaştan sonra usulca açtı telefonunu:

-ALO!
-Aloooo, kocacığım, gece siteden konuklarımız gelecek, herşeyi hazırladım, sadece LİMON EKSİK, salatayı limonsuz sevmezsin, sakın almayı unutma olur mu, haaa geç kalmamaya çalış!
-!

Tüm romantizm, dakikalarca dans etmeler, içinde kopan o arzu fırtınası, yelkenliyi suyun derinliklerine çeken bir med cezire dönüşüvermişti. Kaskatı kesilmişti sanki o tek kelime ile,

L İ M O N...

Usulca ayağı kalktı giyindi, suçlu bir çocuk gibi başı önde utanç içinde, yatakta kendisine gülümseyerek bakan kadına aldırmadan, kapıyı açarak süzüldü,
koşar adımlar ile merdivenleri ikişer ikişer indi.

Döndü AİT OLDUĞU GERÇEK DÜNYAYA...

Bu ilk denemesiydi, son olmayacaktı, kesin! Ama eline her limon alışında o ilk acemi kaçışı aklına düşecek, kendi aptallığına gülecekti kuşkusuz....

Size bir PAZAR FANTAZİSİ...

Birazcık olsun gülümseme olsun istedim.

SEVGİYLE KALIN.

NİLGÜN.

29.nisan 2007/14.16-PAZAR

 
Toplam blog
: 238
: 1468
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

Bursa'dan bir milliyet okuru olarak, burada sizlerle olmak çok güzel. Bir ev hanımıyım, iki çocuk..