Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '10

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Limon'un E-Güncesi

Limon'un E-Güncesi
 


Yağmurlu ve karanlık bir gün. Böyle günlerde bende de bir ağırlık oluyor, sabahları kalkamıyorum. Kafamı kanadımın altına gömüp hep uyuyasım geliyor.

Şimdi çık kafesten, uç yatak odasına , annenin yastığına konup saçlarını didikle, onu uyandırmaya çalış... Yok... Hiiiiiiç canım istemiyor. O iş, güneşli ve aydınlık günlerde, neşem yerinde olduğunda oluyor, her zaman değil. Karnım açıktı çişim de geldi ama, azıcık daha sabredeyim. ( Sabah çişimi kesinlikle kafesime yapmam. Çıkar , bir iki uçuştan sonra annem altıma peçete tutar ona yaparım)

Belki anne kalkıp, güzeeel bi kahvaltı hazırlayıp beni çağırır da elinden çaylı ekmek, yumurta ve domates yerim diye bekliyorum.

Sabahları genelde birlikte kahvaltı yapıyoruz. Ama o sabırlı değil. Elinden biraz yediriyor sonra da "Hadi doydun artık git de biraz da ben yiyeyim, rahat rahat" diyor. Bu da anne işte...

Kahvaltı sonrası anne internetten gazetelerini okur. Yani beraber okuruz. Biz zaten herşeyi beraber yapıyoruz. Kitap okuyoruz, evde televizyon, sinema seyrediyoruz. Yemek pişiriyoruz, misafir ağırlıyoruz. Sayesinde entellektüel bi kuş oldum. Onunla kitap okumayı seviyorum. Her bir sayfayı yutasım geliyor. Bu nedenle kitapların kenarlarını kemiriyor, ısırıyorum, işte o zaman evde patırtı kopuyor. 1 gün kafesten çıkmama cezası veriyor bana. Kitaplıktaki kitapların üzerini de bir örtüyle kapatıp onlara ulaşmama engel oldu. Ne var sanki uçlarından azıcık ısırılsa? Anlaşıldı...bu evde kendisinin dışında kız çocuklarının okumasına izin yok.

Neyse ki bilgisayar yasak değil. Ekran önündeki ışıklar, alttaki kablolarla oyun alanı gibi burası. Sağolsun annenin dağınıklığı sayesinde bilgisayar masası ve yanındaki çalışma masası da çok eğlenceli. Üzerinde ne ararsan var. Bazılarını, hafif olanları tutup tutup aşağı atmaca oyunu oynuyorum . Ekranın önünde imleci yakalama, peşinden koşma da eğlenceli, ama yoruluyorum işte... Her ne kadar 8 yıldır bana çocuk muamelesi yapsalar da ben de kendi cinsimde yaşlı sayılırım artık.

Yaşlı dedim de, akşam anneyle ikimiz çok güldük haberleri izlerken. Onun gülmeleri benim cikciklerime karıştı. Necmettin Erbakan 84 yaşında, Saadet Partisine yine genel başkan seçilmiş ya... Konuşma kürsüsüne özel yapılmış asansörle çıktı. Yürüyemiyor. Salya sümük, ağlaya zırlaya Türkiye'nin yönetimine talip, bir parti genel başkanı... Canım Türkiyem...

Ama adamın içindeki yaşama hırs ve sevincine de hayran oldum hani. Olsun... Onunda partisi olsun. Oğlu da veliahtı olsun... Sevket Kazan 'da gururla mutlulukla ve de büyük bir sadakatla, ağlayarak onu desteklesin... Hatta o da gençlik kolları başkanı olsun... Ne mutlu Erbakan'a. Ben de onun gibi olmak istiyorum.. Parti genel başkanı... (yok o olmasa da olur ) neyse işte onun gibi gözlerim feldir feldir etrafa bakmak, yaşlandım diye yaşamla bağımı koparmamak istiyorum. Bana ne demokrasiden. Yaşlılık çok güzel, bencil olmak da çok güzel. Erbakanı kıskananlar çatlasın. Hadi siz de aynısını o yaşta yapın da görelim, yapabiliyorsanız... Demirel bile pes etti...

Muhabbetle...

Limon.

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..