Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Lisa ile bir hafta

Lisa ile bir hafta
 

Neredeyse onbeş gündür hiç evden çıkmamıştım. Ünlü bir arabeskçimize (ismi bende saklı) senaryo yazıyordum. The Beatles dinleyerek arabeskçiye senaryo yazmanın nasıl bir kabus olduğunu da varın siz düşünün. İyi para vereceklerdi. Gaza gelmiştim. Bütün bunlara ev sahibimden kurtulmak hatırına katlanıyordum. Dört aylık kiram birikmişti ve adam da bana karşı bayağı birikmişti.

Onbeş gün hiç evden çıkmadım gerçekten. Ara sıra annem geliyor ve ölüp ölmediğimi kontrol edip gidiyordu. Yaşıyorsam yemek yapıp gidiyordu. Bir de gün aşırı üst kattaki ev sahibim geliyor, "Evi boşalt kardeşim. Gidecek yerin yoksa eşyanı bodruma sığınağa indir oradan götürürsün" falan deyip gidiyordu. Eve tıkılmıştım. Sigaramı, biramı da Tekel bayii Rıfat'tan telefonla getirtiyordum. Rıfat genç çocuk. Bir kızla mailleşşiyordu. Aşk şiiri karşılığı sigarayı birayı veresiye veriyordu bana. Çok iğrençleşmiştim. Parasızlık insanı insan da demeyelim de beni iğrençleştiriyordu.

Onbeşinçi günde arabesk senaryoyu teslim ettim parayı aldım. Bayağı iyi bir paraydı. Çıktım üst kata dört aylık kirayı ev sahibimin eline saydım. Adam şaşırdı. Öylece kalakaldı. Aksi adamdı. "Parayı ödedin ama yine de atacağım seni evden. Ben prensipli adamım. Parayı geciktirdiğin için cezanı çekeceksin" dedi. "Bak yöneticiyim ayağını denk al. Gece yarıları bira taşıyorlarmış senin eve. Burası aile yeri. İmza toplayıp atacağım seni. Sen en iyisi güzellikle çek git. Şimdi bir tarih ver. Ne zaman boşaltacaksın evi? " dedi.

"Tuttum Rose, Merak etme tuttum. Asla bırakmam" diye cevap verdim.

Adam afalladı.

"Ne Rose'u ya. Deli misin kardeşim sen? "

"Söylediklerim Titanik filminden" dedim.

"Ross gemiden atlamak ister. Son anda Jack elini tutar ve bunları söyler. Hayatta herşey para değil" deyip çekip gittim.

. . .

Eve girdiğimde rahattım. Rıfat'ın dükkanı arayıp bir kasa bira ve hesabı istedim. Düşündüm. Yine mutsuzdum. Param vardı ama yalnızdım. Keşke şimdi şu evde güzel bir kadın olsa yanımda. Birlikte yesek, içsek, dans etsek. Yani insan istiyor bunları canım.

Telefonum çaldı. Arayan Özgür'dü. Özgür ünlü bir yönetmenimizin oğlu. Benim de arkadaşım.

"Kemal nasılsın ya? " dedi.

"İyiyim. Hayırdır baban okudu mu senaryoyu. "

"Okudu. Okududa bu bizde anlaşılmaz" diyor. "Bunu kimse çekmez" diyor babam.

"Niye çekmesin ya. On ayrı zamanda geçiyor film. Orijinal bir buluş. "

"Vallahi babam senaryo için 'karmaşık, prodüksiyonu için Türkiye bütçesinin yarısı lazım. O Jüpiter sahnesini de mutlaka atsın abartmasın' dedi. "

"Sağlık olsun" dedim.

"Abi senden bir ricam olacak" dedi Özgür.

"Buyur" dedim. "Paraysa çekinme. . . "

Ben böyleyimdir elime para geçince anında dağıtır ertesi gün sefilleri oynarım.

"Para değil abi" dedi.

"Babamla belgesel çekmek için Bursa'ya gidiyoruz. "

"Eeee. "

"Abi bizde benim Londra'dan arkadaş var Lisa. Sevgilim falan değil yanlış anlama ortak arkadaş aracılığıyla bende kalıyordu. Bir hafta sonra dönecek İngiltere'ye. Bu bir hafta sende kalamaz mı diyecektim. Londra'da sinema akademisinden kendisi. Meslektaş yani. "

Sevinçten çığlık atacaktım kendimi tuttum. Bir hafta İngiliz bir kızla başbaşa.

"Özgür" dedim. "Kim olursa olsun. İster İngiliz, ister Afrikalı. Yeter ki insan olsun. Ne önemi var. Ware Are The World Özgür gelsin. Kim olursa olsun gelsin. Yalnız biliyorsun ben bekar adamım. Tek kalıyorum yani Lisa için sorun olur mu? "

"Olmaz olmaz. "

Nefesimi tutup en kritik soruyu sordum.

"Lisa'nın sevgilisi falan var mı? "

"Yok abi yalnız. "

"Çok iyi. Yani benim ev dar o yüzden. İyi iyi hemen gelsin. "

"Tamam abi o zaman babamla geceyarısı yola çıkıyoruz bırakırım Lisa'yı sana. "

Telefonu kapatır kapatmaz harekete geçtim.

Traş oldum.

Banyo yaptım.

Aşağıdaki parfümeriden en pahalı parfümü aldım. En çekici elbiselerimi giydim. Evi derledim toparladım.

Koştum markete buzdolabını ilk kez ağzına kadar doldurdum.

Buzdolabı ilk kez buzdolabı olduğunu ve varolma sebebini anladı.

Annemi aradım.

"Anne" dedim "Bu gece sakın beni merak etme. Bir hafta merak etme beni. Ben iyiyim. Param var. Ev sahibimle çok iyiyim. Kirasını ödedim. Beni çaya davet etti. Birbirimizi seviyoruz. Yatmamız an meselesi. "

"Ne diyorsun oğlum sen. "

"Anne bana bir hafta uğrama" dedim ve kapattım.

Yarım saatte bir parfümümü tazeleyerek Lisa'yı beklemeye başladım.

Bu arada müzik setimi de en güzel slow şarkılara ayarladım ve beklemeye çekildim.

Gece bir gibi kapım çaldı. Gelmişlerdi. Kapıyı açtım. Özgür, yönetmen ağabeyim ve yaşlıca bir hanım karşımdaydılar.

"Hoşgeldiniz. . . Eee Lisa nerede? " dedim.

Özgür yaşlı hanımı işaret etti.

"Lisa" dedi.

"Bu Kemal. Bizim senarist arkadaşımız. "

Lisa ile tokalaştık. Lisa 70 yaşındaydı. Londra Sinema Akademisi'nde öğretim görevlisi. Özgür sinsi gülümsedi. İçimden Özgür'e sadece bilmediğim küfürleri ettim. Bildiklerim klasik kalırdı çünkü.

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..