Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '07

 
Kategori
Eğitim
 

Lise 1 canavarlarım

Onları ilk tanıdığım günden beri hep kıpır kıpır olan Lise 1 canavarlarıma...

Giriş katının altındaki katta bizim için ayrılan derslikte bekliyordum. Anlaşılan öğrencilerim İngilizce dersine girmeyi pek dikkate almıyorlardı. Dersin başlama saati geçmesine karşın sınıfa ne gelen ne de giden olmamıştı.

Bir ara kapı çalındı. Öğrencilerden biri “Dersimiz var mı?” diye sordu.”Yaşasın, ” dedim “sonunda bir öğrencim oldu...” Şaşkın bir gülümsemeyle yüzüme baktı.

“Biz sizi 19. derslikte bekliyorduk.”dedi.

“19.derslik burası.. yeni değişmiş”dedim.

Bundan haberi yoktu.

“Diğer arkadaşlarım eski sınıfta sizi bekliyorlar.” dedi.

“Öyleyse oraya gidelim...”

Kocaman çantam ve elimdeki kitaplarla diğer dersliğe gitmek için sınıftan çıktık. Asansörün yanındaki koridordan geçip sol taraftaki dersliğin kapısını aralayınca neye uğradığımı şaşırdım.Girişte solda kocaman bir kuyruklu piyano tahtanın önüne konmuştu. Sağ tarafta ters çevrilip üstüste yığılmış sıralar ve sandalyeler vardı. Bu yığıntının arkasına konmuş sıra ve sandalyelerde oturan öğrencilere ulaşmak için koca piyano ile sıra yığının arasındaki dar koridordan geçmek gerekiyordu. Sınıftan çıkan gürültü patırtı da ortamın hengamesiyle uyum içindeydi. Eski dönemlerde öğretmen sınıfa girince öğrenciler şöyle bir toplanır sessizleşirdi. Ama nesil değişiyor, ben de eskiyordum. Yani beklediğim sessizlik olmadı. Hatta hep birlikte bana bir şeyler sormaya başladılar. Tam 19 tane kıpır kıpır canavar.

Derin bir nefes alıp kitaplarımı piyanonun üzerine koydum. Sınıfın önünde sessizce durup onlara baktım. Bir süre sonra susmalarını beklediğimi anlayıp konuşmayı bırakacaklardı. Öyle de oldu. Kendimi tanıttıktan sonra orada oluş amacımı ve onlarla nasıl bir çalışma yapmayı planladığımı anlatmaya koyuldum. Beni bir süre dinledikten sonra sorular sormaya başladılar. Onlar konservatuara müzik eğitimi almaya gelmişlerdi ve belli ki İngilizce dersi onlar için pek de anlam ifade etmiyordu. Sorular genellikle seviye sınavının ne zaman ve nasıl olacağıyla ilgiliydi. Bense seviye sınavını geçip bu dersle ilgilerini kestikleri takdirde bildiklerini unutma ihtimallerinin büyük olduğunu biliyordum. Amacım her birisini sınıf etkinliklerine kendi gönül rızalarıyla dahil etmekti. Konuşma devam ederken arka sıradan bir soru patladı.

“Yani şimdi biz İngilizce konuşmaya ne kadar bir süre sonra başlayacağız?”

Bunun altındaki yorum belliydi. Boşu boşuna siz de uğraşmayın bizi de uğraştırmayın nasılsa biz haftada dört saatle bu işi kotaramayacağız.

Şöyle bir durup ona hangi enstrümanı çaldığını sordum. Piyano bölümü öğrencisiydi. “Düşün ki ben de piyano çalmayı istiyorum ve senden bana öğretmeni rica ediyorum. Seninle kaç saat çalışmam ve sonrasında neler yapmam gerekir ki senin gibi piyano çalabileyim?” diye sordum. Günde en az sekiz saat enstrümanın başında olmam gerektiğini söyledi. Eh benim beklediğim yanıt da gelmişti. Bazıları konuyu nereye getireceğimi anlamışlardı. Ben de fırsatı değerlendirip küçük nutuğuma başladım.

Öğrenmek, bir şeyi ne kadar başarmak istediğimize ve buna bağlı olarak da ne kadar çalıştığımıza bağlıydı. Bir konuyu ne kadar çok öğrenmek istiyorsak ona o kadar fazla vakit ayırmamız gerekiyordu. Herkesin öğrenme isteği ve hızı biribirinden farklı olacağından bu kişiye göre değişecekti. Biz hep birlikte temel çalışmalar yapacaktık. Ancak kişinin daha da fazla ilerlemesi onun kendi çalışma arzusu ve hızına göre değişkenlik gösterecekti. Sınıfta yapılanların üzerine çıkmak isteyebilirlerdi ve ben de onlara bu desteği vermeye hazırdım.

Beni dikkatle dinlediler. Dersin sonuna yaklaşmıştık. Bu kadar nutuk yeterli diye düşündüm. Ders içinde yabancı dili dinleyip anlama ve telaffuz yeteneklerini geliştirmek için İngilizce şarkılar kullanacağımı ve tercih ettikleri parçalar olup olmadığını sordum. Ben parçaları not alırken piyano öğrencilerinden birisi kuyruklu piyanonun başına geçmişti bile. Sıraladığımız parçalardan, benim de favorim olan birisini çalmaya koyulmuştu.

Sanırım tam da olmak istediğim yerdeyim diye geçirdim içimden. Amma velakin biliyordum ki savaşım da yeni başlamıştı. Olsun ben bu cephede yer almaya gönüllüydüm.

Yaptığımız çalışmaları asmak için her bir sınıfa isim verirken onlara kıpır kıpır halleri, parıldayan gözleri ve derse inanılmaz katılımlarından dolayı LİSE 1 CANAVARLARI adını uygun gördüm. Tüm okul ve meslek yaşamları dönemince bu kıpırtının yüreklerinden, pırıltının da gözlerinden eksik olmaması dileğiyle...

 
Toplam blog
: 12
: 3728
Kayıt tarihi
: 19.03.07
 
 

1966 Ankara doğumluyum. Ortaokul ve Liseyi TED Kayseri Koleji'nde tamamladım. Gazi İngilizce Öğretme..