Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '11

 
Kategori
Kentleşme
 

Livatya

Livatya
 

Bandırma'dayım.. Doğduğum, doğup büyüdüğüm ve ilk kez hayata dair bir şeyler düşünmeye başladığım kentteyim tekrar. Biraz umutlu, sanki biraz mutlu ama yine de buruk bir kaderin etkisinde kalarak ve biramdan hafifçe yudumlayarak, bu sıcacık öz sohbetin ilk tümcelerine kelimeler karalıyorum esin perisinden yoksun..
Dolaştım bugün sahil kenarından etraflıca limanı..Güzelleştirme adına mahvolmaya yüz tutmuş eski hatıralarım. Nerede şimdi o güzelim livatya, ah nereye gitmiş acaba.. 


Plajı olmayan. Bandırma'nın tek denize girilebilir yeriydi orası. Lakin kapitalist güçlerin, gözlerini hırs bürümüş şekilde daha fazla kar uğruna hunharca saldırışları karşısında daha fazla direnememiş ve zehirli atıkların bataklığı haline gelmiş o güzelim hatıralar.. 


Küçükken arkadaşlarla yüzmeye kaçardık livatyaya.. Her ne kadar ilk kulaçlarımı Erdek'te attıysamda, su üstünde kalmayı başarabildiğim ilk yerdi livatya. Bir de sünnet arabalarının vazgeçilmez ziyaret yeriydi burası ve her sünnet çocuğu gezi turunun ringinin buradan yapılmasını isterdi. En nihayetinde bizimde sünnet arabası turumuzun dönüşü buradan yapılmıştı.. 


Yine birgün bisikletlerle livatyaya kaçmaya karar verdik. Hava çok sıcak ve artık top oynamaktan bunalmışız. En güzel aktivite denize girmektir dedik bizde. Ama evdekilerin haberi yok, söylesek izin vermeyecekler biliyoruz. Gezmeye diye çıktık bizde ve peynir ekmek hazırlayıp çantamıza koyduk, tuttuk o meşhur livatyanın yolunu maceraperest duygularla.. 


O gün çok eğlenmiştik gerçekten ama daha fazla geç olmadan eve dönmeliydik. Aksi halde evdekiler merak edebilirlerdi. Tabi birde denize gittiğimizi anlamamaları gerekiyordu. Bunun için tamda babamın işe, annemin de komşuya gittiği bir anı seçtim eve dönmek için. Eve geldiğimde kimse yoktu. Bu güzel bir haberdi. Hemen ön bahçedeki saksının altından anahtarı alıp kapıyı açtım ve dosdoğru terasa çıktım. Güneşte ısınması için koyduğumuz su bidonları vardı terasta. İki bidon suyla oracıkta duş alıverdim ve bidonlarıda soğuk suyla doldurdum anlaşılmasın diye. 


Her neyse birkaç saat sonra gelen annem şüpheli gözlerle bakıyordu bana. Nedenini bilmiyordum ama terastaki anormal durumu anlamıştı sanki. Çünkü duş aldığım yer kurumamıştı ve bana suyla ne yaptığımı sordu. Duş aldığımı itiraf ettirene kadar diretti ve sonunda istediği oldu. Duş aldığımı öğrenince de denize gittiğimden şüphelenmesi kadar doğal bişey olamazdı. Durup dururken neden duş alayım ki ben ki öyle bir huyum da yoktur hani.. Ne kadar inkar etsemde sonuçta yılların tecrübesi annemden delilleri saklayamadım. Hani denize girdikten sonra tırnakla kollarınızı kaşır gibi çizerseniz tuzlar ortaya çıkıverir ya, annemde bu tekniği uygulayıp bir dedektif edasıyla denize kaçtığımı aşikar etmişti. Bu yüzden denize gittiğimi de itiraf etmek zorunda kalmıştım ve annem çok kızmıştı. Durumu babama da anlatınca artık o psikolojik baskıdan olsa gerek, livatyaya son gidişim olmuştu..
İşte o gün bugün tam 13 yıl olmuş dostlar..

Ulaş Tuzak
2.8.2010 Pazar 

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..