Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '12

 
Kategori
Sinema
 

Lıverpool Aşkıyla İstanbul’a yolculuk …

Lıverpool Aşkıyla İstanbul’a yolculuk …
 

Futbol taraftarlığı denince akla ilk gelen, kuşkusuz holiganlarıyla ünlü İngilizler olur. Babadan oğla geçen bir tutkunun yarattığı fanatizm kimi zaman o derece güçlü olur ki tarihi, ülkeninkinden daha iyi bilinen takımların maç biletleri için büyük paralar hiç düşünülmeden ödenir; binlerce kilometre yol kat edilir. ‘Babam İçin’ filmindeki Will de böylesi bir taraftar.

Annenin ölümüyle parçalanan bir aile… Acısını unutmak için kendini Manş Denizi’ndeki platformlara atan ve oğluna doğum günleriyle yılbaşında hediye yollamayı ihmal etmeyen bir baba… Üç yıldır bırakıldığı okulda, Liverpool Takımı tutkusu ve geçmişin anılarıyla yaşayan hüzünlü bir çocuk. Futbol bilgisi mükemmel olan Will’in diğer özellikleri; karakalem çizim yeteneği ve rüyalarındaki öngörüleridir. Kendi dünyasında rutini yaşayan Will için değişimin başlangıcı, üç yıldır görmediği babasının dönüşü olur. Babasının yaktığı İstanbul ateşi, Will’i yollara düşürür. Seyirciye de, kırmızı arabada yaşanan seyahat sürecini izlemek düşer.

Bir İngiliz’in futbol izleme özgürlüğünü, 1215 yılında imzalanan Magna Carta(Büyük Özgürlük Fermanı)a bağlayan ve ‘Özgür İngilizlerin hakları ayakaltına alınmaz’ diyen filminin ana teması futbol ve buradan hareketle İstanbul’da oynanan Avrupa Şampiyonlar Ligi üzerine kurulmuş. Bu ana temayı destekleyen yan konular ise baba-oğul ilişkisi, Bosna savaşının kalıntıları, Fransa’daki toplumsal yozlaşma ve başarma azmi.

Yönetmenliğini Ellen Perry’nin yaptığı, senaryosu Zack Anderson’a ait olan ‘Babam İçin’de neredeyse yükün tamamı, sinemada ilk deneyimini yaşayan12 yaşındaki çocuk oyuncu Perry Eggleton üzerinde! Filmin başlangıcında arkadaşlarıyla birlikte seyircide sempati uyandırmayı başaran Eggleton, çocuk masumiyetinin dışında, ‘Okullardaki çocuklar, çöpler gibi dönüşüme tabi tutuluyor’ benzeri toplumsal eleştirileriyle de ilgi çekiyor.

Will karakterinde, futbol yolculuğunda yaşamın acı gerçekleriyle olgunlaşan bir çocuğu seyirciye sunan ‘Babam İçin’, top tutkusunun bir başka yüzünü deBosna sekansında yaşatıyor. Bosna Savaşı’nın yansıması eski futbolcu Alek Zukic! İlk bölümdeki baba-oğul duygusallığını, ‘hayat ağacı’ üstünde yaşatan yapım, Will- Zukic buluşmasından sonra dostluğun hâkim olduğu bir ‘yol öyküsü’ne dönüşüyor. Ayrıntılara önem vermeden hızlıca akıtılan ve bir tür terapi şeklinde kullanılan bu yol öyküsünde, her şey tıkırında işliyor. Bu sorunsuz gidişatta destek kuvvet; tüm dünya medyası ve Liverpool taraftarları! Eskisinden yenisine Liverpool’lu oyuncular ve dünya kamuoyu Will’in İstanbul yolculuğunda tek yürek. Yolculuğun en renkli yanı, 1966’dan kalma kırmızı ‘zaman yolcusu’

‘Her hayal bir gün gerçek olur’fikri üstünden hareketle inancın güzelliğini vurgulayan ‘Babam İçin’, futbol odaklı konusuyla dişe dokunur bir mesaj vermiyor görünse de aslında tam tersi bir yapıya sahip. İnsanların güvenini sarsan yaşam gerçeklerini, ‘Dünyada her şey sahte’ diyerek çocuk ağzıyla ortaya koyan yapımın, gençleri futbola kazandırmanın dışındaki amacı; ‘kara mayınları’na dikkat çekmek ve bu konuda sosyal duyarlılığı artırmak!

‘Göze göz olursa, hepimiz kör oluruz’mesajıyla holiganlığın kötü bir şey olduğunu ortaya koyan ‘Babam İçin’de İstanbul sahnelerine gelince… Oldukça kısıtlı panoramik görünümle perdeye yansıyan İstanbul’da, övgüyle bahsedilen Atatürk Stadyumu’ndaki taraftar ve Liverpool oyuncuları ön plana çıkartılanlar.

Galata Film’in yapımcılığında vizyona giren ‘Babam İçin’, Avrupa Futbol Şampiyonası’na denk düşen futbol tutkusuyla heyecan yaratan; ağırbaşlı baba-oğul ilişkisiyle duygulu dakikalar yaşatan güzel bir seyirlik!

 

Anibal GÜLEROĞLU

www.sinematur.com

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..