Lodosta s.çılmaması gereken ev

Böyle evler var arkadaşlar evet. İstanbul'da, tuvalet penceresi güneye ve açığa (marmara denizi, adalari haliç vs vs) bakan evlerde lodos kuvvetli estiği bir gün tuvaletinizi yaptıktan sonra pencereyi açarsanız, rüzgar içeri öyle bir hınçla doluyor ki yani binlerce abaza gelmiş de evin kapısından bin atlı çocukları gibi şendik misali giriyormuş gibi... Sen koku çıkacak diye açıyorsun camı, atlılar alıyorlar kokuyu, evin salonuna, mutfağına, yatak odasına her bir yerine taşıyorlar. Eğer tuvalet penceresi ile "cereyan" yapacak başka bir pencere yoksa o koku evin içine artık şiddetine göre koltuğa, örtüye, sevgilinin saçlarına, köpeğinin tüylerine falan filan her bir yere siniyor.

Siniyor biliyorsun.

Bilmiyorsan anlatayım;

Yıllar yıllar evveli, sevgilimle ders çalışıyorduk onların evinde. Sifon sesi duyuldu. Annesi tuvaletten çıktı. Kapıyı kapatırken VUUUUUUUUU diye ses geldi tuvaletten. "Aa rüzgar çıkmış lan.... " dedim. Lafımın bitmesiyle... İşte o lafımın bitmesiyle... Yüzüğünden siyanür içmiş padişah gibi... Yok yok onun gibi değil, o çünkü hazırlıklı. Ben değildim. Ben hazırlıklı değildim. Ben yemeğine zehir katılmış padişah gibi, lafımı bitirir bitirmez bir terslik olduğunu anladım. B...k kokuyordu. A be dostlar, çok fena b...k kokuyordu. Sevgilimin annesi kakasını yapmış, rüzgar kokuyu evin içine pompalıyordu. B...k kokuyordu. Çok feci kokuyordu. "Kadın sen ne yedin?!" "Ne yedin" diye yakarmak istedim. Sevgilim de kokuyu aldı ama annesi sonuçta birinci derece akrabası olduğu için o kadar etkilenmedi. Marketing'in üç P si falan diye hala ders notlarını okuyor.

Kalktım, kuzeye bakan balkon kapısını açtım. Bir süre sonra koku geçti ama bende bir baş ağrısı bıraktı.

Bu, çocuklarıma anneannelerinden miras kalabilecek bir şey değildi. Bu ilişki bitmeliydi. Balkonun kapısını kapattım. Tuvalete gittim. Sağlam yaptım. Çok sağlam yaptım. Ve tuvaletin penceresini açtım. Ve kapıdan çıktım. Kapıyı kapatmadım. Soğukkanlı bir katil gibi salona doğru yürüdüm. Sevgilim ders masasının üstünde bilinçsizce yatıyordu. Annesi de mutfakta kendinden geçmiş, elinde yarısı soyulmuş domates ile yerde yatıyordu. Kapıdan çıkarken bir inilti duydum. Baktım köpekleri can çekişiyordu. Kurbanına acı çektirmek istemeyen bir katilin bir kurşun da kafasına sıkması gibi popomu köpeğin burnuna dayayıp osurdum.

Çıktım gittim.

Bir daha da tuvalet penceresi güneye bakan eve gitmemeye yemin ettim.

k.

scpecial thanks to cç.