Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '13

 
Kategori
Efsaneler
 

Lokman Hekim ve Mazhar Osman

Lokman Hekim ve Mazhar Osman
 

komikliklerim.blogspot.com


Bu yazımda iki kişiden söz edeceğim. Bunlardan birisi efsanevi bir kişilik olan Lokman Hekim, diğeri, de 1884-1951 yılları arasında yaşamış ve Türkiye'de ilk ruh sağlığı hastanesi kuran Türk hekimi Mazhar Osman.
 
Lokman veya Lokman Hekim, Kur'an'da ve halk efsanelerinde bahsi geçen, hikmet sahibi olduğuna inanılan kişidir. Kuran'da Lokman suresinin 12. ayetinde Lokman'dan şu şekilde bahsedilir:
 
Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.
 
Adana ve çevresinde yüzyıllardır yaygın olarak Lokman Hekim efsaneleri anlatılmaktadır. Bunlardan bir tanesi şöyledir:
 
Lokman Hekim inanışa göre bütün hekimlerin piri üstadıdır. Her çiçeğin her otun özelliklerini tanıyan Lokman ilaç yapar dertlilere deva bulurmuş. Bütün dünyayı dolaşmış. Çukurova'ya gelince ovanın bereket ve güzelliğine hayran olarak Misis'e yerleşmiş. Çevredeki bütün hastaları iyileştirmiş. Artık hastalığın ne olduğunu unutan Çukurovalılar ölümsüz hayatın peşine düşmüşler. Kendileri için ölümsüzlük ilacını yapmasını istemişler.
 
Lokman Hekim Çukurova'yı adım adım dolaşmış bütün Bitkileri incelemiş. 
 
Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuya kalmış. Bir ara bir ses duymuş: "Ey Lokman artık araman bitsin ben ölümsüz hayatın devasıyım. Bundan böyle insanlara ve hayvanlara ölüm yok". Lokman Hekim sesin geldiği Bitkiye doğru yürüyüp koparmış.
 
Bu arada Tanrı Cebrail'e; "Yetiş Cebrail Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hali ne olur?" demiş. Bunun üzerine Cebrail pir-i fani kılığında Misis Havraniye tarafına bir gelmiş. Misis Köprüsü'nün üstünde Lokman Hekimle karşılaşmış. Cebrail: "Selamün-aleyküm" dedikten sonra. Lokman'ın elindeki kitaba bakmak istemiş. Kitabı alıp coşkuyla akan Ceyhan Nehri'ne atmış. Kitabın ardından Lokman da suya atlamış ama bulamamış. Yaz gelip Sular çekilince ırmak boyunda aramaya devam etmiş. Sonunda kitabın sadece bir yaprağını Arpa tarlasında bulmuş.
 
Bugünkü tıp biliminin o günkü yapraktan geliştiğine inanılır. Yörede hâlâ efsanenin izlerine rastlanılmaktadır. Kitabın bulunduğu arpa tarlasının toprağı kutsal sayılır. Çocukların karınları ağrıdığında bu toprağı ısıtıp beze sararak çocuğun karnına koyarlar.
 
Lokman Hekimle ilgili olarak anlatılan efsanelerden bir tanesi de şöyledir:
 
Lokman Hekim doktor ve eczacıymış. Dükkânında her türlü hastalığın devası olan ilaçlar varmış. Hastalar içeri girdiklerinde hastalıklarına iyi gelecek olan ilaç şişesi sallanırmış. Bir gün içeri birisi girmiş. Ancak hiçbir şişe sallanmamış. Lokman Hekim bunun üzerine: "Senin hastalığının çaresi yok öleceksin" demiş.
 
Adam ölümden kurtuluşun olmadığını öğrenince çok üzülmüş. Her şeyini satmış. Yanına bir at tüfek ve av köpeği alarak dağlara çıkmış. Vurduğu hayvanları yiyip yörüklerden yoğurt süt alarak yaşıyormuş. Bu arada hastalığı da iyice artmış. Bir ağacın altına gelmiş. Atını bağlayıp köskelmiş. O sırada bir yörük kadını bir tas sütü saylığa koymuş. Yılanların sütü sevdikleri bilinir. Tasa yaklaşan bir yılan sütü içmiş sonra da zehirini süte kusmuş. Tas yemyeşil olmuş. Ağrıları iyice azan adam: "Gidip şu zehiri içeyim de ölüp kurtulayım" diyerek zehirli sütü içmiş. Bir süre sonra ishal olmuş ve kusmaya başlamış. Ancak oldukça hafiflediğini hissediyormuş. Ölmek için içtiği zehirden sonra daha iyi olduğunu görmüş. Gün geçtikçe iyileşmiş ve hastalığı tamamen geçmiş.
 
Lokman Hekim'e gidip "Sen bana öleceğimi söylemiştin. Ama ölmedim" demiş. Bunun üzerine Lokman: "Ben sana ala ineğin sütünü nereden bulayım sütü yılana içirip nasıl tasa kusturayım. Hastalığının çaresi vardı ama bu ilacı temin etmek zor olduğu için öyle dedim" diye cevap vermiş.
 
O gün bu gündür tas ve yılanın eczacılık ve tıp biliminin simgesi olması halk tarafından Lokman Hekim'e dayandırılır.
 
*****
 
Çocukluğumuzda büyüklerimizden çok duymuşuzdur. Yaramazlık yaptığımızda sizi Mazhar Osman'a veya Bakırköy'e götürelim dediklerini. Tabii  o zamanlar Mazhar Osman'ın kim olduğunu bilmiyorduk.
 
Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman,   (d. 1884, Sofulu - ö. 31 Ağustos 1951, İstanbul), ruh ve sinir hastalıkları uzmanı, Türkiye'de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran Türk hekimidir. 
 
1904 yılında "Askeri Tıbbiye" okulunu, yüzbaşı rütbesiyle bitirerek doktor olan Mazhar Osman, "Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisi"nde öğretmen yardımcılığına başladı. 1908 yılında Berlin ve Münih'e giderek nöroloji ve psikoloji dallarında uzmanlık eğitimi aldı. Tekrar Gülhane'ye dönen Usman, 1914'te Haseki'deki "Akıl Hastalıkları Müşahedehanesi"nin başhekimi ve müdürü oldu.
 
Daha sonra Haydarpaşa Askeri Hastanesi akliye ve asabiye mütehassıslığına getirildi. Mazhar Osman, Bakırköy'de bulunan ve terk edilmiş bir kışla olan "Reşadiye Kışlası"nın bulunduğu araziyi devletten talep etti.
 
Dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, başbakanı İsmet İnönü ve içişleri bakanı Refik Saydam'ın onayı ile 1924 yılında başlayan süreç, 15 Haziran 1927 tarihinde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin kurulmasıyla tamamlandı.
 
Mazhar Osman, hastanede uzun süre başhekimlik görevinde bulundu.[1] 1933'te İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Kliniği'ne Ordinaryüs Profesör olarak atandı. 1941'de başhekimlik görevini bıraktı ve emekliye ayrıldığı 1951'e kadar öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü.
 
Bugün Bakırköy ruh sağlığı hastanesi, PROF. DR. MAZHAR OSMAN BAKIRKÖY RUH SAĞLIĞI HASTALIKLARI EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ adıyla hizmete devam etmektedir. 
 
 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..