Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Lost ve misyonerlik

Lost ve misyonerlik
 

losta farklı bir bakış


Yayınlandığı her ülkede izlenme rekorları kıran, izleyenleri ekran başına kilitleyen bir dizi lost. Ülkemizde de TNT ve Digitürk te yayınlanıyor bu dizi. Ayrıca dizi internet ortamından da meraklılarınca indirilip izlenebiliyor. Gerçektende konusu ve oyuncu performansı açısından çok ama çok başarılı bir dizi. Zaten bütün dünyada en çok izlenen dizi unvanına sahip olması da bunun kanıtı. Konu Avustralya’dan kalkan bir uçağın bilinmeyen bir adaya düşmesi ile başlıyor. Karakterlerin önceki yaşamları, gizemler ve müthiş görüntüler ve bunların birbirleriyle bağlantıları diziyi izleyenleri neredeyse bağımlı yapıyor denilebilir.

Tabiki uçak kazası sonucu bir mucize sonucu kurtuluş ve buna bağlı olarak gelişen olaylar dizide çok değişik mesajları da yanında getiriyor. Verilen bu mesajların pek çoğu da hristiyan inacına ve evangelist bir yaklaşıma dair olduğu söylenilebilir. İzlememiş olanların heveslerini kaçırmamak adına çok ayrıntıya da girmek istemiyorum. Dizide pek çok bölümde rahipler, bunlara bağlı olarak gerçekleşen mucizeler izleyenlere sunuluyor. Mr Eko zaten bir rahip ve sahile gelince ilk işi adada yemeyip içmeyip bir kilise yapmak oluyor. Kardeşi Yemi de bir rahip. Dizinin pek çok bölümünde Meryem Ana heykeli ve kilise öğretileriyle dolu. İşlenen ve verilen mesajların pek çoğunda incilden bölümler bulmak mümkün. Dizi de Bir doktor olan Jack ve kaderci anlayışın temsilcisi sayılabilecek locke’un rekabeti de vceriliyor. Ancak bulunulan ortam itibariyle de kaderci anlayışa methiyeler var diyebiliriz.

Şunu baştan belirtmekte fayda var, dizi açık açık hadi gelin herkes hristiyan olsun şeklinde değil. Ancak bilinçaltına yönelik ve etkileyici yaklaşımı olan bir dizi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten direkt olarak verilecek mesajın etkisi de ulaşacağı kişide şu anda yapılan etkiden fazla olamazdı.

Bir dizi ne kadar etkili olabilir insanların davranışları ve inançları açısından? Bu sorunun cevabını herkes farklı farklı verebilir. Ancak verilecek en güzel örnek sanırım Kurtlar Vadisi dizisi ve Türk halkı olabilir. İzleyenlerinin çoğunun hayatı yorumlama ve sanal gerçek ayrımını karıştırdığı bu dizi muhteşem bir örnektir. Geçmiş senelerde Çakırın ölümü Türkiye de olay olmuştu hatırlarsınız. Haftalarca tartışılmış, dizide Çakırı öldüren karakter hastanelik edilmiş yurdun her tarafında çakır için gıyabi cenaze namazları kılınmıştı. Bunlar da şaka olsun diye değil ciddi ciddi yapılmıştır. Yaşadığım ve karşılaştığım pek çok örnek bu dizinin insanları ne kadar etkileyebildiği ve yönlendirmede ne kadar başarılı olabildiğini gösterdi bana.

Türkiye de yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyetleri sürüyor. Özellikle gençlere yönelik ve Alevilere aşırı derecede olmak üzere çalışmalar sürüyor. Pek çok kanaldan Aleviliğin bir din olduğu hatta hristiyanlığa daha yakın olduğu propagandası yapılıyor. Bunun içinde Alevilikteki 12 imam Hıristiyanlıktaki isanın 12 havarisinin benzerliği gibi örnekler veriliyor. Bu misyonerlik faaliyetleri başta büyük şehirler olmak üzere anadoluda yoğun bir şekilde devam ediyor. Artık hemen hemen her semtte gizli kilise evler olduğu bir gerçek. Bunun temelinde de insanların zayıf maddi durumları, iş ve gelecek kaygıları nedeniyle sarılacak bir dal bulabilme çabaları çok etkili olabiliyor. Ayrıca 80 sonrası bomboş beyinler yaratıldığı için bu beyinleri istenildiği şekilde doldurmak gayet kolay olabiliyor.

Peki bu misyonerlik ne kadar başarılı olabilir. Güney Kore de yüzyılın başında hiç Hıristiyan yokken bugün 50 milyonluk nüfusunun % 27 si hristiyandır. Ayrıca ABD den sonra en çok misyonere sahip ülke de Güney Koredir. Irakta ve Türkiye de bile pek çok Güney Koreli misyoner faaliyetlerine devam etmektedirler. Öncelikle dinin içini boşaltmak ve şekilsel bir yapıya büründürmek gerekiyor. Bu gün olduğu gibi insanların inaçlarını sadece taktıkları türbana ve kılık kıyafete indirgeyince çok ilginç durumlarda ortaya çıkabiliyor. İnancını yaşamayı sadece kafayı örtmeye indirgeyip bırakınca kafası örtülü park köşelerinde yada sahilde değişik durumlarda ortaya çıkabiliyor. Kimsenin kuşkusu olmasın ki bu şekilleri değiştirmekte o kadar kolay olabiliyor ki; beş vakit namaz kılıp satanist olan ve anasını kesen genç aslında incelenmesi ve dikkat edilmesi gereken bir örnektir.

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..