Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Love Story

Love Story
 

Tam Seinfeld'i seyredecektim ki telefon çalmıştı. Arayan sevgilimdi. Aslında telefonu hiç açmamalıydım ama gaflet işte, açmış bulundum. "Napıyorsun" dedi. "Hiiç" dedim. "Seinfeld başlıyor şimdi onu izleyeceğim" "A ben o zaman kapatayım" dedi. Yarım ağızla "yooo" falan dedim. Bu da ufak ufak konuşmaya başladı.

Derin bir nefes alıp burnumdan verdim. Seinfeld'i kaçıracakatım.

Ve anlatmaya başladı. O gün sokakta pazardan dönen yaşlı bir çift görmüş. Paketlerine yardım etmiş ve yol boyu sohbet etmişler. O sohbeti anlatıyor. Çok da umurumda. Çok da merak etmiştim ben. Yok birbirlerine hala seviyorlarmış , şöyle hitap ediyorlarmış böyle bakışıyorlarmış falan. Ya hakikatten merak etmiyorum hiç. Benim babaennem ve dedem birbirlerine hişşşşt, piiiiştt diye hitap ediyorlar. Gördüğüm yaşlı aşkı modeli bu! Yani başkası da beni çok ilgilendirmiyor. Yetmişten sonra kur yapmak, kapris çekmek, çiçek almak, görüşmeden önce soğanlı sarımsaklı yememek, ya ne bileyim işte hep dişlerini falan fırçalamak... Çok sıkıcı olsa gerek oysa ki aşkın bir "salma devri" olmalıdır.

İşte o devre geçmediklerini iddia ediyordu sevgilim bu çiftin. Hiç de inanmadım ya, neyse. Belki kısa keser de en azından yarısını izlerim diye umuyorum. Ama mümkün değil.

CAR CAR CAR CAR CAR CAR

"O böyle dedi de bu şöyle cevap verdi de..." Arada kardeşim gelip "diziyi kaçırıyorsun" dedi. Çaresizlikle elimdeki ahizeyi gösterdim. O da parmağıyla kendi gırtlağını kesme hareketi yaptı. "Öldüreceğim o kızı" demeye getiriyor. Aslında kardeşim çok narin gözükür ama parası olsa öldürtebilir de gerçekten, o kadar nefret ediyordu.

Sonra işte sevgilim nefesi bitene, sesi gidene kadar anlattı anlattı, sonra aaa "sen seinfeld seyredeceğim demiştin" dedi. Tam o sırada oturma odasından Seinfeld'in kapanış müziği geldi. "Önemli değil ne olacak, seni dinliyorum" gibi basit yalanlar söyledim. Ama o "hay Allah ya ama sen öyle demiştin" dedi. Sessizlik oldu. "benim yüzümden kaçırdın" dedi.

Ulan dinlesen kabahat, dinlemesen kabahat. Her şey kabahat anasını satayım. Ya dedim "kızım beni hasta etme anadın mı, anlattın dinledik önemli değil kaçarsa kaçsın" dedim. Yok ama sen Seinfeld'i çok seviyorsun diyor, işte Seinfeld varken başka hiçbir şey yapmak istemezmişim de onu da kesin ciddi dinlememişimdir de, sıkılarak dinlemişimdir de... Neden demiyormuşum da ben tv seyredeceğim diye de o da sonra daha iyi dinleyebileceğim bir zaman anlatmıyormuşum da...

CAR CAR CAR CAR CAR CAR

"Seinfeld'i benden daha çok seviyorsun!" dedi.

Ben de "evet ya gerçekten senden daha çok seviyorum" dedim. "Hem sadece Seinfeld'i mi bir çok şeyi seni sevdiğimdem daha çok seviyorum" dedim. Sitenin şaşı güvenlik görevlisini, her daim ter kokan sucuyu, Romeo'nun arkadaşı Morris'i (bekçi köpeği), komşu teyzenin yaptığı iç pilavı da seni sevdiğimden daha çok seviyorum" dedim. Hızımı alamayıp "geçen sene aldığım adidaslarımı ve hatta o ayakkabıların bağlarını bile seni sevdiğimden daha çok seviyorum" diye bağırdım.

O sırada kardeşim kapıya gelmiş "yörü be aslanım" diye tezahürat yapıyor, veriyor gazı, veriyor gazır. Ben yeni bir edepsizlik yaptıkça gol olmuş gibi sıçrıyor, ellerini göğe açıp şükür yarappim şükür diye kabul olan duaları için minnetini sunuyor. "ayakkamın bağını bile" deyince de artık bu yoldan dönüş olmayacağını bildiği için boynuma atlayıp "dört sene üst üste şampiyon olduk, avrupa'nun kralı olduk" marşını söylemeye başladık beraber. Telefondan "hayvanoğluhayvaaan" diye bir ses geldi, sonra da yüzüme kapandı.

***

Takip eden gün beşiktaş sinanpaşa pasajına gidip seinfeldin tüm sezonunu satın aldım. o kadar pahallıydı ki cebimde sadece 750 bin liram kalmıştı. eve gitmek için iki vasıta yapmalıydım ama sadece birisine binecek param vardı. boğazı yüzerek geçebilir ve üsküdardan evime minibüsle gidebilirdim. diğer seçenek daha mantıklı geldi. boğazı motorla geçtim ve oradan yürümeye karar verdim. üsküdardan minibüse bindiğimde şöförün arkasına oturup arkadan uzatılan tüm paraları kendisine iletip, ben tabi para vermeyip kendimi aradan sıyırttırabileceğimi biliyordum. yapmadığım bir şey değildi. şöför parayı sayıp eksik tespit etse bile bana ne idi. parayı göndermeyen göndersin ltfen (ulan ipneler) gibi şeyler diyecekti. ben hiç alınmayacaktım. bir sürü para iletmiştim, hangisinin benim olduğunu anlaması daha doğrusu hiçbirisinin benim olmadığını çakozlaması imkansızdı.

ama artık böyle heyecanlar için çok yaşlı hisettim kendimi. tam 22 yaşımdaydım. minibüsün yanından geçip yürüyerek gittim. altunizadeye geldiğimde lisedeki sevgilimi gördüm. yanında nişanlısı vardı. daha doğrusu yanındaki dangalak nişanlısıymış. "aa kerem" diye tüm iyi niyetiyle boynuma sarıldı. düğün alışverişindeymiş, işte o zontada nişanlısıymış falan.

"ben bu kızı var ya acayip öptüm lan bildiğin gibi" değil manasına gelecek gülüş attım. "saçlarını sevdim, akşam avuçlarımda kalan kokusunu burnuma çeke çeke uyudum" dedim gözlerimle.

bu gülücüğün bilinçaltına nasıl işleyeceğini, arkamdan kavga edeceklerini biliyordum. ayrıldıktan sonra bir süre arkalarından baktım. beden dilindeki gerilimi kaldığım yerden hissettim. aceleleri vardı, elleri kolları davateyi örneği, fotoğraf, nikah şekeri gibi şeylerde doluydu.

önüme baktım. acelem yoktu. 3 gün boyunca izleyecek kadar seinfeldim vardı. mal mal güldüm. yalnız mıydım ne... hayat bazen çok güzeldi.

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..