Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Lütfen cevaplar mısınız?

Lütfen cevaplar mısınız?
 

03.09.2009

Birisini açtık diğeri kusur kaldı !

Günlerden beri adı sonradan demokratik açılım olan Kürt açılımının içerisinde olanlar sır gibi saklanmaya devam ederken şimdi de Ermeni açılımı çıktı.

Bazı yanlı medya mensupları hükümetin bu açılımlarını, kararlı ve cesur çok büyük açılımlar olarak yazıyorlar ve de halkın kafasını karıştırmaya çalışıyorlar.

Hükümetin her yaptığını arşıâlâya erdiren bu tip yazarlara, taraflı görsel medyaya alıştığımızdan onları yadırgamıyorum ama çok sinirleniyorum artık. Bu insanlar böylece memleketi bölmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Oysaki özgürlük, barış sözlerinden sıkça bahis edenler Feodal yapıyı yıkmak, ağalığı, şeyhliği, beyliği kaldırmak için parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar. Bu durum DTP milletvekillerinin ve ağalarının işlerine geliyor.

Doğu ve Güney Doğu’ya bakalım;

Bazıları için, memleket içinde memleket kurmuşçasına, kendi şatoları, sarayları içerisinde insanları kullanıp köle muamelesi yapmak, onların sırtlarından paralarını ve mal varlıklarını artırmak, devletin önemli yerlerinde olmak, insan sevgisinden, vatan sevgisinden daha önemlidir.

Bundan ötürüdür ki ortalara dökülüp fetvalar döktürürler. Amaç daha çok hükümranlık ve daha çok ranttır.

Çözümün anahtarı Yalova’daymış ve eğer dinlenmezse ötekileşeceklermiş ve olacakların önüne geçemezlermiş. Oysaki kendileri ötekileştirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Hep bunları dinliyoruz ve halk kışkırtılıyor.

Bıktık artık bu tehditlerden yani.

Ne düşündüm biliyor musunuz, Diyarbakır’da o alanda toplanan on binlerce insandan kaçı Türkçe biliyordu acaba? İşte işin püf noktalarından teki budur bence.

Kürtçe ders verilirse verilsin ama bu milletin resmi dili Türkçeyse ilk önce Türkçe bilmeyenlere Türkçe öğretmek gerekir. Böylece masum insanlar bir takım oyunlara, aldatmacalara gelmezler.

Ben aklı başında olan diğer Kürt kökenli milletvekillerimize şaşıyorum. Ellerini vicdanlarına koyup bu düzene “halkımızı yıllardır sömürdünüz, yeter, artık hayırlı bir şeyler yapalım “ neden diyemiyorlar da durumun bir ayrışma noktasına getirilmesine seyirci kalıyorlar?

Gelelim şimdi Ermeni açılımına.

31 Ağustos 2009 tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında imzalanan protokol gereği iki ay içerisinde Türkiye sınırlarını Ermenistan’a açacakmış.

Peki, Azerbaycan’da her şey halledildi mi sayın başbakan? Yoksa iki ay içerisinde mi halledeceksiniz?

Karabağ’ın tamamı ve topraklarının hemen hemen yüzde yirmisi Ermeni işgali altında olan Azebaycan’ı, soydaşlarımızı silip atacak mıyız?

20 binden çok insanı, çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden katletmiş, 30 bin insanı yaralamış ve sakat bırakmış, 1 milyon insanı topraklarını terk ettirerek evsiz barksız bırakıp, aç ve sefil etmiş bir millete sınır kapılarımızı açmaktan söz ediyoruz.

22 Şubat 1992 ‘de Hocalıda kadın, çocuk ve yaşlı sivillerden oluşan köy halkından 613 kişiyi Ermenilerin vahşice katlettiklerini tüm dünya biliyor. Bu katliamlar sonucu öldürülenlerin vücutlarının yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulakları, burunları, çeşitli uzuvlarının ve kafalarının kesildiğini, Azeri kadın milletvekilleri bizim televizyon kanallarımızda gözyaşları içerisinde anlatmadılar mı?

Amerika’da, avrupada lobiler kurup Türklerin Ermenileri katlettiklerini yayarak bizi küçük düşürmediler mi?Halen uğraşmıyorlar mı?

Bir anlamda kapıları açmak Ermenilerden özür dilemek anlamında mıdır?

Yıllarca zencilere karşı ayrımcılığa ve ırkçılığa varan eylem ve uygulamalardan geri durmayan ABD nin siyahi başkanı Obama kendi meclisimizde yaptığı konuşmada;

— Ermenistan sınırını açmanızı bekliyoruz. Bunu yapmanız çok şık olur.

— Ermeni meselesi ve soykırım iddiaları konusunda tarihinizle yüzleşin. Her ülkenin geçmişinde sorunlar vardır. Bunda kötü bir şey yoktur.

Türkiye’nin Kürtlerine eğitim ve diğer imkânların sağlanmasını bekliyoruz. Diyerek bir çeşit emirler buyurmadı mı?

Bu buyruk karşısında neden oturup kuzu kuzu dinledi vekillerimiz, bakanlarımız bu adamı?

Biz bir sömürgemi olduk?

Nerede kaldı bizim bağımsız demokratik cumhuriyetçi ruhumuz?

Bizler gerek Avrupa’nın gerekse Amerikanın sözlerine göre mi hareket edeceğiz?

**********

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan Erivan’da bir toplantı sırasında gazetecilerin konu ile ilgili sorularını cevaplarken Türkiye- Ermenistan anlaşmasına ilişkin olarak “Türkiye ile diyalog, Karabağ sorunundan bağımsız” olduğunu , Karabağ konusu dahil hiçbir önkoşul kabul etmeyeceklerini büyük bir cesaret ile söylerken biz neden pısırık kalıyoruz ?

Sn. Başbakan Erdoğan’Yukarı Karabağ meselesi halledilmeden, Azeri topraklarındaki işgal sona ermeden Türkiye’nin sınırı açmayacağını, ilişkileri normalleştirmeyeceğini, bunun bir devlet taahhüdü olduğunu söylemişti. Taahhüdümüze ne oldu?

Birçoğumuz biliyoruz ki, 1980’lerin ikinci yarısında SSCB’nin dağılma sürecine girdiği dönemde Ermenistan’ın Azerbaycan’a ait Karabağ bölgesinin dağlık kısmında yeniden hak iddia etmesiyle ortaya çıkmıştır. Ermenilerin Dağlık Karabağ üzerindeki hak iddiaları burada nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları kabulünden yola çıkmaktadır.

Peki, o zaman bu DTP tehditler savururken, Doğu ve Güneydoğuda nüfuslarının fazla olmalarına mı güveniyorlar? DTP liler böyle bir hak mı arıyorlar?

AB bizi içine almamak için her türlü zora koyarken neden içimizden çıkmıyor bir türlü?

Ülkemizde kaç sivil toplum örgütüne, sendikalara bağış adı altında veya girişimcilik adı altında karşılıksız para yardımı yapıyor? Karşılığında ne istiyorlar bizden?

Avrupa’da her yıl milyarlarca Avroyu propagandası için harcayan AB, Türkiye’de de, özellikle 1995 yılından beri, propaganda amacıyla her yıl milyonlarca Avro dağıtmaktadır.

AB’den ‘Hibe’ adı altında alınan karşılıksız paralarla yapılan projelerle ilgili olarak 8.241 haber medya organlarında yer almış, birkaçı hariç tamamında alınan paraların miktarı dahi belirtilmemiştir! 8.241 haberin tamamında, AB’ye övgüler dizilmiş, coşkulu söyleşiler yapılmış, parlak fotoğraflar basılmış, ama AB’den gelen paraların miktarına hiç değinilmemiş, bu paraların neden karşılıksız verildiği asla sorgulanmamıştır! (Alıntı)

Almanya’da Faşizmin yayılıp güçlenmesinde Hitler’den sonra en büyük rolü oynamış kişi olan Goebbels taktiğini mi uyguluyor AB bize.?

Tarihe baktığımız zaman Goebbels’in tüm iletişim araçlarını, sinemalar, tiyatrolar ve sanat sergileri de dâhil tekeline geçirdiğini görüyoruz.

Goebbels taktiğini şu temel üzerine kurmuş.”Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrarlanırsa, sonunda o yakın bir gerçekmiş gibi algılanır.”

<ı>Propagandanın, sürekli olarak yalan söyleme sanatı olduğunu çok iyi bilen Goebbels, yalan uydururken de şeytanca bir yol izlemiştir: Tamamı yalana dayalı bir propaganda asla yapmamıştır! Hep, söylediği büyük yalanların arasına bazı küçük doğruları da serpiştirmiştir!

Böylece, dinleyicilerini ve izleyicilerini çok daha kolay kandırıp aldatmıştır!

Avrupa Birliği (AB) projesinin mimarları da, yaptıkları propagandada, Goebbels’i kendilerine örnek almışlardır. Günümüz AB propagandacıları da tıpkı Goebbels gibi, büyük yalanların arasına birkaç doğru sıkıştırarak kitleleri aldatmayı, kandırmayı hedeflemişlerdir.

2004 ten buyana AB.nin dağıtmış olduğu paraların listesi o kadar kabarık ki burada ayrı bir sayfada yazabilirim ancak.315 sivil toplum örgütü var.

AB yaftası altında bir sürü etkinlikler yapılıyor ve halkın beyni yıkanıyor. Mesela yazılarımın tekinde Nora’nın Kız kardeşleri diye Boğaziçi Üniversitesinde yapılan bir etkinlikten söz etmiştim.

Bizi içine almak istemeyen AB ye neden avuç açıyoruz?

AB.nin amacını neden düşünmüyoruz?

Atatürk yaşasaydı buna izin verirmiydi?

Gençliğin ve halkın beyni yıkanıyor ve vatan sevgisi ufak adımlarlarla AB sevgisine özendiriliyor.

Yazacak, soracak o kadar çok şey var ki, bu sebepten bir türlü kısa yazamıyorum. Özür dilerim.

Sevgi ve saygılarımla.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..