Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '16

 
Kategori
Eğitim
 

Macaristan ve Macaristan’da Lise Düzeyinde Mesleki Teknik Eğitim-1

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de yaklaşık iki hafta süren eğitimden sonra Türkiye’ye döndük. Bazı gözlemlerimiz oldu. Birlikte gittiğimiz ekip, farklı uzmanlıkları olan farklı düzeylerdeki kurumlardan genellikle yönetici ve eğiticilerin birlikte çalıştığı bir gruptu. Herkesin birden farklı düzeylerde izlenimlerinin olması gayet doğaldır. Ben kısa notlar halinde kendi deneyimlerimi aktarmak, paylaşmak istiyorum.

Macaristan yıllarca Rusların himayesi altında kalan bir ülke. Avrupa’da çoğu küçük ülke gibi Macaristan da “Sanayi Devrimini” pas geçen ülkelerden birisi. Bu durum Macaristan’a başat rol vermektense daha ziyade yardımcı roller vermiş. Aslında son derece eğitimli insanlara sahip bir ülke olmasına rağmen gerek nüfusunun azlığı gerekse askeri kapasitesinin azlığı, firmalar düzeyinde diğer büyük güçlerle mücadeleden yoksunluğu ona pazar ve işçi rolü vermeye doğru giden bir süreci yaşıyor.

Ekonomisi daha ziyade tarım, hayvancılık ve turizm olan bu ülkede aslında okullar son derece modern olmakla beraber, bazı okullar kapanma aşamasına gelmiş. Avrupa Birliği görevlerin üst akıl tarafından belirlendiği bir ülke olması sebebiyle az olan nüfusları dolayısıyla Avrupa Birliğinde politika belirleme kabiliyetleri olması ne yazık ki zor. Avrupa ölçeğinde diğer hemen hemen tüm küçük devletlerin Alman devlerinin işçileri olmaları mümkün. Uzun vadede de Almanların standart belirleyen ülke konumunda olmaları, Alman firmalarının diğer ülke firmalarına göre çok daha güçlü olmaları, rekabeti Almanlar lehine sürekli olarak bozarken, yerel firmalar hızla batarak yerlerini hızla Alman devlerine terk ediyor. Ülkenin milli firmalarından İkarus’un da başına gelenler aslında bundan ibaret. Firma hızla batmış ve piyasadan çekilmek zorunda kalmış. Avrupa Birliği aslında genel olarak Almanya ve Fransa eksenli bir oluşum. Buna rağmen Fransa’nın Afrikalı göçmenlerle bozulan yapısı ve katı Alman disiplini birçok oluşumda son sözü söyleyenin gerçekte para sahibinin olduğu gibi burada da geçerli bir kural. Görünen o ki, özellikle Avrupa Birliğine girmek için Doğu Avrupa ülkeleri gerçekte güçlü olanın gerçek kural koyucu olduğu, büyük balığın küçük balığı yuttuğu gerçeğini Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya örneklerinde olduğu gibi Macaristan da gayet net şekilde gözlemleyebiliyoruz.

Boşanma oranlarının rekor kırdığı, aile yapısının hızla çözüldüğü bir ülkede gerçek huzurdan bahsetmek mümkün olmasa da bu ülkede ilginç bir huzur var. Huzurun tam olarak nedeni turizmden dolayı ülkeye akan paralardan mı kaynaklanıyor bilinmez ama insanlar sakin ve yine de oldukça mutlu görünüyorlar.

Ülke yazar, sanatçı, politikacılarına büyük saygı gösteriyor. Bilime son derece yatkın olan bu ülkede on yedi Nobel ödülü almış isimin bulunması nüfusları ile orantılandığında yetenekli insan sayısı da ortaya çıkıyor görünüyor. Sokak, cadde ve meydanları genellikle ülkenin değer verdiği sanatçı, yazar, bilim adamları ve geçmiş ünlü politikacıların isimlerinin verilmesi ülkenin rol model insanları tarafından süslenmesi ülkenin değerlerine bağlı bir ülke olduğunu da açıkça gösteriyor.

Budapeşte ve Macarların diğer gelişmiş şehirleri Tuna Nehri boyunca bir artış gösteriyor. Tuna demek; özellikle Doğu Avrupa’da hayat demek. Nasıl olmasın ki? Tuna nehri çeşitli uluslara mensup alt yüzden fazla geminin faaliyet gösterdiği, bununla birlikte ülkeyi zengin bir tarım havzasına dönüştüren bir zenginlik kaynağı. Sadece Budapeşte’de Tuna Nehri üzerinde sekiz adet köprü bulunuyor. Ama zenginlik dağıtan onca kaynağa karşın, bu kaynakları bir Almanlar ve Avusturyalılar gibi etkin kullanma kabiliyetinden yoksun olmaları, gelecekte de nüfuslarında yaşayacakları azalma, nüfusun yaşlanması, maaşlardaki düşük ücretler gibi tehditler nitelikli işgücünün daha batıya kaçmasına neden olduğundan gerçek bir gelişme beklenmesi hayal olabilir.

Büyük ülkeler, nispeten küçük ülkelere oranla daha büyük imkânlara sahipler ve bu imkânların sağladığı avantajlarla büyükler daha da büyürken küçükler gitgide daha da küçülmek zorundalar ki, bu tehditle ne yazık ki, Macaristan da karşı karşıya.

Ziyaret ettiğimiz okullarında gördüğümüz gerçek özellikle Mesleki Teknik Eğitime çok önem vermelerine rağmen, Mesleki ve Teknik eğitime devam eden öğrenciler nispeten akademik olarak maddi gelirleri düşük, imkânları kısıtlı, akademik başarıları genellikle az olan öğrenciler. Dünyada maddi geliri yüksek olan insanların maaşlı elektrikçi veya makineci gibi meslek dallarını seçmelerini düşünmek hayal olurdu zaten. Öyle ya maddi imkânı yüksek olan insanlar neden maaşlı beden veya beyin işçisi olsunlar değil mi? Neticede böyle biri daima ücreti karşılığında her an, her yerde bulunabilir. Yüksek donanımlı insanları istihdam edecek kurumlar bir ülkede yoksa yetişen üst düzey becerilere sahip olanların önünde ise daha büyük ülkeler dururken firmaları birer ikişer batan bir ülkede kim çalışmak ister ki? Bu durum bizim de aslında bir nevi kaderimiz olduğundan buna çok fazla şaşırmamak gerek. Büyük güçler nitelikli işlerde tekelleşirken, küçüklerin uzanabileceği lokmalar nispeten değersiz lokmalar kabule edilmelidir. (Türkiye’de inşaat firmalarının sayısı çok fazladır ve ülke dışından da her yıl bir sürü taahhüt işleri alınmaktadır. Ancak muhtemelen ülkemizde, nükleer santral, tüp geçit veya boğaz köprüsü yapma deneyimine sahip firma veya bu deneyime sahip mühendis yoktur. Olsa da onları istihdam edebilecek Türk firması yoktur. Eğer öyle olsaydı, Sinop nükleer santralini Güney Kore, Akkuyu nükleer santralini Ruslar, Tüp geçit ve boğaz köprüsü inşaatlarını Japonlar, Metro inşaatlarını ise genellikle İtalyanlar yerine yine Türk firmaları yapıyor olurlardı, diye haddim olmayarak fikir yürütüyorum. Akkuyu nükleer santraliyle ilgili olarak yirmi milyar dolar civarında bir rakamın telaffuz ediliyor olması işin hacminin büyüklüğünü göstermeye yeter de artar belki de! Böyle bir rakam Türkiye’nin turizmde çok iyi olduğu bir dönem için tüm turizm gelirlerine denk belki de fazla bir rakamdır.)

Mesleki okullar, okulların tercih edilme ve dikey anlamda kariyer geliştirme olanakları doğrultusunda daha fazla tercih edilme nedenini oluştururken, aynı zamanda piyasanın da talebini karşılamaya yönelik çalışıyorlar. Bizdeki sisteme benzer olan teknik okullar donanım açısından bizim okullara nazaran hem daha planlı ve hem daha fazla donanıma sahip. Bu da mesleki okullardaki eğitimi dolaylı olarak daha olumlu etkiliyor. Sistemdeki kökten değişim yerine iyileştirme ve yapılması da bize göre önemli bir avantajları olarak söylenebilir. Zira ülkemizde uzun zamanlardan beri eğitim sistemleri neredeyse bakanlar değiştiğinde değişme karakteri taşıdığından ve süreklilik arz etmediğinden süreksizlik bizim eğitim sistemimizin kanayan en büyük yarasıdır. Hâlbuki herkesin bildiği ve sır olmayan şey kuralların kişiye, göre değiştiği ortamlar eğitim için faydadan çok kaosa neden olurlar. Bu gerek insan eğitiminde gerekse benzetmek gibi olmasın hayvan eğitiminde de geçerlidir. Eğitim köpeklerinin ödül ceza ve katı ve sabit kurallar sistemine göre yetiştirildiği göz önüne alır ve aksi düşünülemezse eğitim de ödülleri eğitim verildikten daha sonra ödülleri toplanacak bir yatırımdır. Meyveleri görülmeden değişen bir sistem bir tarlaya önce ceviz ekmeye ancak daha sonra karar değiştirip, cevizi alelacele söküp yerine badem ağaçları dikmeye olmadı nar ağacı denemeye karar vermeye benzer. Bu da aslında emek, para, insan zayiatından başka bir şey değildir.

Macaristan’daki meslek lisesi düzeyindeki okullar dikey kariyer yapabilme imkânı ölçüde öğrenciler tarafından daha fazla tercih edilmekte. Bu yapıları bakımından bizdeki okullarla paralellik göze çarparken bizden birden çok farklı özellikler sahipler. Öncelikle yaklaşık yedi yüz öğrencisi ve yetmiş öğretmeni olan bir lise seviyesinde teknik okulun yaklaşık otuz beş civarında yardımcı elemanla yönetildiğini önemle vurgulamak lazım. Bu yardımcı eleman sayısı bize göre çok daha fazla bir sayıya tekabül ediyor. Neredeyse okulların tamamında uzaktan gelen öğrenciler için pansiyon sistemi mevcut. Sınıf ve uygulama anındaki öğrenci sayıları yaklaşık olarak sekiz civarında olup, devlet meslek lisesine gidişi teşvik için öğrencilere harçlık uygulaması başlatmak zorunda kalmış. Çünkü orda da çoğu genç maaşlı sürekli işçi olmak istemiyormuş. Genellikle yatay yerleşime önem verilen okullarda sınıfların, atölyelerin daha büyük ve bizimkilerden çok daha yüksek olması, sınıflarda kullanılan aydınlatma armatürlerinin çok daha fazla olması dikkat çekiyor. Elektrik ve elektronikte kullanılan norm ve standartlarda Alman standartları ve normları sisteme tamamen hâkim durumda ve bu standartlar öğretiliyor. Meslek liselerinde özellikle iki adet yabancı dil mevcut; bunlardan biri Almancayken diğeri ise tabi ki İngilizce. Öğrenciler son yıllarda özellikle İngilizceyi daha fazla tercih ediyor olmuşlar. Öğrenciler sadece kitap kendi kişisel kırtasiyelerinden sorumlu iken, kendileri temrinlik ya da uygumla için herhangi bir şey getirmek zorunda değiller. Bu tip uygulamada kullanılan tüm nesneler okullar tarafından öğrencilere sağlanıyormuş. Okullara kayıt olan her öğrenci ile velisi bir sözleşme imzalıyorlar ve okul kurallarının da yazılı olduğu bu sözleşmeye taraflar kayıtsız şartsız uymak zorundaymış. Giren ve çıkan öğrencilerin sıkı bir denetim altında tutulduğu ve sayıcı kapıların kullanıldığı okullarda öğle arasına kadar okuldan çıkmak yasak. Okul duvarlar minimum üç metre yüksekliğinde ve bazı kısımlar özel olarak öğrenciler kendilerini hapisteymiş gibi hissetmesin diye camdan veya şeffaf bir malzemeden yapılmış.

Okullarda herhangi bir nöbetçi öğretmen uygulamasının olmadığı, gibi sınıflarda, koridorlarda da öğrenci gürültüsünün olmaması diğer Avrupa ülkeleri gibi burada da dikkati çeken Avrupalı öğrenci profiline uygun bir uygumla. Sınıflarda ve okullarda bina içerisinde sigara içmek kesinlikle yasak olduğu gibi, öğrenciler dilerlerse öğle arası çıkıp dışarıda sigara içebiliyorlarmış. Aynı şekilde dersin huzurunu bozacak şekilde telefonla konuşan olursa, öğretmen doğrudan telefona el koyma yetkisine sahip ve zaten bunlar veliye imzalatılan okul kurallarında da yazılıymış. Veli gelirse telefon sadece veliye teslim ediliyor, öğrenciye kesinlikle teslim edilmiyormuş.

                                                               Devam edecek…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..