Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '07

 
Kategori
Opera / Bale
 

Macbeth

Macbeth
 

Dün akşam, İstanbul Atatürk Kültür Merkezindeki opera salonunda aşırı hırs ve iktidar tutkusunun bir insanı ne hale getirebileceğini ustalıkla anlatan güzel bir opera eseri izledim. İzlediğim eserin adı Macbeth, bestecisinin adı ise Giuseppe Verdi idi.

Macbeth, dünyanın gördüğü en büyük ozanlardan biri olan William Shakespeare’in 1606 yılında kaleme aldığı bir tragedya. Bu eşsiz eser, büyük opera bestecisi Giuseppe Verdi’nin müziğiyle birleşince anlatım gücü çok yüksek bir yapıt çıkmış ortaya: Shakespeare’in ustalıkla ördüğü dramatik dokuya sadık kalarak Macbeth’i müziğiyle taçlandıran Verdi, yazdığı müzikle Shakespeare’in dramatik örgüsünü ve anlatımı desteklemiş ve belirginleştirmiş. Henüz operanın uvertür müziğinde hissedilmeye başlanan karanlık vuruşlar biraz sonra sahnede şeytani planlar yapılacağının ve büyük suçlar işleneceğinin haberini veriyor adeta. Eserin birinci sahnesinde Macbeth ile Banqou’nun cadılarla karşılaştığı noktada da aynı karanlık ve kötü geleceği haber veren müzikal doku hakim. Kısacası Shakespeare’nin mısralarıyla anlattığı herşeyi Verdi müziğiyle anlatıyor ve bu iki anlatım birbiriyle örtüşüyor.

Macbeth operası, büyük İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin gençlik dönemi yapıtlarından olmasına rağmen büyük bir ustalıkla bestelenmiş. Ayrıca Verdi, Macbeth operasının ilk sahneleşinden yirmi yıl sonra eser üzerinde çeşitli düzeltmeler yaparak olgunluk çağına kadar edindiği birikimle Macbeth’i yeniden ele almış. Şu an dünya operalarında sahnelenen hali Verdi’nin son düzeltmelerini yaptıktan sonra ki hali.

Birazda eserin konusundan söz etmek istiyorum: Başarılı bir komutan olan Macbeth, kendisi gibi bir general olan Banquo ile tenha bir alanda ilerlerken cadılarla karşılaşır. Cadılar Macbeth’in İskoçya kralı olacağını söylerler. Cadıların bu kehanetini karısı Lady Macbeth’e bir mektupla bildiren Macbeth, bu noktadan sonra Lady Macbeth’in yönlendirdiği iktidar hırsının bir kölesi olacaktır. Lady Macbeth’in yönlendirmesiyle şatolarında misafir olan Kral Duncan’ı öldüren bununla da yetinmeyip başka cinayetler işleyen Macbeth, sonunda ereğine ulaşarak İskoçya kralı olur. Ancak iş bununla bitmemektedir: Zorbalıkla ele geçirdiği iktidarı korumak için daha pek çok cinayet işlemesi ve ruhunu kızıl kanlarla sulanan nehirlerin diplerine sürüklemesi gerekecektir. Ruhunu adeta şeytana satarak tüm hayatını cinayetler üzerine kuran Lady Macbeth’i eserin sonunda delirmiş bir halde görürüz. Şeytani planlar yapıp bunları uygulaması için kocasına destek verecek kadar karanlık bir kişilik olarak betimlenen Lady Macbeth bile neden olduğu cinayetlerin yükünü daha fazla taşıyamamış ve aklını kaçırmış, sonunda da intihar ederek hayatına son vermiştir. Eserin başlarında cinayet işlemekte tereddüt eden ve iyi yürekli Kral Duncan’ı öldürmenin insanlığa yakışmayacak bir davranış olduğunu söyleyen Macbeth ise karısının kışkırtmasıyla iktidar hırsına yenik düştükten sonra bir daha o batağın içinden çıkamamıştır. Sonuçta cinayet işleyerek kral olmuştur ve bunun artık geri dönüşü yoktur. Tabii ki bu hırsı sonunda Macbeth’inde ölümüne neden olacaktır.

İktidar hırsının kölesi olan ve amaçlarına ulaşabilmek adına her kötülüğü yapabilecek kadar körleşen insanların kendi sonlarını hazırlayış öyküsünü çok güzel anlatıyor Macbeth. Konu itibarıyla, Shakespeare’in tüm eserleri gibi o da tüm çağlar için geçerli olan evrensel bir durumu işliyor: İktidar tutkusu ve hırs.

Eseri yorumlayan solistlerinde gerçekten çok başarılı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim: Özellikle de müzikal ve tiyatral açıdan son derece zor bir rol olan Lady Macbeth’i oynayan soprano Perihan Nayır gerçekten takdire değerdi. Macbeth rolünü oynayan bariton Gökhan Koç’ta her zaman ki gibi çok başarılıydı. Aslında İzmir Devlet Opera ve Balesinin solistlerinden olan Gökhan Koç’u İzmirli bir opera sever olarak çok yakından tanıyorum. Bir süredir İstanbul’da yaşadığım için İzmir operasının temsillerini izleyemiyordum ve gerçekten çok özlemiştim. O yüzden misafir sanatçı olarak İstanbul operasında Macbeth rolünü yorumlayan Gökhan Koç’u izlemek beni çok mutlu etti.

İki büyük ustanın: Shakespeare’in ve Verdi’nin dehasını birleştiren Macbeth operasını izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Eminim ki pişman olmayacaksınız.

Blog Resim: http://www.pathguy.com/chasseriau_macbeth.jpg

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..