Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Macera

Macera
 

RESİM İNTERNETTEN ALINMIŞTIR. AÇIKLAMAYA HACET YOK...


Türkiye çapında özel bir araştırma şirketine Kültür ve Turizm Bakanlığı araştırma yaptırmış. Kitap okuma alışkanlığında ağırlıklı tercihin “macera” kitaplarından yana olduğunu bu araştırmanın neticesinde öğrenmiş bulunuyoruz. 

Macera ağırlıklı bir dizi film yapın da görün. Kimse seyretmez. Ama kitabını okuyoruz. Nasıl bir tercih bu şimdi? Televizyonda yayınlanan belgeselleri seyretmek zahmetine bile katlanmayan halkım macerayı okumayı seviyor ama seyretmiyor. 

Şimdi belgeselleri seyredenlerin bana ver yansın ettiğini duyar gibiyim. Evet seyredenler var inkar edilemez. Peki siz reyting canavarında yüzüp tavan yapan bir belgesele rastladınız mı? Tarihi içerikli dizilerin televizyon izleyicisinden talep gelmediği için reyting canavarına yenilip yayından kaldırıldığından haberdar değil misiniz? 

Şimdi düşünüyorum; maceraya merakı yüksek bir toplumun seyrettiği dizi filmlerin içeriklerini. 

Dizilerde aşk mutlaka olmalı. Tamam aşk olsun. Daha güzeli var mı şu dünyada? Ne keyiflidir aşk denilen garip duygunun yaşattıkları… Sevgi ve şefkat, mutluluk ve acı. Hüzün ve özlem. İnsana ait duygular. Evet aşk da aşık olmak da keyiflidir. Yaş ne olursa olsun aşkı hissetmek bir ayrıcalıktır. Aşk inandığım bir gerçek bir o kadar da pamuk helvası tadında bir duygudur. Sonsuz olduğu iddiaları olsa da bana öyle gelmez. Keşke öyle olsa… 

Neyse, konuya dönüş yapınca; aşkla başlayan dizi film senaryolarının izlenme oranlarının, tarihsel gelişim ve kültürel değişimleri işleyen dizilere oranla daha yüksek reyting aldıkları gerçeğini göz ardı etmek mümkün değil. 

Amaaa, bir de ama var burada. Aşk da tek başına işe yaramıyor aslında. Aşkın yanına biraz entrika eklemek şart. Tamam buna da kabul. Bundan sonrası cinsiyet üzerinden yapılan ve toplumun bir kesimini tamamen yönlendiren sapkınlıklar ki buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünmeden edemiyorum. 

Senaristin bir reyting kaygısı ile yazdığı bazı sahneler ve sözler toplumsal yaraların deşilmesine ve kişinin filmde gördüğünü kendi hayatında uygulayarak, kendini film kahramanı sanmasını da beraberinde getiriyor. 

Adam filmde seyrettiği bir sahneden etkilenip karısını doğruyor. Ya da kavga ettiği bir insandan hırsını alamayınca senaryosunu yazıp katil rolünü oynayabiliyor. 

Filmler seyredilir fakat toplum üzerinde bıraktığı etkilerin göz ardı edilmemesi gerekmez mi? 

Hali hazırda psikolojik olarak sorunlarımızı aşamamış ve patlamaya hazır pimi çekilmiş bombalar gibi sinir stres içinde gezinirken. 

Ekranlarda işlenen konuların daha duyarlı ve dikkatli işlenmesi gerekmez mi? 

Şiddet, seks, silah vb unsurları her film de insanların gözüne sokup, fenerle yol göstermeden film senaryosu yazılamaz mı? 

İşte yazının başladığı yere geri döndük. Seyrediliyor ki yazılıyor. Evet bu mantıklı bir cevap. 

Burada iş seyircide bitiyor cevabı da olabilir. Aslında çok yönlü bir çalışma gerektirse de. Alışkanlıklarımızdan vazgeçmek zor olsa da artık dizi filmlerde yaşanan bahse konu toplumsal hayatı etkileyen sahneleri daha dikkatli ve özenli yazmak gerekliliği karşımızdadır. 

 

Sağlıkla ve mutlu kalın. 

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..