Madam Eleni

Gözlerinizi kapayın, tam 37 yıl öncesine gidiyoruz.. Bu öykü ile sizi ben götürüyorum. Yaşanmış bir gerçek aşk hikayesine.

Haliç'in kıyısında eski, iki katlı Rum evlerinin karşılıklı sıra halinde, cumbalarında, akşam üstü, süslenmiş evinin erkeğini bekleyen, o evlerden birinde yaşanmış olağan üstü bir aşk öyküsü.

Arnavut kaldırımları, tertemiz bir sokak, güneş, batarken bu aşkı bildiğinden bir göz kırpıp, dükkanların kapanmasına sinyal veriyor. Madam Eleni elinde aynası, süslenmeye devam ediyor. Bu akşam yine çok güzelsin, diyor kendi kemdine. Bayan Eleni, tombul kollarını, süslenmiş altın bilezikleri, gerdanında yer alan ihtişamlı haçı. uzun topuklu kırmızı ayakkabıları.

Bütün gündüz oldukça yoruldu, rakı masası muhteşem donatımış, şişenin üstünde kadeh tokuşturan iki beyefendi. Meşhur KLÜP rakısı. Her şey tamam. Çalan kapıda gelen tam 25 yıl önce evlendiği eşi, saygı ile buyur ediyor içeriye. Kocası, karşı komşumuz daha gelmedi mi?

Biraz sonra gelir, daha dükkanı yeni kapadı.

Derken, zil sesi ile Eleni yerinden fırlayıp, ha ah bire, şimdi geldi. Kapının önüne yaklaştığında yeniden şaçlarını düzeltip, elini kalbinin üstüne koyar. Yine çok heyecanlıyım, yıllarda geçse bu heyecen bende bitmeyecek. Hep beraber bu sofraya oturmak iki erkek ve bir kadın için çok önemlidir. Bu eski İstanbul beyefendisi olan komşu, Eleni'ye tam 30 yıl önce aşık olmuştur. Ama burada en önemli unsur din faktörüdür. Beyefendi, madam Eleni ye benimle evlen, fakat, dinini değiştirmen gerekir der.

Bayan Eleni ise, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, Tanrı onun hristiyan, olarak dünyaya gelmesini emretmiştir , kul olarak asla bir müslüman olmayacağını, fakat, evlendikleri zaman müslümanlığın getirdiği kurallara uyabileceğini söyler.Ne çareki der , Tanrıyı da çok seviyorum, seni de çok seviyorum. Allahın kuralından, senin teklifinden vazgeçmem mümkün değil. Senin dinine saygı duyarım der, ama beyefendi bunu asla kabul etmez.. Bunun üzerine 30 yıl önce başka bir yahudi kadına evlenme teklif eder. Şart aynıdır. Kadın kabul eder ve müslüman olur. Evlenirler. Beyefendinin tam 5 çoçuğu olmuştur. Ama bu aşk ise hala devam eder.

İşte her akşam kurulan bu rakı sofralarında, bitmeyen sohbetler, ve gramofondan yükselen aşk şarkıları. Eleninin kocası ise, bu dostluğa, gerçekten iyi niyetlerle anlayış gösterir. Çünkü, Eleni ile evlendiklerinde aralarında 20 yaş farkı vardır. Kocası aynen onu, kızı gibi sever ve kollar. Birbirlerine sadece can yoldaşı olmuşlardır.

Çok yaşlı olan, Eleni'nin eşi, hakkın rahmetine kavuşur. Aradan geçen zaman dilimi içinde, Eleni ile bu beyefendi arasındaki, platonik sevgi devam eder. Bir gün Eleni'nin sağ tarafına inme gelir. Sevdiği adam, işte burada gerçek aşkı ve sevgiyi ispatlar.

Camın önüne bir yatak yaptırır, yatağın üstüne tutunup, kalakacak bir ip yapar. Neden mi, çünkü her sabah kalktığında, tam karşı dükkanda sevdiği adamı görebilsin diye. Tuvalete kadar gidebilmesi için demirden tutunaklar yapar. Bu tutanaklar arasına kırmızı halı serer. Her gün üşenmeden gelip, onun yüzünü gözünü silip, kıyafetlerini giydirip, kahvaltısını yedirip, ona bir bebek gibi bakar.

Ama bir gün, bayan Eleni yataktan kalkıp baktığında dükkanın açılmadığını görür. Yüreğinde bir şeyler kopmuştur. Acı haber gelir, bu harika adam kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Haber Eleniye zorda olsa verilir. Eleni işte tam anlamıyla yıkılmıştır. Hayatta, tek dayanağı olan, erkeği onu terketmiştir.

Aradan üç gün sonra Madam Eleni de vefat eder. İşte işin en ilginç olan yanı ise, vasiyet açılır, Madam klisede tüm merasim töreninin yapılmasını, ancak sevdiği adamın yanına gömülmesini canı gönülden talep eder, bu talep yerine getirilir.

Şu anda bir müslüman mezarlığında, yanyana yatan iki kişi, birinin taşında, BİLMİLLAHİRAHMANIRAHİM , diğerinin başında ise HAÇ, sonsuz alemde umut ederim ki birleşmiş olsunlar.