Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Madımak vahşetini unutma, unutturma…

Madımak vahşetini unutma, unutturma…
 

yakılarak öldürülen aydın ve sanatçılar


bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.

Behçet Aysan

Bir Antropoloji kitabında okumuştum, ilkel kabileler kurbanlarını öldürecekleri zaman ayinle şölen arası bir tören yaparlarmış. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan bu barbarlık, bana ilkel kabilelerin yaptığı pagan ve kaotik töreni hatırlattı. 2 Dünya Savaşı sonrasında Alman faşizminin yaptığı vahşeti gören bir çok şair ise (Adorno’da bunlara dahil), bundan sonra şiir yazılmaz demişlerdi. Sivas’ta ise şairler yakıldı.

Bir takım çevreler bu olayı Alevilere yapılmış spontane (kendiliğinden gelişen) bir hareket olarak değerlendirdiler ve hala aynı söylemi masal gibi kullanmaya da devam ediyorlar. Öncelikle olay direk olarak Sünni-Alevi ayırımcılığından kaynaklanmıyor (zaten mezhep ayrımcılığını körükleyen insanlar ve yaşanan olaylarda da bir çok başka etmen var, örneğin: Maraş katliamı). O insanlar kendiliğinden, oraya Aleviler var diye toplanmadılar. Oraya toplanmalarının nedeni, etkinliğe katılanların muhalif (Alevi kökenli olmaları başlı başına muhalif yapmıyor) olmaları, toplumun genelenin tersine başka bir dili hayata geçirmeye çalışmalarıydı. O nedenle günler öncesi Sivas’ta karanlık çevreler örgütlenerek ve bir yerden işaret alarak bu vahşeti fütursuzca işlediler.

Bu karanlık odak, konuşan insanların susturulmasından medet umarak, gelecekte de farklı bir dili hayata geçirmeye çalışacak insanlara kendilerine göre gözdağı vermek istediler. Olayı salt Alevilerin şenliklerine yapılmış bir saldırıdır şeklinde niteleyemeyiz. Eğer böyle yaparsak, sığ bakış açılarının içinde kaybolup, yapılmak isteneni göremeyiz. Eğer öyle düşünürsek, şöyle bir soru ortaya çıkar; Pir Sultan Abdal Şenliklerine bu saldırı yapılırken neden Hacı Baktaş-ı Veli şenliklerine hiçbir saldırı gerçekleşmiyor? Pir Sultan Abdal şenliklerine devlet erkanı hep kayıtsız kalırken, neden Hacı Bektaş-ı Veli şenliklerine her yıl cumhurbaşkanından, başbakanına, muhalefet partilerinden, medyasına kadar neden bu kadar yoğun ilgi gösteriliyor? Cevabını vermek çok zor değil sanırım. Çünkü Pir Sultan Abdal, yaşadığı zamanda haksızlıklara karşı baş kaldıran, zamanın iktidarını rahatsız eden bir figürdü. Oysa Hacı Bektaş-ı Veli, döneminde iktidar gücünün bütün desteğini alarak Anadolu da Türk Aleviliğini yaygınlaştırdığı, düzenle sürekli dirsek temasında olduğu için el üstünde tutulmuştur. Demirel, Baykal, Sezer ve daha nice siyasetçinin Hacı Bektaş’ta bulunup Pir sultan Abdal Şenliklerini de es geçmeleri bundandı. Dikkat edilirse, muhalif olunmadığı, hak aramadığı ve resmi ideolojiyi içselleştirdiği sürece bu ülkede Kürtler, Lazlar, Ermeniler, Rumlar, Aleviler ve diğer unsurlar birey olarak önemli yerlere gelmişler, ciddi anlamda da fazla baskı görmemişlerdir. Oysa ki bu insanlar ne zaman kimliklerini ifade etmek, inandıkları gibi yaşamak istedilerse, işte o zaman kurulu düzeni karşılarında buldular. Sonrasında katliam, baskı, sürgün ve hapis kaderleri oldu.

Madımak Yangınıyla bu ülkede sosyal demokratların makyajları erimiş, gerçek yüzleri ortaya çıkmıştır. Yangın sırasında hiçbir şey yapmayan, en fazla mızmızlanan o dönemin Başbakan yardımcısı ve Sosyal Demokratların lideri Erdal İnönü, cenaze törenlerini partisinin mitingine çevirme ikiyüzlülüğünü hala unutmadık. En küçük öğrenci eyleminde ya da barışçıl bir gösteride cop ve silahlarını cömertçe kullanan kolluk kuvvetlerini, böyle bir barbarlıkta kalabalığı dağıtmak için işlevsel kılamayan iktidar ortağı hala tarih karşısında bir özeleştiri ve özür de bulunmamıştır. Sivas Katliamının sonrasında yapılan etkinliklerde, kitlelere; “Türkiye laiktir, laik kalacak.” sloganı attıranların, laiklikten ne anladıklarının resmi olarak hafızalarımızı süslüyor. 83 yıllık tarihinde hiçbir zaman laik olmayan rejimi, sanki şimdiye kadar laikmiş gibi sloganlarla yaklaşan kitleler de, ne yazık ki bazı grupların yeni senaryolarına kurban olmuşlardır.

Bu katliamla, ülkenin geçmişine bir çok şey katan ve geleceğini de zenginleştirecek onlarca aydın, şair, yazar, müzisyen, karikatürcüyü öldürerek zaten bakir olan bu toprakları daha da çoraklaştırıp, çölleştirdiler. Asaf koçak, Asım Bezirci, Erdal Ayrancı, Muhlis Akarsu, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Nesimi Çimen, Metin Altıok gibi değerler şimdi yaşamıyor. Yaşamıyor olmaları, birilerinin çorak bir ülkede çok rahat at oynatmasına zemin hazırlıyor. Katliam sonrasında herkesin timsah misali gözyaşı döküp, hiçbir şey yapmamaları ve dönemin Başbakanı Çiller’in; “Çok şükür hiçbir vatandaşımızın burnu kanamadı.” sözü , şimdiye kadar yapamadıklarımız konusunda içimizi biraz burkmuyor değil. Çiller’in o sözü, sadece Çiller’i bağlayıcı bir söylem değil. Bu söylemi bir çok barbarlık sonrasında duyduk. Bu söylem, neredeyse cumhuriyet tarihi boyunca bütün iktidarların amentüsü oldu. O nedenle 2 Temmuz’da Sivas’ta olmak çok anlamlı olacak On beş yıl önce iktidar ve gerici işbirliği sonucunda ve kolluk kuvvetlerinin güvencesi altında yapılan bu barbarlığı unutmayalım, unutturmalarına izin vermeyelim. Aksine toplumsal hafızanın önemli kodlarından biri haline getirelim.

Alman faşizminin yaptığı barbarlığın en önemli adreslerinden olan Auschwitz-Birkenau, Sachsenhausen ve Sobibor’da dahil olmak üzere, neredeyse bütün toplama kampları müze haline getirildi. Alman topraklarına bir daha faşizm uğramasın, toplumsal bellek resetlenmesin diye. Biz de ilk iş olarak Madımak Oteli’nin müze haline getirilmesi için mücadelemizi yükseltmeliyiz. Bu müze bize, tarihle yüzleşmemize de yardımcı olacak bir girişim olmayı sağlayacaktır.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..