Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Madımak yüzleşmeye çağırıyor!

Madımak yüzleşmeye çağırıyor!
 

Madımak'ta işlenen insanlık suçu, zaman aşımına sokularak, dosya kapatılmıştı; Madımak ise hala yanıyor!


Sivas’ta Madımak Otelinin ateşe verilerek, içinde bulunan aydın ve sanatçıların katledildiği 2 Temmuz 1993’ün üzerinden 21 yıl geçti.

Yaktılar ve seyrettiler!

Bu insanlarımızı, dini inançlarına ilişkin paranoyalarla büyütülmüş ve kışkırtılmakta asla tereddüt etmeyen bir güruhun yaktığını; canlı yayınla bütün dünyaya izlettirilen bu katliamı resmi devlet kurumlarının da seyrettiğini yıllardır dile getiriyoruz.

Yakanların ve seyredenlerin kimler olduğunu biliyoruz ama nedense yaktıranların, bu tezgahı düzenleyenlerin kimler olduğunu ne yazık ki henüz bilmiyoruz.

Katliam için kullanılan maşaları biliyoruz ama katliamı planlayanları bilmiyoruz.

İşte bu yüzdendir ki 21 yıldır Madımak hala yanıyor ve kanıyor!

İLK DEĞİL AMA SON OLMASI BİZE BAĞLI!

Madımak’taki yangın, 21 yıldır sürüyor ama ilk olmadığını biliyoruz.

Ondan önce Maraş vardı; hala taşıdığı sır perdesiyle tarihin tozlu sayfalarındaki yerini koruyor.

Çorum’u, Erzincan’ı, Malatya’yı, Adıyaman’ı saymıyorum bile.

Daha öncesindeki Dersim Tertelesini de, bu bapta es geçiyorum.

Bir öncekinin üzerine çekilen perdenin kaldırılmasını itinayla engellediği için bir sonraki katliamın alt yapısının örülmesine zemin hazırlayan bir devlet geleneğiyle yönetiliyoruz.

Bu geleneğin, gücünü tarihe Çaldıran olarak geçen savaşın öncesinde ve sonrasında bütün Anadolu’yu baştan başa yakıp yıkan Yavuz’dan aldığını biliyoruz.

Hani şu adı İstanbul’da yapılmak istenen üçüncü köprüye verilmek istenen Osmanlı Padişahından!

O, bütün Anadolu’yu yakıp yıkmıştı; kendisi gibi düşünmeyenlere zindan etmişti Anadolu’yu. O’nun adına köprü yapanların İstanbul’un doğasını katletmesinin tarihi bir gelenekle örtüştüğü nasıl da ortada!

Yangının izleri Yavuz’a, Kuyucu Murat’a dayanıyor ama yananların, hala kendileriyle; kendilerine katliamı, sürgünleri, yangınları reva görenlerle yüzleşebilecek mecale sahip olmadıklarını görüyoruz.

Çünkü Maraş’tan Madımak’a katletme sürecinde kendilerine yüklenen piyon görevini üstlenenler de hala kendileriyle yüzleşebilmiş değiller.

Katledildikçe boynunu uzatan, uzattıkça katledilenlerin toplumsal gerçeklikle yüzleşmeleri büyük önem taşıyor ama daha da önemlisi Yavuz’dan bu yana bu topraklara kök salmış olan zihniyetle birlikte anılan, bu katliamları canı gönülden onaylamasa da en azından seyirci tribününde duran büyük ve geniş topluluk da, kendisiyle yüzleşme cesareti gösteremiyor.

Düzen siyasetçileri, düzenlerine halel gelmesin istiyorlar; bu anlaşılabilir ama bu toprakların aydınları bile yüzleşmekten köşe bucak kaçıyorlar.

UNUTMAK OLMAZ!

İstiyorlar ki o meş’um günleri unutalım; hafızalarımızdan silelim.

Mesela Madımak’taki yangını çıkartıp devlet kurumlarıyla birlikte seyre dalan Sivas’ın tüccar ve işadamları, katliam gündemde kaldıkça şehirlerinin adının kötü anıldığını ve bu kötü anılmanın da kendilerini olumsuz etkilediğini söylüyorlar.

Katliamın açtığı toplumsal yaradan, içimizi burkan insan eti kokusundan ve insan yakan zihniyetin kötülüğünden değil; yalnızca ve sadece şehirlerinin adının olumsuz etkilenmesinden söz ediyorlar.

Daha ileri gidip kışkırtma gerekçesine sığınanları, açılan davaların bir an önce kapanmasını isteyenler olduğunu biliyoruz.

Mesela bütün bu katliamlar hiç olmamış gibi davrananlar olduğunu; göstermelik de olsa açılmış davada önemli firari sanıklara ilişkin dosya kapatılıp gerisi sonuçlandığında, “milletimiz için hayırlı olsun” dendiğini de biliyoruz.

“Olur mu böyle şey? Bu tutum, Madımak’taki yangını bin kat artırmaya neden olur” denildiğinde ise cevabını, “Alevilik Ali’yi sevmekse, en büyük Alevi benim” türünden artık rutinleşmiş bir replik üzerinden verdiklerini de biliyoruz.

“Alevilik, Ali’yi sevmenin ötesinde bir aşkınlığa tekabül ediyor” dediğinizde, hemen bir “dış mihrak” bağlantısı kurulduğunu da!

Güya Alevilere PKK tarzı bir çözüm öneriliyormuş!

Kim öneriyor? Kime önerilmiş?

Bu nasıl bir zihniyettir ki Başbakanı eleştirirken bile hedefe Alevileri koyuyor?

Korkunun hegemonyası kurularak Alevilerin, Gezi benzeri toplumsal eylemlerden uzak durmasını; geniş Sünni topluluklarının  Alevilere olan ön yargılarının da güçlenmesini istediklerini fark etmediğimizi mi düşünüyorlar?

Polemiğe yol açmayalım ama dünyadan iki örnekle meramımızı anlatalım.

Silahlı mücadeleyi savunan Mandela’nın da, barışçıl yöntemleri benimseyen Gandhi’nin de mücadele ettikleri devletler tarafından terörist olarak tanımlandıklarını tarih yazıyor!

Aynı tarihin, şimdi her bu iki ismi özgürlük mücadelesinin kahramanları arasında başköşeye oturttuğunu da biliyoruz.

O halde çok bilinen bir repliğe başvurabiliriz; “mücadele edenler her zaman kazanmamışlardır ama kazananlar hep mücadele edenlerdir”!

Başa dönelim.

Bütün bu toplum, evinde oturup Madımak’taki vahşeti seyretti mi?

Etti!

Bu toplum, Madımak katliamını seyrederken yanındaki üniformalının devlet görevlisi olduğunu da bizzat gördü mü?

Gördü!

O halde artık ikiyüzlülüğü bir yana bırakalım ve gerçeklerle yüzleşelim.

Madımak’ta yakılanlar da yüzleşmemizi isterlerdi.

Yüzleşelim ki özgürleşelim!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..