Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '21

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Mağara Çiçekleri

Mağara Çiçekleri

Beyaz iğnecik demetleri

 

Mesela ben bunca zamandır mağaralara girerim, yer altında dolaşırım. Bu anlattıklarınızın birçoğunu bilmiyordum.”

Fikret Beyin hoşuna gitmişti.

“O zaman burada olan güzel bayanlar için mağara çiçeklerinden de söz edeyim.”

Atlas:
“Mağara çiçekleri mi?”
“Tabi… Beyaz iğnecik demetleri olur. Kristallerden oluşan tüycükler olur. Bunlar bazen kalsit içerebilirler.”

Atlas:
“Kalsit nedir hocam?”
“Kalsit; Çeşitli şekillerde kristalleşebilen mineral, camsı parlaklıkta ve renksiz saydam yapıdadır. Bunlarda dallanmalar, ışınımsı şekiller olur.”

“Hocam, şurada gördüklerimiz sözünü ettikleriniz değil mi?”

“Evet. Benziyorlar. Mağara oluşumlarında en yaygın olanı ise Akma taşıdır. Kalsit tabakaları incedir ayrıca da renklidir. Sarı olur, kırmızı olur, portakal rengi olur. Biraz önce biriniz söylemiştiniz şu karşıda gördüğümüz renklerini işte öyle olur.”

“Neler varmış hocam.”

“Durun daha bitmedi. Hazır bana da böyle anlatım fırsatı çıktı. Nasıl olsa kahvelerimizi de içiyoruz. Bir iki anlatacağım şey daha var.”

Çağman Babüroğlu:

“Hocam bilginin hepsine istekliyim.”

“Güzel. Sıkılır mısınız diye düşündüm de!”

 Rüçhan Günnar:

“Asla sıkılmayız. Buyurun lütfen.”

“Perde oluşumları vardır. Onlardan da söz edelim. Mağara tavan ve duvarlarından aşağı doğru sarkan perdeye benzer oluşumlardır bunlar… Bunlar akma taşı ve damla taşı oluşumlarının karışımı şeklinde oluşmuşlardır.”

Toygar Ateş:
“Ben Alanya’da Damlataş mağarasını görmüştüm azizim. Hayran olmuştum.”

“Çok doğru… Mağara birinci çağın altıncı ve sonuncu dönemlerinde oluşmuş yer katmanlarından ibarettir. Yapılan incelemeler sonrasında mağaranın on-on beş bin senede oluştuğu tahmin edilmektedir. Biraz önce kaç yılda oluşuyor diye konuşmuştuk hatırladınız mı?”

“Evet.

“Ayrıca sivri gelmeyip düzensiz gelen sarkıtlar vardır, bunlar değişik şekiller oluştururlar. Mağara kalkanları dediklerimiz var. Onlarda oval şeklinde olurlar, dairesel şeklinde olurlar.”

“Ne kadar çok çeşit var.”

“Atlas Hanım şu güzelliğe bakın burada bu anlattıklarımın hepsi var zaten. Güzelliklerine baksanıza. Gözlerimizi alamıyoruz değil mi?”

“Öyle. Haklısınız.”

“Tabi mağara hortumları vardır, mağara kabarcıkları vardır, mağara incileri vardır.” Suna Babüroğlu:

“Mağara incileri mi?”

“Evet. İnciye benzerler çok güzeldirler. Mağara kristalleri de en az onlar kadar güzeldir. Işığı yansıtırlar, renklendirirler…”

“Burası bütün bu dediklerinizin olduğu bir yer.”

“Gerçekten öyle…”

 Prof. Selim Yalçın:

“Bende bir şeyler anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz İslam’da da mağara çok önemlidir. Hazreti Peygamberimize (sav) ilk vahyin indiği yer bir mağaradır. Ayrıca hicret sırasında Hazreti Ebubekir ile saklandığı yerde bir mağaradır.”

Atlas:

“Haklısınız. Bize biraz anlatabilir misiniz?”
“Anlatırım.

 

Peygamber Efendimize ilk vahyin indiği yer Hira mağarasıdır. Peygamber efendimiz, yıllarca o mağaraya gidermiş. Ramazan ayında özellikle gider tefekkür, ibadet ve dua edermiş. Yine bir Ramazan ayında; peygamber Efendimiz, Hira’daki mağaraya çekilmiş, gönlü ve bütün varlığı ile Allah'a yönelmiş… İşte bu sırada meleklerin en büyüğü olan Cebrail (a.s.), Allah'ın emriyle peygamberimize gelerek Oku!’ demiş. Bu emri üç defa tekrarlamış. Peygamber Efendimiz:

‘Ne okuyayım?’ demiş. Cebrail (a.s.), Kur'an-ı Kerim'den beş ayeti tebliğ etmiş. Böylece ilk vahiy gelmiş. Kur'an-ı Kerim böylelikle nazil olmaya başlamış.”

 

Atlas:

“Vahiy hocam. Onu tahmin ediyorum tabi. Birde sizden duymak isterim.”

“Vahiy: Allah tarafından doğrudan doğruya veya elçi vasıtasıyla Peygamberlere bildirilen ve kesinlik ifade eden bilgidir.”

Timuçin Akyol:

“İkinci mağara olayını da anlatır mısınız hocam.”

“Anlatacağım. 

 

Mekke’li kâfirlere yakalanmamak için, Hazreti Ebu Bekir’le birlikte Peygamber Efendimiz (sas) Sevr mağarasına gittiler. Ebu Kürz ve peşindeki insanlar Sevr Mağarasına çıkan izleri tespit etmişler… O sırada neler olmuş biliyor musunuz? Mağara ağzına bir örümcek ağlarını tamamen örmüş. Ağları kapıyı tamamen örtüyormuş. Bir güvercin, bu ağlara hemen bir yuva yapmış. Yuvaya yumurtlamış. Üstüne de yatmış. Kapının önünde bir ağaç yükselmiş. Ebu Kürz, bakmış ki, örümcek ağı tüm mağara kapısını kaplamış, güvercin uçmuş yumurtaları orada duruyor.

 

“Buraya nasıl girsinler diye düşünmüş, çekmiş gitmişler.”

 

Oradakiler duygulanmışlardı. Selim Yalçın’ın anlattığı Peygamber Efendimiz ile ilgili olanı dinledikleri için mutlu olmuşlardı. Bir süre öylesine beklemişlerdi. Sonra Atlas:

“Ne dersiniz devam edelim mi?”

Suna Baydaroğlu:

“Dinlendik… Ben şahsım adına çok şeyler öğrendim... Enerjimizi topladık bence… Gidebiliriz.”

 

Nazan Şara Şatana Anlatıyor ve Diyor ki;

TAŞLAR – KIYAMET yayınlandığında bundan daha çok çokları okuyacaksınız…

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....