Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '16

 
Kategori
Psikoloji
 

Mağdur işkenceci ve işkence mağduru

Özgür ve demokratik olmayan bir toplum tüm olumsuzlukların membaı durumuna gelir. Bu koşullarda yaşayan insanlar kendi kendilerine işkence eden bir mekanizmaya da sahip olur.

İnsan kendi toplumunun işkencecisi değilse, işkence de görmez. Özgürleşemeyen toplum kendisinin hem işkencecisi hem de işkence mağduru olur. Bu durumun oluşmaması için o toplumun özgür ve demokratik olması gerekir.

 İşkence ile ilgili haberlerle her tarafta karşılaşmak mümkündür. İşkence ile öldürülen insanların kemikleri fışkırıyor etrafta!

İşkence edenlerin isimleri deşifre ediliyor. Korkular onların vicdanlarını gıdıklarken işkenceciler işkenceleri itiraf ediyor ve işkence mağdurlarından helallik istiyorlar.

Geçmişten günümüze kadar şiddete dayalı tarihle öğünenlerin vicdanları nasıl kıpırdar anlamış değiliz.

İşkenceciler ne yufka yüreklilermiş meğer!

Biz işkenceciler ve işkence görenler olarak çift kimliğimizle yaşadığımızı hiç bir zaman dile getirmeyiz.

İşkencecilerin işkence görenlerden daha mağdur olduğunu  söylesek kimse buna bir anlam vermez!

Ben de çok işkence gördüm. Hiç kimseye kızamadım. Çünkü biz işkenceye yabancı değiliz. Her gün çevremizden işkence görüyor ve çevremize işkence ediyoruz. Meslektaşlarımıza kızmaya ne gerek var!

Etrafımda işkence etmekte olan ve işkenceci olmaya aday milyonlar vardı. Bu durumda işkencehanede görevli Palulu işkenceci bekçi Memo’ya, profesyonel işkenceci Osman’a kızamadım.

Memo bazen hızını alamıyordu,  amirlerinin gözüne girmek için mesai dışı işkenceler yapıyordu.

Onun işkence isteği fiziğine yansımıştı, işkence arzusu ve fiziği uyum içindeydi.

Bir çevre dostu olarak kirpilerden özür dileyerek, onun saçları kirpi gibi dikenli olduğunu söyleyebilirim. Böyle bir karakteri psikologlara sormak gerekiyor.

Her kes kendi çevresel yaşam tarzının veya ait olduğu ideoloji gereği sağ, İslamcı yaşam biçimi ve sol sosyal yaşam laboratuarı işkence eğitiminde bu dersleri görüyor!

Her kes biri birini anlamaya çalışmalıdır veya işkenceci olmaktan vazgeçmek için hep birlikte bir çare bulmalıdır. Buna biz "insanın kendini sorgulaması" diyoruz. Kendini sorgulamayan toplumların terör bataklığında dünya sorunu haline geldiğini görüyoruz.

İşkencede hayatını kaybedenlerin konusu hukuk sorunudur, işkenceyi ortadan kaldırmakla ilgili değildir.

Sorunlu ülkelerde operasyonlar bir taraftan devam ederken diğer taraftan her kes birbirine işkence etmeye devam edecektir.

İşkencecilere karşı olanlar, onlara küfredenler! Onlara meydan okuyan yeni işkenceci adayları! Siz işkenceci Memo’nun hayatını hiç merak ettiniz mi?

O da sizin gibi kinlerle şekillenen bilinçaltı kirliliği mağduru!

Bir işkenceci yoksul olduğu için anasının, evradının namusunu, aşiretinizin, ümmetinizin verdiği destekte, Allahın torpilli zenginine kaptırdığı için bir çıldırmış insan olabileceğini hiç düşündünüz mü?

Siz bu mağdurlarının öfkesini fırsat bilerek bunları topluma karşı suç işlettirme kararını verenleri tanıyor musunuz?

Kinlerin kullanılması ve yönlendirilmesi konusunu hiç duydunuz mu?

Bilseniz de fark etmez. Babasının ölüm emrini verenlerin kim olduğunu bilen çocuğu ne yapabildi ki?

Mağdur işkenceci bekçi  Memo’nun ve onun mağdur ettiği işkenceci işkence mağdurları olan insanların ve bu mağduriyetleri sevk ve idare eden insanların olmadığı yerleri biliyorsanız bana da söyleyin, ben Anadolu’da öyle bir yerde yerleşmek istiyorum.

Kişilik olarak işkence edemeyecek kadar yürekli, kendinizi tanıyabilecek kadar bilinçaltı temizliğine sahipseniz söyleyin ben öyle arkadaşlar arıyorum. Bir tane varsa bile velinimettir.

İhtirasa yenilen vicdanın sonucunda din istismarcısı terörist cemaatler, siyasi magandalar, fanatikliğin alası,  belası ve çeşit çeşidiyle ne yok ki? 

Din istismarında şeyhi, seyidi, mahalle üfürükçüsü bu toplumun manevi dünyasına işkence yapmıyor mu?

Vaahşet kültürü misyonerliği olarak insan beyinlerini kirletmekle meşgul olan unsurların bulunduğu her alanda gericiliğin siyasallaşarak katil şeriatçı grupların çıktığını fark edebiliyoruz.

Allaha yakın olduğunu ima edip toplum için korkuluk olan din istismarcıları en büyük işkence yapıyor topluma!

Çocuk yaşlarında kız çocuklarla evlenen büyük zatlar, çöl Şeriat yalanlarıyla çocuk evliliklerini meşrulaştıran din adamları insan vicdanına ve erdemlerine işkence yapmıyor mu?

Bunlara inananlar hem işkenceci hem de işkence mağduru değil mi?

Dünyada en fazla işkence edilen ve işkence eden insanlar din istismarcıların kurbanları olan insanlardır. Bu yalanlarına inanıp Rabbimizin kudretini görmezden gelerek edepsizliği yayan zalimlere inanmaktan daha büyük işkence olamaz! Bu da insan maneviyatına yapılan işkencedir!

İslam coğrafyası bu işkencecilerle doludur! Bireyi tek tek inceleyin, işkenceci olmayan çıkmaz, ancak başarılı olanlar ve başarılı olamayan işkenceciler vardır.

İşkenceyi sadece zamanın küçük bir diliminde 12 eylül militarizminin kendi misafirhanelerinde gerçekleştirdikleri acımasız zulümler değildir. Bu acımasızlık şiddetin kanıksandığı yaşamda vardır.

Toplum daha yeni yeni ovalara indi. İnsanlar neden güvenli dağ eteklerinde, mağaralarda, kalelerin bulunduğu yerlerde yaşıyorlardı?

İnsanlar insanlara saldırıyordu, mallarını talan ediyorlardı, kadınlarını esir alıp cariye veya köle olarak tecavüze uğramanın kaderiyle baş başa kalmasına neden oluyorlardı. İşte savaş ve şiddet ve işgallerle öğünen milletlerin büyük işkenceleri!

İnsanların özgürlük taleplerini kullanıp insanları işkenceci sistemlere çekmesi de işkencedir.

İnsanlar saldırı güdüleriyle geliştirdikleri çatışmalarla, savaşlarla, işgal ve talanlarla öğünüyorlar. Bunlar insan mı?

Evet insandırlar, çünkü hala insan böyledir. Yüzleri asık siyasi ihtiras sahipleri! Sen işkence etme fırsatı yakalama sırasına mı girdin? Sen gerçek bir insansın, çünkü insanlar böyledir.

Ben kendime insan diyemiyorum, gerçekten utanıyorum! İnsanın sicili çok bozuktur.

İnsan olmak iyi mi? Hayır,  canlıların içinde en tehlikelisi, en vahşi olanı, en ikiyüzlüsü insandır.

Çünkü insan kirlidir, insan kendi soyunu savaşa sürmekten zevk alıyor, sadisttir! insanların silahları var, orduları var.

Dünyaya, çevreye, vicdana, atmosfere, sahillere, çocuklara, kadınlara kötülük yapıyorlar. Yani insanın, kötü, sahtekar, ikiyüzlü, katil insan olmayı terk edip kendisi olması gerekiyor.

Adam sözcüğünün anlamı insan değil mi?  Yahudi dili olan İbranicede adam, Arapçada insandır. Bu adam çamurdandır.

Bakın İblis de çamurdan insanların kirli olacağını biliyormuş! Biz kirli insanlara çamur insan deriz, işte budur! Biz Yüce Rabbimiz tarafından kendi nurundan yaratıldığımızı söylüyoruz. İşte bizimle çamur adamlar arasındaki farkımız budur.

Bu da her gün tekrarlayan yenilenme ve her gün daha güzel bir yüzle yeniden yaratılışlarla mümkündür.

Eski ezberlerle ne değişebilir? Her kes birbirinin yalanını tekrarlayıp duruyor. Bilim bizi sebep ve sonuç yolculuğunda doğrulara, doğrular tekâmüle götürür.

En acı verici işkence insanın kendine yaptığı işkencedir. Bu en barbarca işkence hiç gündeme gelmiyor! Yoksa insanlar kendinden utandığı için mi kendini kendinden saklıyor? İnsanların eline tutuşturulan ezberlerle kendine işkence yapması acı değil mi?

On yıllarca zamandır aynı insanlardan aynı ezberleri duymaya karşı tüylerimiz ürpermeye başladı. Bu durum, bu gericiliğin de gerisine düşmek değil midir acaba?

Bu durum bir hastalığın sonucunda ortaya çıkıyor. Bu kadar hastayı rehabilite edebilecek ortam ve imkan yoktur. O zaman her kes kendi doktoru olmalıdır.

Hiç bir şey bilmediğini fark etmeyen insan, hiç bir şey öğrenemez.

Malum müzmin hastalar bu yazıyı okuduklarında kendi kendine şöyle bir bıyık altından gülümseyecekler ve  “benim gibi bilinçli, benim gibi büyük, benim gibi haşmetli, benim gibi tanrılaşmış ve benim gibi vatan kurtaran Prens Şaban’dan haberi yok bu adamın" diyecekler.

Be hey adam, be hey Prens Şaban! Önce sen kendini kendinden kurtar! Sen çok hastasın! Sen kendi engeline takılı kaldığın için gürültülü boş teneke sesi çıkarıyorsun!

Sık sık bir öneriyi tekrarlıyorum! İnsanlara küfrederken insanlarla ilgili negatif bulduğunuz kavramlarla küfredin demiştik.

Mesela  insanlara‘’eşek oğlu eşek’’ demeyin. Eşekler insanlardan daha tahirdir. Hiç küfretmezseniz daha iyidir ama ille küfredecekseniz, ‘’insan oğlu insan!' diye küfredin, küfürlere hayvanları alet etmeyin!’’ demiştik. Hiçbir şey değişmedi, çünkü bu insanlar değişmezlerin değişemeyen türevleridirler.

Hayvanlar insanlar gibi düşürülmüş olmazlar. Onların yaşamları ilkelidir. Hayvanlar sola küfreden sağ gibi, sağa küfreden sol gibi kirli değildir. Bazı hayvanlar diktatör liderler gibi güçlü ve saldırgan olabilir ama hayvanların şiddeti dengelidir. Bu denge doğal dengede yerini bulur. Bunlar ormanın tek kralı kalmak için etrafına kalleşlik etmezler.

İnsanlara küfrederken hayvan isimlerini kullanan erdem yoksunu insanlar küfür vesilesi yaptıkları hayvanlar kadar tahir olabilirler mi?

Farz edelim hayvanlar insanları yargılasalar! O zaman insanların düşebileceği suçluluk durumu korkunçtur.

Tecavüze 9 yaşında uğrayan ‘çocuk kadın’ yalancı sapık erkekleri sorgulayabilse söyleyecekleri sözlerin ağırlığı altından kalkmak mümkün mü? Ellerinde kılıçlarla cengaver dediğiniz ve inandığınız o vicdan yoksunu Seyfullahların savaşlarda kadınları esir alıp cariye pazarlarında sattıklarını anlayabilseler! Bunlar çok acı işkencelerdir.

Veya siz neden anlatmıyorsunuz? Yukardan taş yağabilir diye mi korkuyorsunuz?

Siyaset yaparak iktidarı ele geçirip toplumun zahire ambarını hayal eden tavuklar gibi sadece devlet arpalıklarını hayal edip siyasetine kırmızı kamuflaj yaparak sunmak insani ikna etmez.

Yalan üzerine kurulu din ve siyaset sahtekârlığı kimseyi onurlandırmaz, tam tersine kirletir. Daha fazla bize işkence etmeyin, canımız kandaşlarımızın işkencesiyle çok acıyor!

Belki insan Saddam Huseyin gibi, Muammer gibi altın tuvalet sahibi olabilir ama o altın tuvaletlerde dışkılamanın sonu fare deliklerinde yakalanmaktır. Onlar gibi olma hayaliyle kendini rezil eden muhterislerin durumu bir musibet kabul edilmelidir.

Bu istemler, bu yanılgılar hepsi işkenceye dayalı bir sistemin hem toplumsal yaşama hem de devlet mekanizmasına oturtturularak egemen erkin kesin iktidarına dönüşür.

İşkence mağduru, işkence etme gücünden, fırsatından ve diğer imkanlardan mahrum olduğu için işkenceye uğrar ve mağdur olur. İşkenceci de bir mağdurdur! işkenceci işkence etmek için güç ve imkan bulmuş, köle ruhu isyan etmiş bir zavallıdır, o yüzden gücü sadece zayıfa yetiyor ve işkence ediyor!

Biz bunların insan olmadığını genellikle bir canavar olduğunu söyleriz değil mi? Bu doğru mu? Hayır! Bunlar insan olduğu için böyledirler.

Fırsatsız olduğu için mağdur olmuş kişi ile fırsatı ele geçirip işkence edebilen kişi aynı ortamın ürünüdür. Bazen bunlar aynı aileden olabiliyorlar. İkisi de işkence edebilecek özelliktedirler. Ama farklı renklerde gömlekler, formalar giymişler. Kimi kırmızı, kimi siyah, kimi yeşil, kimi sarı, ama içindeki vücut tek tıp ve tek renk! Gömlekler işkenceci değil ki! Sadece kamuflelerle tek tip işkenceci ve yine işkence mağduru işkenceci olduğunu kamufle etmek için reng û reng olmuşlar.

Toplumun üzerinde bir erk olmak isteyen her kesin bilinçaltı toplum düşmanlığıyla şekillenir. Bunlar eğer polis veya cezaevi gardiyanı olurlarsa iyi işkenceci olurlar. öğretmen olurlarsa çocukların canını incitirler, bilinçaltını kirletirler. Siyasi hareketlerde olurlarsa tasfiyeci olurlar ve baş olmak için dünyayı yakmaya hazır bir kişiliğe sahiptirler. Dışarıda tipik kavgacı olabilirler ancak, çevresel dengeler fazla ileri gitmelerine izin vermeyebilir.

Eğer bunlar siyasette yeterli iseler mutlaka en tepede olmak isterler ve tepede insanın tepesine vururlar!

Aynada kendilerini Stalin, Hitler gibi astığını astık, kestiğini kestik bir diktatör olarak görürler. Böylece imkanlara sahip oldukları için çamurdan yapılan adam, canavardan daha güçlü olduklarını ispatlarlar.

Dünyada diktatörler azdır ama diktatör olmak isteyenler haddinden fazla çoktur. Geçmişte çok ezilenlerin bilinçaltının neden olduğu karanlıklar çok korkunç olur. Köle ruhluların ruhları, isyana kalkınca diktatör olmak isterler. Bu çirkin bir isyandır.  Bu istemin aşağılık duygusundan ileri geldiğini söylemek için psikolog olmaya gerek yoktur.

 
Toplam blog
: 4
: 220
Kayıt tarihi
: 02.09.15
 
 

İktisadi ve Ticari İlimler mezunu, emekli. Yaşadığımız coğrafyada ezbere ve taklide dayalı yaşam ..