Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '11

 
Kategori
Anılar
 

Mahalle

Biz eskiden diye başlayan sözler insana ne kadar sıradan gelse de, belli bir yaştan sonra herkes bu sözleri sarf ediyor. Once upon a time there was a tavern…

Benim küçük olduğum zamanlarda mahalle kocamandı. Sokağımız upuzundu ve yokuştu. Bizim evin yanındaki evde oturan Fatma Hanım teyze vardı. O zaman herkes hanım teyzeydi zaten. Şimdi çocuklar aradaki hanımı attılar. Bilmem ne teyze deyip geçiyorlar. Fatmanım teyzenin kınalı saçları vardı. Bize telefon açmaya gelirdi. Kızı Van da yaşardı. Onunla telefon konuşması yapardı. Birgün ablamla evde yalnızdık. Kapı çaldı açmadık. Bir daha çaldı yine açmadık. Fatmanım teyzeymiş gelen . “Açın açın benim yabancı değil” diye bağırdı. Utanma belası açtık. İçeri girdi. Bizimle sohbete başladı. Oturdu oturdu gitmek bilmiyor. Ablam da “bari meyva ikram edelim” dedi. Elmaları soyduk . Allahım Fatmanım teyze yedikçe bizi gülmek aldı . Takma dişleri çıkıp çıkıp giriyor , şakada şukada sesler çıkıyordu. Neyse gidene kadar zar zor tahammül ettik. Gittikten sonra yerlere yapıştık. Sonradan üniversite okumak için Ankara ya gelen torunu benim yıllarca platonik aşkım oldu. Fakat kendisinin hiç haberi olmadı. Başka bir komşu kızıyla evlenip gittiği gün çok üzülmüştüm.

Diğer komşumuz Vildan teyze çok hanımefendi bir insandı. Eşi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında bir enstrüman çalıyordu. Bir de oğulları vardı. Kapı büyüklüğündeydi. Biz ona “köşegen” ismini takmıştık.

Dolmuşcu bir amca vardı. Onun bir kızı iki oğlu vardı. Kızı benimle yaşıttı ama çok güzeldi Sonra öğrendim. Kocaya kaçmış. Annesi çok üzülmüş. Annesi zaten çok enteresandı. Uzun yoluk yoluk saçları vardı. Üstü başı bir yanda Jane Eyre romanında evi yakan kadın gibi dolaşırdı.

Annesi eve çağırmak için yanık yanık uzun hava modunda ismini seslendiği elinde salça sürülmüş ekmek dilimiyle dolaşan Eray ı hep hatırlarız. Çocuk şimdi koca adam olmuştur herhalde.

Ya Taner in babannesi . Teyze çok şişmandı. Kundalini ana gibi yerinden kaldırmak için neredeyse vinç gerekliydi. Tonlarca kedisi vardı. Evin her yerinden kedi fışkırırdı. Babet ayakkabı giyerdi ama ayakkabılar bir sandalı andırırdı. Yıllarca hatta şimdi bile ayılmış bayılmış ayakkabılar bize onu hatırlatır ve “Taner in babaannesinin ayakkabısı gibi “deriz. Taner de ablamda yaşıttı ama ne hikmetse ablam liseyi bitirirken Taner hala sokaklar da Tarkancılık oynayıp “Atıl kurt “diye bağrınıp dururdu.

Taner lerinin apartmanlarının üst katında oturan kadın o balkondan hiç kalkmadı ve kıpırdamadı. Sanırım orada taşlaştı. Ne zaman yatar ne zaman kalkardı bilmiyoruz. Biz ona”büst “derdik.

Betül ablaların evi tek katlıydı. Evin arka bahçesinde anneannesinin minik bir kulübesi vardı. Betül abla bize çok korkunç hikayeler anlatırdı.

Mahallenin çocukları çok tatlıydılar. Cüneyt Arkın ın yeğeni olduğunu söyleyen ama hiç inanamadığımız sonradan gerçek olduğunu öğrendiğimiz çocuk ve diğerleri. Şimdi nerede ve ne yapıyorlar acaba?

Benim kız kardeşim de çok tatlıydı. Kırmızı yanakları koşarken zıplayan göbeği vardı. Kendi yaş grubunu yönetirdi. Bizim evin merdivenlerine onları oturtur konser verirdi. Bir de sürekli hemşireler haftası düzenleyip nutuk atardı. Şimdi zaten doktor oldu.

Karşı komşumuz Serpil abla hep saçlarının ucunda bigudi ile dolaşırdı. Ne zaman açtığını ve sonucun ne olduğunu hep merak ettim.

Onun babası Ahmet bey amca da üst katlarında otururdu. Bahçe işlerinden çok iyi anlardı. Harika güller leylaklar ve başka çiçekler yetiştirirdi. Hep çizgili bir pijama üstüyle gezerdi. Bence o giysi onun üniformasıydı. Ahmet bey amcayı başka kıyafetle gördüğümü hatırlamıyorum.

Bakkal Hacı amca vardı. Küçük küçük kremler kolonyalar satardı. Ben hergün birtane babama aldırırdım. Ama o kremler hiç eksilmezdi. Babama birgün “bu kremi kimler alır bakkaldan benden başka “dedim. Yani bakkalda niçin krem satıldığını anlayamazdım. Babamda “ameleler çalışır elleri çatlayınca bu kremi alırlar “diye benimle dalga geçti. O günden sonra o kremin adı “amele kremi” kaldı.

Bir de sürpriz bakkal amca vardı. Her şey bulunurdu. Birgün babam bir şey almaya sürpriz bakkala gidiyormuş. Bir komşuya rastlamış “nereye gidiyorsun “diye sormuş. Babamda söyleyince “sürpriz bakkalda bir …..ok bulunmaz “demiş. Babam “Allah Allah “demiş gitmiş aradığı şeyi bulmuş alıp dönerken yine aynı komşuya rastlamış” Bak varmış aldım” demiş. Adam da “ben söyledim zaten orada bir tek ….ok bulunmaz” demiş…

Mahallenin üst kısmında bir çamlık vardı. Annem bizi uzak diye oraya göndermezdi. Bin kere yalvarır kırk yılda bir izin koparıp giderdik. Sonra dan oraları ziyarete gittiğimizde “çamlıkta burası mıymış” diye şaşırmıştık. Bir evin salonu kadar ancak vardı. Evimize de 500 metre falan uzaktaydı. Anladım ki çocuk gözüm bana her şeyi devasa boyutta gösteriyormuş.

Her şey değişmişti. Evimiz yıkılmış yerine üç katlı başka bir ev yapılmıştı. Bahçemizdeki can erik , şeftali , kayısı, japon elması, ahlat ve leylak ağaçlarının yerinde yeller esiyordu. Onca anı yok olup gitmişti. Burnumun direği sızladı. Ben artık oraya ait değildim. 

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..