Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '13

 
Kategori
Siyaset
 

Mahallenin gıranları dek dursa!...

Mahallenin gıranları dek dursa!...
 

İbn-i Haldun


Mahallenin gıranları(1) dek dursa!...

Yıllar önce…

Daha biz “Bebe” iken… Eski mahallelerimizde, kara taş veya yonu taştan evlerimizde otururken hem her evde bir de “İnek” olurdu, sütünden faydalanmak için…

Çoban, her gün mahallenin üst başından girer, evlerden sokağa çıkarılan inekleri önüne katar, akşama kadar yaydırır, akşam olunca da mahalleye geri dönerdi.

Sokağın alt başından giren sürüdeki inekler, kendi kapıları önüne gelince, kapıya bir tos vuru içeri girerler, sokağın üst başından ise sadece çoban çıkar giderdi…

Herkesin ineği, kapsının önüne gelince, kapıyı açıp içeri girerken, İfakat Hala’nın ineği her gün başka kapıya girer, mahalleli elbirliği ile İfakat Hana’nın ineğini tutar evine götürürmüş…

Mahalleli bir gün “Ya İfakat hala… Şu ineğine mukayyet ol da başka kapıya girmesin, her gün evin yolunu şaşırıyor” demiş…

İfakat Hala “Benim inek evin yolunu bilir, şaşırmaz da, mahallenin gıranları  dek durmuyor ki” demiş…

Birkaç gün önce “Bıktım artık… Yazmayacağım…” başlığında bir yazı yazdım ve “Bir süreliğine” sürekli değil, siyasi yazı yazmayı bıraktığımı, bu süre içinde sadece spor, o da Erciyesspor’un maçlarını takip edip yazacağımı, arada da Kayseri’nin sorunlarına değineceğimi belirttim…

Dinlenmek istiyorum, kafamın içindekileri boşatmak istiyorum. Her gün yazı yazma zorunluluğunun getirdiği stresden de bir süreliğine ayrılmak istiyorum.

Yazımdan sonra “Sakın ha… Yazmaya devam” diyenler olduğu gibi, “Elbette… Yazmasan daha iyi olur” diyenler de oldu. Bazıları da “Yazma da iktidar da nefes alsın” dediler.

Hepsi de görüştür, saygı duyarak teşekkür ediyorum. Elbette “Karar” bana ait olmak üzere.

Son yazımda “Asabiyet ve Şeytanlık” ile “Edep ve Adap” üzerinde durdum, Hucurat Suresi 1 ve 2 nci ayetlerinin ne demek istediğini anladığım kadarıyla yazdım.

Ali Açıköz kardeşimi “İbrahim Bey… Siz de yanlış anlamışsınız, bu kelimenin asıl anlamı soy sopculuk, ırkçılıktır" diye “Asabilik” konusunda yanlışım olduğunu, ayet konusunda ise “Ses yükseltmeye gelince, o ayet Peygamberimizi içindir; yani onun yanında ses yükseltmemek için bir uyarıdır... Eğer Türkiye’deki siyasiler için geçerli olsaydı, sadece Tayyip Erdoğan değil, Kılıçdaroğlu da Bahçeli de, gelmiş geçmiş tüm siyasilerde Allah'ın gazabına duçar olurdu… Bence de sizin sinirleriniz bozuk... Biraz uzaklaşmak iyidir...” demiş ve selamını da eklemiş.

Hani “Yazmayacağım” dedim ya, işte görüyorsunuz, “Mahallenin gıranları” durduruyor mu ki?...

Önce şu “Asabiyet” kelimesini ele alalım ve burada benim gibi düşünenlere atfedilen “Cehaletimizi” ortaya koyalım ve tartışalım cehaletimizin elverdiği bilgiler ışığında….

“Asabiyye” kelimesinin “Soy-sop” ile anlamlandırılması, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. Yüzyılda yaşamış Tunus’lu İbn-i Haldun’un tanımlamasıdır.

İbn-i Haldun 14. yüzyılda kaleme aldığı ”Mukaddime” isimli meşhur eserinde “Aynı toplumsal gruba aidiyetin insanlar arasında oluşturduğu bağlılık duygusundan” bahsederken, “Asabiyyet” olarak adlandırdığı bu duyguyu da “Toplumsal dayanışmayı ortaya çıkararak yabancı topluluklara karşı savaşma gücü verir topluma” diye tarif eder.

Bu konu üzerinde çok daha derinlemesine yazmak ve konuşmak mümkündür. Ancak bu sınırlı yerde şu kadarını söylemeliyim ki, İbn-i Haldun’a göre “Toplumsal dayanışmayı ortaya çıkararak yabancı topluluklara karşı savaşma gücü” veren bu duygu, asabiyye, yani bağlılık, birlikte karşı oyma, dolaylı bir davranış biçimidir ve içinde “Şiddeti” de barındırır. Elbette Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuyu bu kadar derinlemesine araştırmadan, birileri yazıp eline verdiği için “Öylesine” söyler, sonunda da birçok değerli(!) “İlim adamı” çıkar, söylenen sözün amacını saptırmaya kalkar.

Gelelim Hucurat Suresi 1 ve 2 nci ayetlerine…

Kuran-ı Kerim, Yüce Allah tarafından, Peygamber Efendimize, İnsanlara tebliğ edilmek” üzere ve tüm alemlere indirilmiştir. O günün koşulları içerisinde ve o günün olaylarına göre indirilenler var ise de, o ayetlerden mutlaka gelecek tüm zamanlar için bir öğüt, anlam çıkarmak gerekir.

Bu ayetler de, bunlara örmek ayetlerdir, “…Eğer Türkiye’deki siyasiler için geçerli olsaydı…” diye söze başlayıp çarpıtmak olmaz. Her kim olur ise olsun, hangi makamda olur ise olsun, bugüne kadar kim aynı hataya düşmüş olur ise olsun, hepsi için geçerlidir. Biz diğerlerini bu kuralın dışına mı çıkarttık ki?

O nedenle, kim ki EDEP ve ADABIN dışına çıkar, “…Yoksa siz hiç farkında olmadan amelleriniz eriyip gider…” suresinde olduğu gibi, maazallah “Amelleri” yok olur/olabilir…

Son sözüm mahallenin gıranlarına…

Azcık “Dek durun”(2)  da dinleneyim…

02 ŞUBAT 2013
İBRAHİM PEKBAY

 

1. Mahallenin Gıranları: Mahallenin yaramaz çocukları.
 2. Dek durun: Uslu durun.

 

Dip Not: İbn-i Haldun'un tam adı: Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..