Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '14

 
Kategori
Felsefe
 

Mahzun Kalpler

Mahzun Kalpler
 

Milliyet Foto Galeri


Her dilin hazinesinde bulunmayan Gönül kelimesinin, bizim tasavvuf geleneğimizde çok önemli bir yeri vardır. Bu anlayışa göre, gönül ehli olmayı başaramayan bir kimse, manevi anlamda anlayış kazanamaz, olgunlaşamaz ve asla erdemli bir insan olamaz.

Gönül ehli olanların temel ilkesi şudur: Ne sanat, ne din, ne felsefe, ne de bilim insanı Tanrı’ya ulaştırabilir; çünkü Tanrı, mahzun kalplerde gizlenmeyi sevmekte ve bunun dışında kendini açığa vurmaktan hoşlanmamaktadır. Eğer bir insan; kalbi mahzun olanların gönlüne nüfuz etmeyi sevmiyorsa, bu uğurda çaba sarf etmiyorsa, her geçen gün Tanrı’dan biraz daha uzaklaşır, kalbi katılaşır ve gönül dilini unutur.

İşte bu yüzden gönül ehli olanlar, mahzun olan kalpleri ziyaret etmeyi çok severler. Sevdikleri işle meşgul oldukları için de, onları Tanrı’ya ulaştıracak olan yolda yürürken hiç yorulmazlar.

Burada hiç kimsenin gözünden kaçmaması gereken en önemli nokta, en ince ayrıntı şudur: insan, önce kendi kalbindeki mahzun tarafı keşfetmeli, onu sevmeyi öğrenmeli, ona sahip çıkmalı ve bir an önce hayata geçirmelidir. Çünkü kendi hüznüyle barışık olmayanların, başkalarının hüznüne eğilmesi, tenezzül etmesi mümkün değildir.

Ancak; tam anlamıyla tamamlanmadan eksik olarak bitirilmiş, başkalarına muhtaç ve sonradan tamamlanması imkânsız bir varlık suretinde bu aleme iliştirilmiş olan insanoğlu; içinde filizlenen merhamet hissini susturulması gereken bir iç ses olarak işitmekte; adeta, bulaşıcı bir mikrop taşıyan hastadan kaçarcasına güçsüz, mahzun, garip olanlardan kaçmaktadır.

Bütün bunlara ilaveten, dışarıdan yapılacak bir takım müdahalelerle doğasındaki eksikliğin giderilebileceğine inanacak kadar da gafildir. Çünkü güçlü olanların ayakta kalacağı, güçsüzlerinse yok olacağı iddiasıyla eksikliğe savaş açmış ve ürettiği her ürünü, eksiklik hissini yok edecek tamamlama nesnesidir diye özneye pazarlayan, çaresiz olanları hunharca avlayıp toplumu topluca iğfal eden, yalancı mutluluk bezirgânı bir medeniyetin merkezinde yaşamaktadır.

Ne var ki bu gaflet, onu, kendi içindeki mahzunluğu diri diri gömmeğe iter. Aslında aldığı can kendi canıdır. Hakiki olanı yok etmiş, yerine suni bir ben yaratmıştır. Fakat bu, onun yarattığı ilk ve son şey olacaktır.

Dip Not: Bu metin 25 ağustos 2009 tarihinde Milliyet Blog'da yazdığım aynı başlıklı metnin yeniden düzenlenmiş halidir.

 
Toplam blog
: 164
: 710
Kayıt tarihi
: 13.09.06
 
 

1956 yılında doğmuşum. Tanrı Bilimi Eğitimi aldım. 78 kuşağından olmanın verdiği şevkle olsa gerek;..