Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '09

 
Kategori
Kitap
 

Mai ve Siyah - Halid Ziya Uşaklıgil

Mai ve Siyah - Halid Ziya Uşaklıgil
 

ATA-NC Kitap Kulübümüzle birlikte okuduğumuz bir başka nadide eser daha! Kulübümüz sayesinde belki kendi başımıza okumaya zaman bulamadığımız kitapları okuyup konuşmak hem kişisel kazanç hem de büyük keyif!

Roman kahramanı şair Ahmet Cemil’in ağzından kaleme alınmış bu eser batılı anlamda ilk Türk romanı olarak kabul edilmektedir. Artık kullanmadığımız ve çoğumuzun duymaya bile alışık olmadığı kelimelerle yüklü bu eser aslında yazar hayattayken sadeleştirilmiş. Buna rağmen eseri oluşturan eski sözcüklerin yoğunluğu kitapta ilk göze çarpan unsur. Sözü edilen eski sözcükler parantez içinde yer alan anlamlarıyla birlikte verilmiştir. Bu yöntem kitabın sunuş kısmında şu şekilde açıklanmaktadır: Yapılan bir çalışmaya göre okuma edimi “göz sıçramalarıyla” gerçekleşmektedir. Göz, okurken bildiği kelimelere takılmadan ilerlerken ancak bilmediği kelimelerde yavaşlama gereği duymaktadır. Eğer bir sözcüğün anlamı biliniyorsa göz parantezleri görmezden gelerek devam etmektedir deniyor. Ben okurken anlamını tereddütsüz bildiğim kelimeleri atlayarak okudum ama bilmediğim kelimelerde metnin aslını görmek yerine kelimelere takıldığım ve konudan uzaklaştığım zamanlar oldu.

Kimi zaman yorucu olduysa da roman bittiğinde ortaya çıkan “kocaman haz”, klasiklerimizi okurken parantezli yazı biçiminin pek de fena bir yöntem olmadığını kanıtladı. Roman dili dönemin coşkulu ve ağırbaşlı edebiyatını gümüş bir kasede sunarcasına görkemli. Günümüzde piyasaya adeta kiloyla sunulan nicelikte geniş nitelikte dar çalışmalarla karşılaştırıldığında, klasiklerimizin kafalarda ve yüreklerde hakkettikleri makamı yeniden bulmaları ve bol bol okunmaları dileğiyle kısaca bir de özet sunuyorum:

Roman kahramanı genç şair Ahmet Cemil Mekteb-i Mülkiyenin son senesindeyken babası vefat eder. Kız kardeşi İkbal ve annesine bakmak üzere çalışmak zorunda kalır. Ucuz kitap çevirileri yaparken zengin çocuklarına da dersler vermekle işe başlar. Ardından Mirat-ı Şüun matbaasında çalışmaya başlar. Matbaa gelecekte sahibi olmak istediği işyerinin ta kendisidir. Eski okul arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya da gizli aşk beslemektedir. Ortaya çıkarmayı arzuladığı eserinin ilah kaynağı da Lamia olacaktır. Bir akşam Lamia’nın piyano konserini dinlerken gecenin karanlığını mavi elmas yağmuruyla yıkanmış olarak gördüğünde hayallerini süsleyen bu genç kıza olan aşkını kafasına ve yüreğine “siyahın içindeki mavinin” romantizmiyle yerleştirir. Karanlığın içinden elmas misali gelen maviliğin dayanılmaz mutluluğu gencecik yaşında yaşayıp yaşayacağı ender anlardan biri olacaktır. Bunu takip eden günlerde hayalini kurduğu eser kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Eserinde aşkını değişik bir şiir anlayışıyla dile getirir. Edebiyatta düşlediği değişikliği bu eser aracılığıyla sergilemiştir. Amacı genel anlamda edebiyata, özelde şiire yenilik getirmek ve akım başlatmaktır.

Böylesi bir yeniliğin, alışılagelmiş edebiyat anlayısının çok dışında oluşu kimi meslektaşları tarafından alaya alınmasına neden olacaktır. Genç şairin hayal kırıklıkları silsilesinin başlangıcı da bu nahoş (çirkin) tecrübeyle başlar. Bundan sonra hayatı ardı ardına sökün eden olumsuzluklarla her geçen gün daha da bedbahtlaşır (talihsizleşir). Kardeşi İkbal’in doğmamış bebeğiyle birlikte -kısır yürekli, vicdansız, zorba ve haysiyetsiz kocası tarafından- ölüme gönderilişi, başlarındaki evin ipotek edilmesi, matbaa makinalarına el konulması ve bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Lamia’nın başkasıyla nişanlanması genç şairin hayatını altüst edecektir.

Ali Şefik ve Ahmet Şevki Efendi gibi hisli, içten, yardım sever ve sadık refikler (arkadaşlar); Raci gibi pragmatik, vefasız, düşkün, kışkırtıcı ve güvenilmez iş arkadaşları; Vehbi Efendi gibi vicdansız, kaba, para düşkünü, hatır gönül bilmez, yırtıcı kocalar ve enişteler; Hüseyin Nazmi gibi kallavi servete ve keskin hayat görüşüyle mantığa sahip şahıslar, Lamia gibi sosyal ve entellektüel dişiler, İkbal gibi sade, saygılı ve ağırbaşlı kadınlar, Seher gibi idealist ve savunmacı yardımcılar, Sabiha Hanım gibi anaç ve dayanıklı analar o zaman da vardı, şimdi de var. Aslında o zaman yaşanan insan ilişkilerinin hem mesleki hayatta hem de özel hayatta günümüzdekinden hiç de farklı olmadığı çıkarımını getiriyor. Dileğim iyi niyetin ve hassasiyetin kötülük ve haseti her fırsatta parçalayıp yok etmesi!

Kötülük ve hasetin mat ettiği genç Ahmet Cemil siyahın içindeki maviliği ne kadar büyüleyici ve huzurlu hissettiyse, Anadolu’ya gitmek üzere İstanbul’u terkederkenki gecenin siyahını da o kadar hoşnutsuz ve saldırgan buldu. Aslında karanlık, genç şair için hayatın acı gerçeğinden başka birşey değildi.

 
Toplam blog
: 41
: 2564
Kayıt tarihi
: 25.03.09
 
 

Gündeliğin akışını, yaşanmışı, gezilip görülmüşü veya okunmuşu paylaşmak istiyorum. Eleştirilerin..