Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Majestelerine hürmetlerimle!

Majestelerine hürmetlerimle!
 

Rahmetli babaannem


12 – 13 yaşlarındaydım. O zamanlar elektrik süpürgesi yoktu evimizde. Babaannem beni ne zaman bir köşeye çekilmiş kitap okurken görse hemen bir çalı süpürgesini elime tutuşturur “Birazcık iş öğren, görücü geldiğinde ‘ev işi bilmem ama kitap okurum’ mu diyeceksin?” derdi.

Süpürgeyi alır, şöyle hızlıca etrafta gezdirirdim. Çıkan tozu ise faraşa almaya üşenir, babaanneme çaktırmadan halının altına süpürürdüm.

İleriki yıllarda yemek yaparken de yanına çağırmaya başlamıştı.

- Gel kızım, hiç değilse bir pilav yapmayı öğren.

- Boş ver babaanne, pilav da eksik olsun.

- Evlendiğinde ele güne malamat (*) olacaksın.

- Biz de hazır yeriz.

Sonra gün geldi evlendim.

Yaptığım ilk yemek köfte ve makarnaydı. Köftenin ucundan ısırıp kalite kontrolü yaptık majesteyle (**) birlikte.

Berbattı.

Köfteleri hemen bahçedeki kedimiz Meryem’e ikram ettik, kokladı ve arkasını dönüp gitti.

Makarna ise birbirine yapışmış, koca bir kaya kitlesi gibi duruyordu masanın üzerinde. Meryem’e bile teklif edilecek görüntüde değildi. Kimse bana “sabırlı ol, önce su kaynasın sonra atarsın makarnaları tencereye” dememişti ki… Ya da babaannem demişti de ben o sıralar çok meşguldüm (!)

Ertesi akşam iş çıkışı tencereyi ve pirinci kapıp babaanneme koştum.

- Babaanne imdat! Ne olur pilavımı pişir.

- Hazır yeseydiniz kızım!

(*) Sevgili Tülin Aksoy’a, “malamat” kelimesiyle aklıma getirdiği bu eğlenceli anım için teşekkür ederim.

(**) Sevgili Vakayinüvis’in “majeste” adını verdiği eşime yemeklerim hale yola girene kadar gösterdiği sabır için teşekkür ederim.

Ve ufak bir uyarı;

Sakın İDO’ya üye olmaya kalkmayın. Sakın “sık sık kullanıyorum, üye olayım da avantajlarından (varsa) yararlanayım” demeyin. En az iki saat uğraşır, saçınızı başınızı yolar, sonunda da üye olmayı başaramadan pes edersiniz.

İstanbul Deniz Otobüsleri’nin (İDO) web sitesine girdim bugün. İnternetten feribot bileti almak istedim. Üye olmak için istenen bilgileri girdim. “Aktivasyon mailiniz yollandı” mesajını görünce doğruca mail kutumu açtım. Baktım İDO’dan “üyeliğiniz onaylandı, şurayı (***) tıklayın, şifrenize ulaşın” diyen bir mail gelmiş.
Hemen tıkladım. “WTcoe9yHdKmn3fp5RAoi7g” şeklinde abuk sabuk bir şifre verilmiş. Altında da onay seçeneği var. Siz olsanız ne yaparsınız? Onay seçeneğini tıklarken “Hele bir üye olayım, ilk işim şu arap saçına dönmüş şifreyi değiştirmek olacak.” diye söylenirsiniz. Ben de öyle yaptım ve onayı tıkladım.
Açılan sayfada “Az önce verdiğimiz şifreyi söyle yoksa geçemezsin” mesajı çıktı. Az önceki şifreyi tabi ki hatırlayamadım. Maile geri dönüp şifreye bakmak istediğimde bu kez şöyle bir mesajla karşılaştım “Aynı şifreye iki kez bakamazsın, aklında tutsaydın.”

Bu mesaj karşısında hırsa kapılıp İDO sayfasını yeniden açtım ve “Şifremi unuttum, yardım et” seçeneğini tıkladım. Yeni şifrem anında mail kutuma postalandı. Bu kez tedbirli davranıp kağıt kalemimi hazır ettim ve yeni şifreyi not etmek üzere mail kutuma döndüm. Bir de ne göreyim üç yeni şifre gelmiş. Her biri diğerinden daha uzun ve büyük harf küçük harf duyarlı. Telaşla üçünü de not ettim.
Hemen İDO sayfasına geri döndüm. İlk şifreden başlayarak her birini tek tek denedim. Tam üçüncü şifreyi deniyordum ki bu kez de “sayfa süre aşımına uğradı” mesajı çıktı. Aynı sayfayı azimle bir kez daha açtım. Son şifreyi yeniden denedim ve yeni bir sayfa daha açıldı. O ana kadar tüm sitesini, tüm yazışmalarını Türkçe yapan İDO birden İngilizceye geçti.
Sanırsınız NASA’nın sitesine girdim ve uzay araştırmalarındaki son bilgilere ulaşmaya çalışıyorum. Alt tarafı üye olup bir feribot bileti alayım dedim yahu. Yirmi hanelik karmakarışık şifreler vermeler, verdiği şifreyi otuz saniye içinde silmeler, barikatları aşıp üye olmayı başaranlara İngilizce şartı koymalar…

Pendik Yalova arası feribot bileti almak için uğraş verdiğim sürede karadan dolaşsam vallahi daha çabuk varırdım gideceğim yere.

Ufak bir uyarı mı demiştim ben az önce?

Sabrınıza hayranım.

(***) Yazdığı bloglarda sık sık link veren, hatta verdiği linki açık adres şeklinde değil de farklı renkte yazdığı “şurada" ya da "burada” kelimesinin altına saklayan blog yazarına sesleniyorum. Bu işi nasıl yaptığınızı hani bana da öğretecektiniz? “Köprü kurman gerek, şimdi meşgulüm, devamını sonra anlatırım” dediniz. Az buçuk tadilat işine girdim diye inşaatçıların etmediği kalmadı, şimdi bir de “köprü yapıyorum” dersem dillerinden kurtulamam. Siz “öğretsem mi öğretmesem mi” diye karar verene kadar Milliyet Blog gerekli etiketlemeleri yapmaya başladı bile. Az kalsın sizi beklerken mevsimler değişecekti.

 
Toplam blog
: 61
: 2350
Kayıt tarihi
: 24.01.08
 
 

17 yaşımdaydım yazmaya ilk başladığımda. Dünyayı tanımaya çalışırken kendimi de tanıdım zaman içinde..