Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '07

 
Kategori
Kimya / Kozmetik
 

Makyajlı kadınlar

Sabahtan beri bıkkın ve suratsız bir şekilde oturup duruyorum. Hemen hemen bütün yazıları okudum, bir bardak nescafe, iki bardak çay içtim. Onbeş dakika öncesine kadar kendimi berbat hissediyordum. Ne mi oldu? Çok fazla birşey değil aslında. Tamam itiraf ediyorum; biz kadınlar için bazen herşeyden önemli olabiliyor. Yani ummadığınız bir anda ilk sırayı kapıyor.

Yan odaya geçip önce saçlarımı topladım. Sonra çantamı karıştırmaya başladım ve geçen gün alıp hiç kullanmadığım ruju gördüm. Pırıltılı, parlak, kırmızı-pembe arası renkte fırçalı bir adet ruj..... Dudaklarıma sürdükten sonra beni görmeliydiniz. Önce burnuma çarpan çilek kokusu garip bir rahatlama verdi, çatık olan kaşlarım gevşeyip düzeldi. Yüz kaslarımda ve yüz hatlarımda belli olan bir rahatlama, canlanma hissettim. Aynaya bakarken gülümsemeye başladım ve profilden rujum nasıl görünüyor diye bakmaya çalışırken gözlerimdeki pırıltıları gördüm. En güzeli de buydu benim için. Gülen ve gözleri pırıltılar saçan bir insandan daha güzel ne olabilir?

Bu arada hayretler içinde kaldım. Beni bu kadar değiştireceğini bilseydim sabah sürerdim şu ruju. Her zaman ''bakımlı kadın güzeldir'' denir ya bu söz çok doğru. Sanırım psikolojik olarak o zaman kendimizi daha iyi hissediyoruz ve bu da bir şekilde yüzümüze yansıyor. Yoksa yüzyıllardır kadınlar neden makyaj yapsın ki?Düşünsenize kleopatra dudaklarına kırmızı boya sürermiş. Anadolu'da yıllardır sürme ve kına kullanılır. Sürme gördünüz mü bilmiyorum sanırım bir çeşit taşı ezerek toz haline getiriyorlar. Parlak gri veya siyah oluyor. Sonra kibrit çöpünden göze rahat çekebilmek için çubuk yapıyorlar. O çöpü sürmeye batırıp alt göz kapağının normalde kalem çekilen yerine koyuyorsunuz sonra üst göz kapağınızı kapatıp çubuğu göz ucundan çekiyorsunuz. Gerçekten çok güzel duruyor ve yaklaşık 3-5 gün kalıyor. Belki şimdi daha modern, değişik olanları vardır. Benim anlattığım çoçukluğumda güneydoğu anadoluda gördüğüm sürme ve kullanma şekliydi.

Günümüzde bu makyaj ürünleri kozmetik adı altında geniş bir sektör haline geldi biliyorsunuz. Ben mesela en fazla ruj ve allık kullanmayı seviyorum. Fakat inanılmaz çeşitler var. Fondoten, göz altı kapatıcı, parlatıcı, parlamayı önleyici, binlerce ruj, far, göz kalemi çeşitleri...... vs. Saymakla bitiremeyiz. En çok makyaj tekniklerini merak ediyorum. Şimdiki makyözlerin bence ressamdan bir farkı yok. Çünkü, insan yüzünü bir tuval gibi kullanıyorlar ve tuval üstünde yeni bir yüz şekilleniyor. Sanatçıların makyajsız yüzünü görmüşsünüzdür çoğunu tanıyamayız. büyük burunlar küçülür, ince dudaklar kalınlaşır, kaşlar kavislenip yeniden çizilir, elmacık kemikleri belirginleşir, çene sivri görünür. Yani yüzdeki her bölge muhteşem olarak boyanıp sahneye sunulur. Peki biz sanatçı olmayan , sahne ışıkları altına çıkma gibi bir olasılığımız olmayan insanların bu kadar ağır makyaj yapmasına gerek var mı? Bence yok. özellikle 18-20 yaş arası kızlarımız o kadar ağır makyaj yapıyorlar ki hayret ediyorum. Makyaj yüzdeki kusurları kapatıp kadını güzelleştirmek için yapılır. Genç bir cildin ne kusuru olabilir ki? Hele o fondoteni yüzlerine sıvamıyorlarmı sinir oluyorum. Güzelim ciltlerinin bütün gözeneklerini kapatıp havasız kalarak erken yaşlanmasına, cansız ve soluk görünmesine neden oluyorlar ve birçoğu da bunu biliyor. Fakat tüketim çılgınlığı ve renklerin inanılmaz dansı onları da büyülüyor.

En güzeli yüzünüzü canlandıracak, hoş görünmenizi sağlayacak bir makyaj yapmaktır. Ben öyle yapıyorum ve mutlu oluyorum. Boya küpüne düşmüş gibi dolaşmanın alemi yok.

 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..