Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '09

 
Kategori
Söyleşi
 

Malatyalı kişisel gelişim yazarı Erol Afşin ile röportaj

Malatyalı kişisel gelişim yazarı Erol Afşin ile röportaj
 

GENÇ KUŞAK YAZARLARDAN , MALATYALI YAZAR , GENÇ GELİŞİM VE GENÇ ÖĞRENCİ YAZARI EROL AFŞİN : “ OKUMAK EYLEMİ VE SEVGİSİ SONUCUNDA YAZMAK İHTİYACI HİSSETTİM “

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

EROL AFŞİN- 1984 yılında Malatya’da dünyaya geldim. İlköğretimi bitirdikten sonra meslek lisesi “Bilgisayar Bölümünü” okuyarak buradan mezun oldum. Ardından İnönü Üniversitesinde “Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama” bölümü ön lisans programından 2005 yılında mezun oldum. Yüksekokula giderken ayrıca özel bir kursta bilgisayar dersleri veriyordum. Mezun olduktan sonra iki yıl daha ders verdim. 2007 yılında da devlete ait bir hastanede çalışmaya başladım.

SORU- Yazarlığınız nasıl başladı, ailenizin buna bakış açısı nedir?

EROL AFŞİN- Lisede, okulumuzun zengin bir kütüphanesi vardı. Sürekli boş derslerimizde ve öğle aralarında kütüphaneye gider ve kitap okurdum. Bu şekilde kitap okuma yetimi kazandım ve bugüne kadar okudum. Bundan sonra da bu güzel yetiyi devam ettirmek niyetindeyim. Bildiğiniz gibi toplumumuzda okuma oranı hayli düşük, her yerde olduğu gibi benim ailem de yazdığım yazılarımın ne getirdiği konusunda fikir sahibi değil. İşte okumayan bir toplum olduğumuzdan dolayı, kavramları tanımlayamıyor ve iyi mi yoksa kötü müdür, bunun değerlendirmesini yapamıyoruz.

SORU - Yazmak eylemi sizce neyi ifade etmektedir?

EROL AFŞİN -Yazmak, insanın gönlünden kopup gelen düşüncelerin dize gelmesi ve düzgün bir şekilde birçok insana ulaşmasıdır. Yüreğindeki sevginin dışa taşması ve başkalarıyla paylaşılmasıdır. Yazar insan düşüncelerini kâğıda dökmeden yaşayamaz. Sıkılır ve bunalıma girebilir, şayet yazma yeteneği varsa, yazmalı ve bunu insanlarla paylaşmalıdır.

SORU- Türkiye’de amatör yazar olmanın zorlukları neler, yayınevleri neden genç yazarları kabul etmez?

EROL AFŞİN -Yazarlık, uzun ve çileli bir iştir. Bir o kadar da çok değerli bir iştir. Bu meziyet de kolay kolay elde edilmiyor. İyi bir yazar olma yolunda, daima okumalı ve araştırmalıyız. Ustalarımızın neler yaptığını okumalı ve tahlil etmeliyiz. Yine varsa bu değerli üstatların biyografilerini okumalı ve hangi zorluklardan geçtiğini öğrenmeliyiz. Hiçbir yazar yoktur ki hemen eline kalem alıp ünlü olsun! Her şey zamanla ve sabırla olmaktadır. Yazmanın kaynağı okumaktır, yazabilmek için sürekli okuyama ihtiyaç vardır. Bunu şuna benzetirim: Engin bir okyanusta küçük bir sandalla yolculuğa çıkmışız, sandalın kayıklarının çalışması için okumaya ihtiyaç vardır, okuyarak kayıkları çalıştırır ve okyanustaki gezimize devam ederiz. İşte bu yolculukta zaten birileri sizi görecek ve fark edecektir. Sabır ve azim gereklidir. Belli bir seviyeye ulaştıktan sonra takdirler ve eleştiriler yöneltilecektir. Eleştiriler, hem olumlu hem de olumsuz gelecektir. Ama eleştirinin gelmesi de ayrıca bir güzelliktir, demek ki artık dikkate alınıyoruz, mesajı çıkmaktadır.

SORU- Kişisel gelişim yazarı olmak nereden aklınıza geldi? Ve bu tür kişisel gelişim yazıları yazmak size neler kazandırdı?

EROL AFŞİN- Yazılarım illa ki, kişisel gelişim türünde olsun diye yazmadım. Kalbimden geçen duyguların vücuda gelmesiyle bu yazılar meydana geldi. Tabii ki zaman içinde konular belirledim ve bu konular üzerinde yazılarımı yazdım. Yaklaşık bir yıldır, Genç Gelişim dergisi ve Genç Öğrenci gibi dergilerde yazılarım yayımlanıyor. Okuyucularımın iletişim kurarak beğenilerini iletmeleri de çok güzel bir duygu… Bu tür yazıları yazmakla, hem kendimi yoklamış oluyorum hem de bu özellikleri yazarken yeni yeni şeyler de keşfediyorum. Bir bakıma insan, yazarken de öğreniyor…

SORU - Yazma eylemi sırasında hayatınızda ne gibi olumlu ya da olumsuz şeyler yaşadınız?

EROL AFŞİN- Sizi mutlu eden ve adeta dert kapınız olan kalemin olumsuz bir şey getireceği düşünülemez. Ben de bu yolda henüz yeniyim. İnşallah bu yolda ustalarımızın hayatlarını okuyarak, eserlerini okuyarak geleceği daha iyi görmeye çalışacağız. Öncelikle yazma eylemi, insana manevi bir ferahlık verir. Birileri maddi kazançları olumlu getiri olarak düşünebilir. Dahası yazma eyleminde pek çok yazar, maddi olarak bir şey kazanmadığı gibi cebinden de birçok masrafı karşılamıştır. Yazar, manevi olarak büyük haz duyar ve huzur içinde olur. Konuşmaları, insanlara bakışı, hayata bakışı ve tabiatta olan bütün canlı ve cansız varlıklara karşı bakışı gelişir. Bu gelişimle birlikte daha duyarlı ve temkinli bir insan ortaya çıkar. Kendini en iyi şekilde ifade edebilme yetisini kazanır ki bu çok önemlidir. Toplum karşısında kendimizi ifade edebilmemiz, bugünkü iletişim toplumunda olmazsa olmazlar arasındadır.

SORU- Yazmak, bilinçli olan insana ne kazandırmaktadır?

EROL AFŞİN-Bir önceki sorunuzun devamı niteliğinde olacak bu… Yazdıkça öğreniyorsunuz, öğrendikçe merakınız artıyor ve sürekli okuyorsunuz. Bilinçli olan insana, bilgilerini kontrol etmesi imkânını verir. Yanlış bildiği konuları düzeltme imkânı verir. Mesela pek çok şeyi doğru kabul ederken, araştırdığımız vakit, bunların yanlış olduğunu ve yıllarca bu yanlışlarla yaşadığımızı öğreniriz zaman zaman… İşte bu tür olaylarla karşılaşmak yanlış anlamaları önlemiş olur ve yazar yazarak da okuyucusunun aynı hataya düşmesini engeller. Dolayısıyla toplumsal bir mutabakat söz konusudur.

SORU -Kitabınızın hazırlıklarının devam ettiğini biliyoruz, şu anda kitabınız ne durumda? Kitabınızın konusu ve bu kitabın diğer kitaplara göre farkı nedir?

EROL AFŞİN- Uzun zamandır hazırlığı içinde olduğum kitabım nihayet bitti. Kırk bir denemeden oluşan ve kişisel gelişim karesinden gülümseyen kitabım, bir yayınevinin yayımlamasını bekliyor. Yüreğimden kopup gelen duyguların satırlara dökülmesiyle bu kitap meydana geldi, akıcı ve samimi üslubuyla dikkat çekiyor. Ele aldığım pek çok konu da yoğun meşgale arasında hep ıskaladığımız şeylerden oluşmaktadır. Bu meşgaleler arasında göremediğimiz ayrıntıların, aslında bizi ne çok etkilediğini ve bu ayrıntılar üzerinde ne çok düşünmemiz gerektiğini gözlemliyoruz. Her yazar bir kalem, her kalem de farklı bir renktedir. Dolayısıyla her renkte de dünya saklıdır. Birçok yazar, çeşitli renklerle okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Ben de bu kitabımla meydana çıkacağım ve takdiri okuyucularıma bırakacağım.

SORU - Sizce yayınevlerinin yayımladığı kitaplar kaliteye göre mi, yoksa ticari kaygıya göre mi hazırlanmakta ve satışa sunulmaktadır?

EROL AFŞİN- Bu soru son derece ince bir konu, düşüncelerimi belirteyim. Öncelikle şunu bilmek gerekir ki yayınevleri ticari kuruluşlardır. Bu kuruluşların da devamlılığı esas olduğundan dolayı, maddi hesaplarını doğru bir şekilde yapmak ve devam ettirmek zorundadırlar. Tabii ki yayınevlerinin kendi kriterleri bulunmaktadır. Belli bir yayın profilleri vardır. Her biri farklı farklı alanlara yayılmış olabilir ya da bir yayınevi birçok yayını ihtiva ediyordur. Türkiye’deki okuyucu oranı da göz önüne alındığında, aslında Türkiye’de yayıncılığın zor bir iş olduğu göze çarpmaktadır. Tabii ki yayınevlerinin yeni ve genç yazarlara da fırsat vermesi, onların eserlerini biraz daha titizlikle inceleyip ona göre yol haritası çıkarması yerinde olacaktır. Şu anda edebiyat dünyasına bir kitapla atılmak isterken, ben de bu engeli yaşamaktayım. Bu vesileyle yayıncılara da bir nevi sesimi duyurmuş oldum. Ticari kaygı taşıyan yayınevleri zaten kendilerini belli eder ve kısa süre içinde yayın hayatı son bulur. Bence ticari kaygıdan öte kaliteye önem verildiği takdirde, yayınevinin ayakta kalması mümkündür. Sadece güncel konularla kitap çıkaran bir yayınevi düşünüldüğünde, bir süre konu gündemden düşünce, kitap da gözden ırak olacaktır. Yayınevlerinin de kendi içlerinde sıkıntıları var. Eseri bastıktan sonra özellikle dağıtım noktasında büyük sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Bir yayıncıya dokunsanız bin ah işitirsiniz!

SORU -Erol Bey, vakit ayırıp ve sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederim. Dilerim en kısa zamanda engeller kalkar ve kitabınızı kitaplığımızda görebiliriz.

EROL AFŞİN- Güzel düşünceleriniz için ve bu güzel röportaj için ben teşekkür ederim

TURAN YALÇIN

TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..