Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '09

 
Kategori
Eğitim
 

Malcolm X

Yazar Malcolm X’ i Müslümanlığı yayan bir vekil olarak tanır ve onun hayatının yazmak üzere ısrarlara başlar. Söz konusu, şeyhi Muhterem Elijah Muhammed olan ‘İslam Cemiyeti’dir. İslam Cemiyeti, Siyahların Müslüman olarak beyazlaşacağını savunan bir cemiyettir.

Kitabın önsözünde, yazarın Malcolm X’ i ikna çabalarından ve iknadan sonraki Malcolm X’ in gösterdiği özverilerden bahsedilmektedir. Malcolm X bir kişiye en fazla % 75 güvendiğini, kitabın yazarı Alex HALEY’e ise buna yakın bir oranda güvendiği için kitabın yazılmasına izin verdiğini söylemiştir.

Kitap özetle; devamlı beyaz insan baskısı görmüş, babası dahil aile büyüklerinin yarısı beyazlar tarafından öldürülmüş, önceleri siyahların üstünlüğünü daha sonra ise bir ırkın başka bir ırka üstünlüğü olmadığını savunmuş, dünyanın büyük üniversitelerinde seminerler vermiş, kendi deyimiyle, hapishanede doktorasını (deneyimle) yapmış ve sonunda Malik El-Şahbaz olmuş bir zenci ‘Kızıloğlan’ın hayatının otobiyografi şeklinde yazılmış çarpıcı hayat hikayesini gözler önüne sermektedir.

Malcolm X, henüz annesi ona hamileyken sırf rengi yüzünden işkenceler görmeye başlamıştır. Babası rahip olan Malcolm’un evi, annesi ona hamileyken yakılmış ve itfaiye dahil, ırkdaşlarından da olsa kimse ona yardım etmemiştir. Yakanların gerekçesiyse; vaiz baba Earl’ in yaptığı vaazlardır. Ona göre siyahlar bu işkencelere razı olmamalı, asıl memleketleri Afrika’ ya geri dönmelidirler. Çünkü Earl’in altı kardeşten dördü beyaz işkencesi sonucu ölmüştür. Böylece Malcolm’un kendi ölümünün de böyle olacağı korkusunu içine doldurmuştur. Babasının yedinci çocuğu olan Malcolm LITTLE, 19 Mayıs 1925’te Omaha’da dünyaya gelir.

Babdist vaiz baba Earl Marcus Garvey’in savunuculuğunu yaptığı, beyazlara bağlı kalmanın yanlış olacağını savunan bir örgütün üyesidir ve vaazlarıyla oradaki büyük kesim zenciyi etkilemektedir. Bu yüzden de zencilere karşı savaşan ‘Kara Tugay’ bu aileyi orda barındırmayacaktır. Bu örgütün yaşattığı vahşi geceden sonra aile Lansing’e göç eder. O zamanlar zencilerin dışarıya çıkmasına izin verilmediği bir dönemdi ve şimdi o Lansing, Malcolm’ un konferans verdiği Michigan Eyalet Üniversitesinin kurulu olduğu bir Lansing’tir. Malcolm üniversitenin bu özelliğinden dolayı orda bulunan bütün yüksek lisans ve doktora öğrencilerine yardım etmektedir.

Gerek maddi açıdan gerek ailedeki sağlıklı iletişim açısından olsun sorunlu bir aileye sahipti Malcolm. Fakat Malcolm normal siyahlardan biraz beyaz olması dolayısıyla babasından fazla şefkat, annesinden ise fazla dayak görüyordu. Lansing’ te başarı kazanmış zenciler garsonluk, boyacılık gibi ayak işlerine bakardı; hele hükümette bu işleri yapmak zenciler için sağlam bir statüdür. Baba Earl burada da vaazlarına devam eder, bazı toplantılara Malcolm’u da götürürdü. Fakat Malcolm hiçbir zaman babası gibi zencilerin Afrika’ya geri dönmelerini savunmamıştır. Ailenin en asi ve yaramaz çocuğu olan Malcolm gördüğü sevginin ve paylamanın sebebini şu şekilde açıklar: “<ı>Tenimin rengi öteki kardeşleriminkinden daha açık diye babam bana iltimas geçiyordu ya; annem de yine aynı sebepten üstünlük duygusuna kapılmamam için beni daha çok paylıyordu.”

<ı>

Beyazların onlara taktığı ‘<ı>arap, karaoğlan, zenco’ gibi sıfatlar; onların gerçek isimlerinin bunlarmış gibi davranmalarına sebep olur. Doğru ya dilleri böyle alışmıştır bir kere…

Ve işte o meşhur kabus gecesi…

Bir kavga sonucu evden dışarı çıkan baba Earl’in bir daha geri dönüşü olmamıştır. Anneyse bu görüşün son görüş olduğunu belki de bir kadın önsezisi ile hissetmiştir. Suikaste uğrayan rahip öldükten sonra da işkence görmüş, cenaze töreni bile kilisede yapılmamıştır. Acaba bu bir din adamına mı yoksa bir insana mı yapılan saygısızlıktı? Bütün kopmalara; yani annenin bir akıl hastanesine yatmasına, kardeşlerinin her birinin bir yere dağılmasına, Malcolm’un hırsızlıktan yakalandıktan sonra ıslahevine gönderilmesine sebep olan işte bu gecedir. Baba öldükten sonra Malcolm kardeşleriyle birlikte çeşitli işlere başvurur ve zenciliğinden dolayı kovulur. Malcolm o dönemi kısaca şu sözleriyle ifade eder: “<ı>Ben ya Kara Tugaylarca ya da Klanlarca öldürülmüş bir babanın oğluydum; ben sigorta şirketinin sigorta parasından beş kuruş bile ödemeyi reddettiği, bir bakıma babamdan daha beter bir ölüme mahkum ettiği bir annenin oğluydum.”

<ı>

O zamanlar çocukları kötü ailelerden alıp iyi ailelere teslim eden refah kurumları vardır. Bu kurumların üyeleri Malcolm hırsızlık yaparken denk gelmişler ve onun başka durumu daha iyi bir aileye teslim edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Tabi ki hırsızlıktan yakalandıktan sonra annesinden yediği kırbaçlar da bunun bir cabası olarak görülmektedir. Böylece Malcolm refah durumu daha iyi bir aileye, orda da uslanmayınca ıslahevine gönderilmiştir. Annesi bu süreç içerisinde diğer evlatlar da başka ailelere teslim edilince ve Earl’den sonra bulduğu erkek de onu terk edince kendini bir ruh sağlığı hastanesinde bulmuştur.

Malcolm’un bu süreç içerisinde nerdeyse yapmadığı bir iş kalmaz; boyacılık, garsonluk, boksörlük…

Yine bu sırada ıslahevindeki müdirenin kararıyla bir ortaokula kaydı yaptırılır. Orda çok başarılı olur ve öğrencilerin ve öğretmenlerin hem gözdesi, hem maskotu haline gelir. Hatta öğretmeni “<ı>Ne olmak istiyorsun” diye sorunca, <ı>“Avukat olmak istiyorum” cevabını verir. Malcolm bu ortaokul öğreniminden sonra annesinin eski bir dostu sayesinde Boston’a gitme kararı alır.

Boston’da Shorty adında hemşerisiyle bir tesadüf sonucu tanışır ve deyim yerindeyse bu bütün kötülüklerin başlangıcı olur. Malcolm bu süreçten sonra saçını düzelttirecek, gittiği dans gösterilerindeki insan çokluğu sebebiyle kendini uyuşturucu ve fuhuşun içerisinde bulacaktır. Aynı zamanda dans gösterisinin yapıldığı elit mekanda boyacılık da yapacak; yani sağlam bir statü elde edecektir. Malcolm buradaki dans faaliyetlerine devam ederken buradaki işinden ayrılıp bir pastanede garsonluk yapmaya başlar ve ilk aşkı olan Laura’yla burada tanışır. Laura, Malcolm’la tanışmadan önce derslerinde başarılı, düzenli bir yaşama sahip bir gençtir. Fakat Malcolm’un ısrarlarıyla bir gün dans gösterine gitmek için babaannesiyle yaptığı kavgadan sonra tabiri caizse Laura yoldan çıkmış, bu süreçten önce de Malcolm onu aldatmış ve Malcolm ömrü boyunca Laura’nın bu durumuyla ilgili vicdan azabı yaşamıştır. Zaten Malcolm bu esnada ‘<ı>kötü’ beyaz kadın Sophia’yı bulmuştur.

Malcolm artık yoldan çıkmış biri olarak yaptıkları nedeniyle ‘<ı>kızıloğlan’ lakabıyla anılmaktadır. Boston’dan sonra neredeyse tamamında zenci yaşayan Harlem’e gitmiştir. Malcolm artık kötü işlerin aranan ismi olmuş ve bu dönemin özelliğini şu şekilde dile getirmiştir: “<ı>En iyi müşterilerim papazlar, güvenlik mensupları, toplumsal yardım işlerinde çalışanlar ve başkalarının hayatlarını sürdürmekte büyük rolleri olan önemli kişilerdir.”

<ı>

Çok istemesine rağmen üniversiteyi okuyamamış, çalışmak zorunda kalmıştır. Michigan ve Boston derken kendini Harlem’de bulmuştur. Bir siyah olarak kendisine dayatılan yaşama biçimi, onu sonunda verdiği rüşvetten yakalanınca hapishaneye düşürür. Üniversiteyi Harlem sokaklarında tamamladığını ve doktorasını da hapishanede hazırladığını uzun uzun anlatır.

Okuma açlığını hapishanede giderir ve doymak bilmeyen bir istekle kütüphanesindeki kitapları tek tek okur. Hapishane yılları için; “<ı>Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa; gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa üniversiteden sonra hapishanedir.” diyerek hiç kimsenin çaresiz ve çözümsüz olmadığını vurgular.

1947 yılında, cezasını çekerken tanıştığı bir Müslüman tutuklunun etkisiyle İslamiyet’i kabul eder. O günden sonra da yaşadığı kötü hayatı bırakarak kendini Müslüman zencilerin davasına adar.

İşte bir hayatın müthiş dönüm noktası…

Yedi yıllık hapishane eğitiminden sonra başka bir Malcolm X olarak Harlem’e geri döner. Hapisten önce bir sokak serserisiyken, şimdi ABD’de hızla gelişen İslam’ın etkili ve ateşli bir temsilcisidir. Malcolm LITTLE olan soyadını, Harlem’de X olarak değiştirir. Yeni soyadı, onun Afrikalı atalarının artık kendisi başta olmak üzere kimse tarafından bilinmediğinin bir simgesidir. Elijah Muhammed’in öncülüğünü yaptığı ‘<ı>Siyah Müslümanlar Hareketi’ Malcolm X’le daha da kuvvet kazanarak yayılmaktadır. Artık o Elijah Muhammed’in baş kurmayıdır. Fakat Elijah Muhammed’in zina yapmasına karşı çıkması, daha sonra da Elijah Muhammed’ in, Malcolm’a Başkan Kennedy’nin öldürülmesi hakkındaki yetkisiz ve iğneleyici sözlerinden ötürü sessiz kalmasını emretmesi, Malcolm’un kendi hareketi içinde izole edilmesine sebep olur. 1962’den sonra İslam’ı iyice öğrenmiş ve Elijah Muhammed’in peygamberlik iddiasıyla birlikte ırkçılığına karşı çıkmıştır.

Gerçek İslam’ın, Elijah Muhammed’ten çok uzak olduğunu biliyordu. Bunun için önce Hacc’a gitti. Sonra Tunus, Cezayir gibi Müslüman ülkeleri dolaştı. Bunu, İslamiyet’i bütün incelikleriyle kavrayabilmek; ırk, renk ve dil ayrımı yapılmadığını görmek için yapmak istiyordu ki; amacı bilmesine rağmen sadece hissetmekti… O, ABD’de bildiği İslam ile Mekke’de gördüğü İslam arasında dağlar kadar fark olduğunu anlayınca soyadını EL-ŞAHBAZ’a çevirdi. Çünkü o; <ı>“gözleri mavinin en mavisi, saçları sarının en sarısı insanlarla aynı tabaktan yemek yemiş, aynı saflarda omuz omuza namaz kılmış”tı.

Bu ziyareti de şu şekilde dile getirmektedir: “<ı>Ben ırkçıydım ve İslamiyet’i de o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammed ve Hz. İbrahim’ in yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret etikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim.” Artık kendisini, İslam’ın sömürgecilik ve ırkçılık karşıtı evrensel mesajını tüm dünyaya iletmek için adamıştı. Bu davranışı, beyaz ve zenci Hıristiyanların dışında, Elijah Muhammed’in de düşmanlığını kazanmasına yol açmıştır. Fakat bu sırada Malik EL-ŞAHBAZ evinin yakıldığı bölgede kurulan üniversite dahil Harvard, Oxford gibi bir çok üniversitelerde kardeşlik üzerine seminerler vermiştir. Hacc dönüşünden kısa bir süre sonra 1965 yılında New York’da bu seminerlerden birini yaparken, kendisine sekiz adım uzaklıktan, “Z<ı>enci ellerini cebimden çek!” diyerek, <ı> ne yazık ki yine bir siyah tarafından 16 yerinden vurularak saldırıya uğramıştır. Malcolm aldığı yaralarla çok sürmeden ölmüştür. Cinayet zanlısı olarak Talmadge HAYER adındaki; ama Thomas HOGAN olarak bilinen ve kendini Müslüman olarak tanıtan siyah şahıs tutuklanmış, diğer üç zanlı yargılanmış, yine de bu üç zanlı hayatına serbest bir şekilde devam etmiştir. Şu an Hayer; Mücahid Halim olarak tanınmakta, Butler; Muhammad Abdül Aziz olarak tanınmakta ve Harlem camisi başkanlığını yürütmektedir. Johnson ise Halil İslam adını almıştır.

Malcolm X’i Elijah Muhammed’ in öldürtdüğü ileri sürülüyordu. İkisi arasında 1964 Martından beri süregelen çatışmaları bilenler, bu suikastin söz konusu sözde şeyh taraftarlarınca düzenlendiğini düşünmüşlerdir. ABD zenci Müslüman hareketinin şeyh ya da peygamberi bu söylentileri yalanlamak için yaptığı bir basın toplantısında: “O<ı> çok konuşuyordu, cezasını buldu, ” demiştir. Bu söz belki de cinayeti Elijah Muhammed’in yaptırdığının bir kanıtıdır.

İşte önce renge, sonra kardeşliğe adanmış bir hayatın çarpıcı hayat öyküsü…


Sonuç:

Irkçılığın ve kardeşliğin arasındaki şu çizgi Malik EL-ŞAHBAZ’ın şu sözleriyle net bir şekilde anlaşılabilir:

<ı>“Elime geçirebildiğim her fırsatta, Harlem’deki ileri gelen kişilerle uzun uzadıya konuşuyorduk. Bunun yanında halka hitaben konuşmalar da yapıyordum, diyordum ki: -Gerçek İslam’ın bana öğrettiğine göre; insanlık ailesini ve insan toplumunu dört başı mamur bir duruma getirebilmek için, dinsel, siyasal, ruhsal, ırksal, ekonomik cüzlerin tümünü bir araya getirmek gerekmektedir.-”

<ı>

Düşünce dünyamıza az da olsa birşeyler katabilmesi umuduyla…

Yasemin TOSUN

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..