Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '10

 
Kategori
Anılar
 

Malinda Martavelli'nin maceraları (çıkmaz sokak)

Koşa koşa gitti, çıkmaz sokağın sonuna. Bir kapı vardı, açtı, girdi, yasemin kokuları aldı. Çiçek saksıları dizili bir bahçe vardı. İleride bir kuyu vardı. Çiçekleri sulamak için su çekerlerdi, akşam üzerleri. Tek katlı bir ev vardı bahçede. Küçük. İki oda, bir salon, bir mutfak. Salon; iki odanın önüne açılan küçücek bir oda gibiydi. Duvarlarında yaşlıların, ölü yaşlıların resimleri dururdu. Bahçe akşamüzeri sulanır, beton yıkanırdı. Yaseminlerin baygın kokusu dirilirdi.

Bu evin yanında Gülsüm Ablanın evi vardı. Yaşlı bir kadındı, niye abla derlerdi, anlamazdı. Bayramlarda gittiklerinde camlı dolabından muhtemelen önceki bayramdan kalan şekerleri ikram ederdi. Bir kez içinden kurt çıkmıştı. Eli bastonlu, çocukları çok sevmeyen bir kadındı. Büyükçe bir bahçesi vardı.

Gülsüm Ablanın karşısında Kadriye Teyze vardı. Titiz bir kadındı. Geliniyle oturuyordu, Nazmiyeyle. İyi anlaştılar. İlginç bir evdi, onlarınki... Eve girerdin bir salondan, arkada odalar ve bir mutfak, küçük bir bahçe. Üst kat gelininin eviydi. Birlikte yaşıyorlardı, varlıklıydılar ve şişmanlıyorlardı gitgide. Halil Abiye gülerlerdi ençok. Nazmiyenin eşiydi. Traktörü tamir ederdi, oturduğunda kıçının çatalı görünürdü, gülmekten ölürlerdi. Çok sevimli ve mülayim bir adamdı. Mustafa Amca dağ gibi bir adamdı. Kadriye Teyzenin eşi. Bağları vardı. Bağa giderlerdi yazları.

Sevim Ablanın bahçesi taşlı taşlıydı, arnavut kaldırımı gibi. Bahçede bir mutfak vardı sağ tarafta. Tatar börekleri yapardı orda. Bahçede çamaşır yıkardı. Tamircide çalışan oğlu Oktayın tamirciden gelen kotlarını fırçalardı, bileklerinin ağrıdığından yakınırdı. Bir hayat ve ona bakan üç odaları vardı. Biri babaannenindi ona Tete derlerdi.Çaputlardan çok güzel kilimler dokurdu.Bir oda Sevim Abla ve eşi Ali Abinin odasıydı. Bir odada da otururlardı. Hayatın üzerinde yüksekçe geniş bir alan vardı anneler dedikodu yaparken çocukların rahatça kudurabileceği(!).

Sevim Abla arabacılık yapan Ali Abinin çapkınlıklarından bıkmıştı, bir de şu çiçeklerini döküp bahçeyi batıran kokar ağacından...çiçekleri taşların arasına dolar, canı çıkardı, süpüreceğim diye.

Dilek ve Melekti kızları. Melek Abla iş yaparken bağıra bağıra şarkı söylerdi, düz siyah saçlı, çok güzel bir kızdı, herkes beğenirdi onu.

Bahçelerinin uzak bir köşesinde bir mercanköşk vardı. Biraz koparılır, kahve pişince içine konurdu, güzel koksun diye...Çocukları gönderirlerdi., biraz mercanköşk getirsinler diye.

Servet Abla hıdrellezde saçlarına güller, kapılara asma yaprakları asar, erkenden bütün komşuları uyandırmaya çıkardı, mahalleyi şenlendirirdi.

Hüdaverdi Abla;ocuklarıyla birlikte, kocasının yolunu beklerdi Almanyadan gelecek diye...Sonra o da gitti Almanyaya. Kavgacıydı, güçlü kuvvetli bir kadındı.

Neriman Abla üç oğlu ve kocasıyla mutlu bir kadındı. Evlerinin üst katındaki terasta Hasan Abi içerdi akşamları.

Hikmet Abla sokağın en pasaklı ve gönlügeniş kadınıydı. Oğulları tamircilik, tenekecilik yaparlardı. Çok sinirli, ama hayatı anlamış çocuklardı. Oğulları Hasan ve Mehmetti. Hasan Abinin güvercinleri vardı. Atölyeden gelir, kuşları uçurmaya çıkardı.Mehmet Abi Nurten Ablayla evlenince annesiyle birlikte yaşamaya devam etti.

Yan taraflarında bir akrabaları otururdu, Kamile Teyze. Yalnız yaşayan yaşlı bir kadındı.O küçücük evi pırıl pırıldı.

Hikmet Ablanın karşısında Mehmet Amca diye yaşlı bir amca vardı, yalnız yaşıyordu, bir gün öldü dediler...

Onların evi ortalarda bir yerdeydi, sokak duvarları boyanırken kırmızı bir kuşak çekilirdi alt tarafa. Girişte küçük bir bahçe, solda eve giriş.bir ufak ara, iki oda, banyo ve mutfak.Arka tarafta eski eve ait iki oda vardı, içiçe geçen. Bu ev çok değişmişti.Daha küçüktü önce, sonra yandaki komşunun evi alınmış, biraz büyümüştü. Aile büyümüştü çünkü. Eskiye ait şeylerle yeni şeyler biraradaydı. Birlikte ve uyumsuz . Almanyaya gidilmişti, sonra dönüldü, tutunulamadı. Çocuklar babaanneyle kalmışlardı bu arada, annelerine uzaklaşmışlardı, oysa anneleri çok severdi onları.Bu iki kadının arasında kalmışlardı, hangisini sevseler, öbürü incinecekmiş gibi. Geceleri hayaller kurardı küçük kız. Genelde Malinda yada Mary gibi bir ismi olurdu. Bir prensesin hizmetçisi olurdu, o prenses kendisiydi.

Dayısını çok severdi, onun kahramanıydı. Yapmak istediklerinin bir işaret fişeği gibiydi. Cesareti onu büyülerdi. Genelgeçerden farklı ve kendine özgüydü.Deliydi...iyi bir deli...

 
Toplam blog
: 25
: 541
Kayıt tarihi
: 10.06.07
 
 

15-20 yıldır ajandası olan, bazen gri hücrelerden bu ajandaya düşen yazıları fazlaca önemseyen bir h..