Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '15

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

Maltepe TSKM'de Leyla Ünver konseri

Maltepe TSKM'de Leyla Ünver konseri
 

 

 

Sanat güzelliğin ifadesidir.

Bu ifade söz ile olursa şiir,

Nağme ile olursa   musiki, 

Nakış ile olursa ressamlık,

Oyma ile olursa heykeltıraşlık, 

Bina ile olursa mimarlık olur.”

               K. Atatürk  

 

 

Sanatçı Leyla Ünver ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Müfettişi görevini yürüttüğü yıllarda tanıştım. O içten türkülerinden etkilendim ve zaman zaman internet ortamında dinledim.

Maltepe ilçemizin Belediye Başkan Yardımcılığı görevine atandığını öğrendim. Kendisini makamında ziyaret ettim ve kutladım. Güler yüzle içten karşıladı. Ne ki görev alanının kültürden sorumlu belediye başkan yardımcılığı  olmadığını öğrendim. Oysa sanata ve kültüre herkesten daha yakın... Kültür bölümünde daha yararlı olacağı, inancındayım. Doğrusu öğretmene inşaatçılık,  inşaatçıya öğretmenlik görevi vermeyle özdeşik buldum. Eşyanın doğasına da aykırı değil mi? Düzeltilir düşüncesindeyim.

Leyla Hanım, Bayrampaşa Kültür Merkezi’nde konserine davet etti. Ne ki gitme olanağım olmadı. Yine bir çağrı iletisi aldım. Maltepe Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde Leyla Ünver Konseri’ne çağrıldım. Bu kez gitmeye karar verdim. Salonda girdiğimde personel güler yüzle karşıladı! İçim açıldı!   Sergenden Ocak 2015 Ayı Etkinlik Takvimi ile gazetelerden aldım. Başkan Kılıç'ın sunuş yazısın eksiksiz ve güzel anlatımlı buldum.

Görevli yerimi gösterdi. Konserin başlamasını bekledim . “Bizi büyüten sevda türküleri”yle başlıklanmış konser izlencesini incelemeye koyuldum. 

                                                                                  ***

                                                  Kimdir Leyla Ünver...  Kısaca tanıyalım:

Leyla Ünver, Sivas - Hafik ilçesi - İnköy doğumlu. İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Halkla İlişkiler Radyo Televizyon Bölümü mezunu, İstanbul üniversitesi İktisat Fakültesinde Kamu Yerel yönetimler ve Girişimcilik alanında yüksek lisans yaptı.

Bir süre ulusal basın ajansında muhabirlik görevi yapan Leyla Ünver, 1983-1994 yılları arsında İstanbul Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğünde Başkan Basın görevlisi olarak çalıştı. Daha sonra Basın istihbarat şefliği yaptı.

1989 yılında açılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi müfettiş yardımcılığı sınavını kazandı ve bir süre müfettiş yardımcılığı yaptı. 1992 yılında müfettişlik yapmaya başladı.

Ayrıca İstanbul Belediye Konservatuarı’nda müzik eğitimi alan sanatçı, zaman zaman  konserler verdi. Şimdilerde Maltepe Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.               

***   

Sunumu Emel Seçen’in yaptığı etkinlikte Mustafa Tatlıtürk, Sema Yadigâr, Kemal Kaplan ve Leyla Ünver, gibi sanatçıları izleme fırsatım oldu.

Leyla Ünver; esprili ve rahat davranışı ve hoş ses tonuyla dikkatleri çekti. Bağlama ve zurna eşliğinde seslendirdiği Ali’yi gördüm Ali’yi, beni beni, bana yücelerden, dost elinden, leylim ley, gibi eserleriyle dopdolu salondaki izleyicilerden yoğun alkış aldı ve ortamı ısıtma çabasını gösterdi!

Program başında ve sonlarına doğru etkinliğe uygun şiirler de seslendirildi.

Belliğimden Shelley'in: " Toplumu törenler, bireyi müzik eğitir." özdeyişi, sözcük sözcük geçti. Bir de şu dörtlükler: 

Bana yücelerden seyreden dilber
Siyah kirpiklerin ok mu cananım?
İnsaf et yüzünü, yüzüme dönder
Istırabın sonu yok mu cananım?

Gönül sevdi benim günahım nedir?
Yandım hasretine bunca senedir
Mecnun'un derdinden derdim fenadır
Istırabın sonu yok mu cananım?

Bu dünya misaldir çatısız hana
Ebedi kalmadı şaha, sultana
Deryanın içinden bir damla bana
Bu da Mahzuni’ye çok mu cananım.?

                       *** 

Programa göz gezdirdiğimizde  “Bizi büyüten türküler yedi ulu ozan anması.” sözcükleri dikkat çekmektedir. Konuya açıklık getirelim, istedim. Edindiğim bilgilere göre (Kaynak: http://www.piryolu.com/forum/yedi-ulu-ozanlar/47-yedi-ulu-ozanlar.html ); 

Yedi ulu  ozanlar, Alevilik felsefesini en iyi şekilde dile getirmişlerdir. Şiirleri, söyledikleri sözler Aleviler için adeta kanun sayılmıştır. Cemlerde en çok bu ozanların deyişleri çalınır, şiirleri okunur, olmuştur. 

Bu ozanların şiirleri ve deyişleri günümüzde de özelliğini korumaktadır.. Buradan da anlaşılacağı üzere; bu ozanlar aradan geçen tarihi silmişler, güncelliğinden hiç bir şey kaybetmeden günümüzde de Alevilerin moral ve direnme gücü olan şiirleri, deyişleriyle ölümsüzleştirmişlerdir. 

Kimileri Alevi ozanların sayısının yedi ozan ile sınırlandığını düşünmekte, söylemekteler. Bu bir yanılgıdır. Alevilerde şüphesiz ulu mertebesine gelecek daha nice ozanlar var. Yalnız bu ozanlar semboldür. Kimse Alevi ozanların sadece bu yedi ulu ozan ile sınırlı olduğunu sanmasın. Bu yedi ulu ozan diğer ozanların temsilcisi, sözcüsü, sembolü konumundadırlar.Aleviliğin tanınması açısından Aleviliğin kart adresleridir. Alevi tarihine deyişleriyle, şiirleriyle yön vererek Alevi inancına bağlılıklarını yaşamlarıyla kanıtlamışlardır.Aleviliği teorileştirenler de diyebiliriz yedi ulu ozan şunlardır:

                                               1-Seyyid Nesimi (1369 – 1417)

Bağdat’ın Nesim Kasabası'nda yetişmiş, Diyarbakır bölgesine yerleşen Türkmenlerdendir. Halep’te Hallac-ı Mansur’un düşüncelerinin iz sürücüsü olduğu için kafir sayılıp derisi yüzülerek öldürülmüştür.

Nesimi, Hurufi’dir. Fazlullah Hurifi’ nin görüşlerini benimsemiştir. Varlık birliği görüşünü savunan, kişi ile tanrı arasında bir nitelik yükleyen inanç arasında bağlantı kurar. Tanrının yetkin (Kamil) insanda görüldüğü tasavvufi görüşünü benimser.

Başlıca eserleri Türkçe ve Farsça divanlardır. Azeri asıllı Türkmenlerdendir. Katledilme sırasında rivayete göre derisi eline verilip giderken, Halep’in 12 kapısından aynı anda çıktığı görülmüştür.

Yolda birisine “Gerçek Kâbe’nin yolcusuyuz.” Elinde yüzülmüş derisini göstererek “İhramımız budur” dediği beyti meşhurdur.

                                               2-Şah Hatayi (Şah İsmail) (1487 – 1524)

Yedi Ulu’lardan Şah Hatayi; 1487 yılında İran-Erdebil’de doğdu. Anadolu’daki Alevi cemlerinde nefesleri en sık yer alan ululardandır. Babası Şeyh Haydar, anası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Halime Begüm Sultan’dır.

Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’le 19 Mart 1514’de yaptığı Çaldıran’daki savaşı kaybetti. Bu onun için sonun başlangıcı oldu. 1524’de 37 yaşında iken Azerbaycan’da Hakk’a yürüdü. Cenazesi Erdebil’e götürülerek, dedesi Şeyh Safiyüddi’nin türbesi yanında toprağa verildi.

Şah Hatayi çok iyi bir eğitim almıştır. Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli üstüne pek çok içtenlikli nefesler yazmıştır.

                                               3-Fuzuli (1504–1556 )

Asıl adı Mehmet olan Fuzuli; 1504 ‘de Kerkük’te doğdu. Kerkük’te Bayat Türkmen boyunun Karyağdı soyundan gelmektedir.

Şiirlerini hem Türkçe, hem Arapça hem de Farsça yazan Fuzuli’nin en başarılı eserleri Türkçe yazılmış olanlarıdır. Fuzuli; yalnızca Türk ve Fars edebiyatında değil, dünya klasikleri arasında da saygın bir yer almış ozandır.

Bir gönül eri olan Fuzuli; yaşamı süresince Kerbela ve Bağdat çevresinden ayrılmamış, bir süre Hz. Ali’nin türbesinde türbedarlık yapmıştır.

Kitaplar Fuzuli’nin en büyük dileğinin Kerbela’da ölmek olduğunu yazar. Fuzuli yakın çevresine Hz. Hüseyin’in türbesinin yanında toprağa verilmeyi ve mezarına taş konulmamasını vasiyet etmiştir. Kendisi veba hastalığı salgınında Hakk’a yürümüş ve vasiyeti yerine getirilmiştir.

Kerbela Olayı’nı anlatan “Hadikat-ü Süeda” (Mutluların Bahçesi) en önemli eserlerindendir.

                                               4-Yemini (15. yüzyıl sonu-16 yüzyıl başı)

Yemini, 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarısında Tuna Irmağı yörelerinde yaşadı. Çeşitli kaynaklar tarafından asıl adının Ali olduğunu, Akyazılı İbrahim Dede zaviyesinde hizmet ettiğini ve “Yemini” mahlasını kullandığını yazar. Demir Baba Velâyetnamesi’nde adı “Hafız Kelam Yemini” olarak geçer. Bundan da Kuran’ı ezbere okuduğu anlaşılır.

Hz. Ali’nin mitolojik yaşamını konu edinen ‘Faziletname’ adlı kitabı 7300 beyitten oluşmaktadır. Kitap bir erdem kitabıdır. Bu kitap, Hz. Ali’nin yaşamının, Ehlibeyt ve Ali sevgisinin yoğun işlendiği temel eserlerinden biridir. Bu eseri Kitab-ı Erdem (iyi ahlak kitabı) olarak niteleyenler kitaptaki doğruluğu, dürüstlüğü, alçak gönüllülüğü yaşam biçimi ve inanç biçimi haline getirmesinden dolayı Yemini’ye daha bir saygı duyarlar.

                                               5-Virani (16.yüzyıl)

Doğum ve ölüm tarihi belli olmayan Virani’nin; 16. yüzyılda Eğriboz adasında doğduğu söylenir. Hurufiliği benimsemiş bir Bektaşi ozanı olan Virani; bir süre Necef’te Hz. Ali’nin türbesinde türbedarlık hizmeti vermiştir.

Virani; Balkanlarda Demir Baba’dan babalık icazeti almış, Hz. Ali tutkusunu dile getiren çok sayıda şiir yazmıştır.

Bazı araştırmacılar, yazılarında Virani’nin aruz vezni ile 300’e yakın şiir söylediğini ve koca bir divan oluşturduğunu bildirerek Ozan’ın az çok öğrenim görmüş olduğunu belirtirler.

Virani’ye göre, evrende ve bütün nesnel varlıklarda görünen Hz. Ali’dir.

                                               6-Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl)

Pir Sultan Abdal’ın 1500 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Doğduğu yeri ise kendisi şiirlerinde, “Benim Aslım Horasan’dan Hoy’dandır” diyerek belirtiyor.

Asıl adı Haydar olan Pir Sultan Abdal’ın Sivas’ın Yıldızeli’ne bağlı Banaz Köyü’nden olduğu söylenir. Pir Sultan’ın yaşamı Alevi Bektaşi toplumunun söylencelerine dayanır.

Şiirlerinden ise Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail’in oğlu olan Şah Tahmas zamanında yaşadığı anlaşılır.

Pir Sultan Abdal, döneminin toplumsal sorunlarına eğilmiş, bunları kendisine konu edinmiş, çıkış yolları aramış, yer yer şiirini sanatını da bu uğurda aracı yapmış bir ozandır. Bu nedenle halkla, halkın sorunlarıyla özdeşleşmiş ve bütünleşmiştir.

Pir Sultan Abdal, Osmanlı zulmüne karşı Anadolu halkının sıkılmış yumruğudur. Haksız gidişe “dur” diyen bir haykırıştır.

                                               7-Kul Himmet (16. yüzyılın ikinci yarısı)

Kul Himmet; Tokat’a bağlı Almus ilçesinin bugünkü adı Görümlü Kasabası olan Varsıl Köyü’ndendir. 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Kul Himmet bütün nefeslerinde Hz.Ali, 12 İmamlar ve Hacı Bektaş Veli’yi büyük bir içtenlikle anlatır.

Kul Himmet’in nefesleri de diğer ulu ozanların nefesleri gibi her Alevi ceminin vazgeçilmez nefesleri arasındadır.

İyi bir tekke ve tarikat eğitimi gören Kul Himmet’in, Pir Sultan Abdal’a bağlı olduğu, onun çevresinde yetiştiği, müridi olup O’nu izlediği şiirlerinde açıkça ortaya çıkar.

Halk ozanlarında Alevi Bektaşi olmayanlar bile onun etkisinde kalmış, ona yakınlık göstermiştir.

Kul Himmet; tarikat ışığında beliren insan sevgisini Hacı Bektaş Veli üzerinde yoğunlaştırarak nesnel duruma getirmiş, tanrı kavramını bir varlık olan insanla özdeşleştirmiştir.

*

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..