Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '10

 
Kategori
Blog
 

Malumatımı Arz Ediyorum

Malumatımı Arz Ediyorum
 

............................www.resimler.tv.............................


Sevgili Dostlar,

Ocak ayında yedi adet yazı yazmışım. Şubat’ta altı. Mart neredeyse bitti oldu daha iki…

Ki ben, günde ortalama bir yazı yazan bir blog yazarıydım bir zamanlar. Şimdi olmuyor. Neden mi yazmıyorum?

Aslında “yazmıyorum” diye bir şey yok. Yazamıyorum. İçimden gelmiyor. Kendimi, suyu sıkılıp bir kenara atılmış narenciye kabuğu gibi hissediyorum.

1996 yılı ekim ayından bu yana –sekiz aylık kısa dönem askerlik süremi saymaz isek- kesintisiz çalışma hayatının içinde oldum. Yıllık yasal ücretli izinlerim ve bir kere kullanmak durumunda kaldığın on günlük sağlık raporu aram dışında her günüm çalışmakla geçti, 96 Ekim’inden bu yana.

İşyerimde yaşanan sıkıntılı sürecin tepe yaptığı dönemler yaklaşık bir buçuk sene öncesine tekabül ediyor. Ve bugüne dek geçen bu bir buçuk sene resmen burnumdan, burnumuzdan geldi be dostlar. Önce maaşımı parça parça almaya, sonra üç beş gün geç almaya, sonra bir ay, en sonunda da iki-üç ay geç almaya başladım. Zam nedir zaten unuttuk. Paranın da bereketi kaçtı, benim de…

Ve nihayetinde bu hafta başında zorunlu izin kullanmaya da başladım. Hani şu kısa çalışma ödeneği denen hikaye. Pazartesiden bu yana evdeyim.

Bugüne dek yaptıklarım aklıma geliyor. Ürettiklerim. İdeallerim. Çalışma arkadaşlarım. Bir üniversite gibi yapmış olduğumuz eğitimler, devirdiğimiz kitaplar, hazırladığımız projeler. Yazdığım mesleki makaleler. Aldığım ödüller. Ulusal kongrelerde yaptığım konuşmalar, literatüre geçen bildirilerim. Bazı üniversitelerde katıldığım programlar, verdiğim seminerler.

Ya şimdi?

Geçen hafta, hayatımda ilk kez İşkur’a gittim. Hani eski adıyla İş ve İşçi Bulma Kurumu. Halen personeli olarak göründüğüm firmam iflas erteleme sürecinde olduğu için almadığım son üç aylık maaşımı devlet ödeyecekmiş. Bu parayı alabilmek için başvuru yapmaya, evrak teslim etmeye gittim. İçim yandı be dostlar…

Otuz yedi yaşında, son on bir senesini yöneticilikte geçirmiş, on dört yıllık profesyonel geçmişi olan, sayısız başarıya imza atmış, üretmiş, hep okumuş, hep yazmış, hep birikimlerini paylaşmış, hep öğrenmiş-öğretmiş, ülkenin en iyi üniversitelerinden birinin en iyi bölümlerinden birinden mezun olmuş olan ben İşkur’da kayıt yaptırırken bir tarafımın çöktüğünü hissetmekteydim.

İşte son zamanlardaki kısırlığımın nedeni budur dostlar. Yemekten zevk almaz oldum, içmekten de maalesef. Gezmek, görmek, anlamak ve yazmak bile zoruma gider oldu.

Yarın sabah oğlanı okul servisine bindirip yine yürüyüşe çıkacağım. Parktaki yürüme parkuru yine kadınlarla dolup taşmış olacak. Bir de emekli beylerle. Aralarından geçerek tempolu yürümeye çalışacağım. Sanki herkes bana bakıyor ve “bu adamın işi gücü yok mu, bu saatte burada yürüyüşte?” diyorlar diye hissedeceğim.

Bendeki ahval-i şerait, maalesef budur dostlar. Şimdilik budur. Konunun aslı ve ayrıntısı çok daha iç karartıcı ve sevimsizdir. Şimdilik bu kadar.

Yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Ve şafak, gecenin en karanlık anında söker, güneş o en zifiri zamanda doğarmış. Bir kapıyı kapatan, bin kapıyı açarmış.

Son günlerde, çok sevgili ve değerli dostlardan, çeşitli vasıtalarla, neden yazmadığıma ilişkin aldığım geri dönüşler çok sıklaştığı için bunları paylaşmak mecburiyetinde hissettim kendimi. Malumatımı arz ediyor, saygılar sunuyorum. Bir daha ne zaman yazarız bilemiyorum. Belki yarın, belki yarından da yakın. Belki de…

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..