Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Güncel
 

Mantığınızı sevsinler!

Mantığınızı sevsinler!
 

komikturk.com


Lisede iken en sevdiğim dersler felsefe, sosyoloji ve mantıktı. Hocamız Halil Ayhan mantığın tanımını şöyle yapardı bize:

''- Mantık doğru bilgiye giden yoldaki trafik levhalarına benzer. Doğru yolu nasıl bulacağınızı, çıkmaz sokakları, hangi yola sapacağınızı ya da sapmamanız gerektiğini onlara bakarak anlamanızı sağlar.''

Yıllar geçtikçe başka başka mantıkların olduğunu da öğrendik; düz mantık gibi, aristo mantığı gibi...

Ama başka mantıklar da varmış meğer. Çok sevdiğim, özellikle bizi çok güzel tarif eden bir mantık çeşidinin tanımını yazar M. Türköne yapmıştı, bir makalesinde:

''- İnsanlar neyi söylese, biz adamına göre, ama sadece adamına göre değerlendiriyoruz. Sonra abartıyoruz, suyunu çıkartıyoruz... Ve, bu durum bir yerden sonra yerleşik mantık haline geliyor. Yeni nesiller işte bu iklime doğuyor ve yetişiyor. Böylece toplumun gözlerine adeta mil çekiliyor. Herbirimiz bir düşüncenin ya da görüşün kalesinden oklar fırlatıp duruyoruz etrafa. Hepimizin fikirleri, inançları, siyasi görüşleri değişebilir, ama bunu aklın, ahlakın ve hakkın zeminine oturtabilmeyi beceremiyoruz.'' diyordu.

Evet, yerleşik mantık! Ne doğru bir tanım! Aklımızla, zekamızla muhakeme etmeden, kırk defa ölçüp, bir defa biçmeyi kendimize düstur etmeden sırf duygularımıza hitap ettiği için veya dünya görüşümüze uyduğunu sandığımız için birilerinin bize öğrettiği her bilgiyi doğru, geçerli ve gerçek bilgi olarak algılıyor ve sonra da saplantı derecesinde savunucusu oluyoruz. Hatta o kadar ileriye gidiyoruz ki bu yerleşik mantığımız giderek adeta bir kör mantık halini alıyor. Bu tanım da benim.

Misal; centilmence oynanması gereken basit bir futbol maçı çoğu kez bu kör mantık yüzünden staddan caddelere taşan kavgalara, linçlere ve cinayetlere dönüşüyor. Sanki kendi takımı kazansa fırınlar bedava ekmek, kasaplar bedava kıyma dağıtacak... Mantık bu!

Çözümü bulunabilecek, ekonomik ya da sosyal nedenlere bağlı bir çok olay durduk yerde cinnete yol açıyor, anında bıçaklar çekiliyor, silahlar patlıyor ve ardında sahipsiz bebeler, öldürülen kadınlar, zavallı çocuklar, sönmüş ocaklar bırakan bir aile faciasına dönüşüyor. Sanki mapusaneye girince sorunlar kendiliğinden çözülecek... Mantık bu!

Güzelliğinden başka pek bi marifeti olmayan hanım kızımız, kendisinde vehmettiği vatandaşlık statüsünün üstünlüğüne öylesine inanıyor ki; ''-Benim oyumla bir çobanın oyu bir olmamalı'' diyebiliyor. Bu memlekette hayat felsefesi kendisininkinden fersah fersah ilerde olan çobanların da olabileceği aklına bile gelmiyor... Mantık bu!

Gelinlik giymiş barış elçisi bir turist, bi erkek müsvettesi tarafından tecavüz objesi gibi algılanıyor, bir hayvanın bile yapmayacağı şey fütursuzca yapılıyor, binlerce yıllık erkek egemen yasalardan, yere batasıca egosundan aldığı güçle kadıncağıza utanmadan zorla tecavüz edip, bu yetmezmiş gibi ardından acımadan katlediyor. Sonra cibiliyetsizliği ile öğünüyor... Mantık bu!

Yasal olarak daha reşit olmamış bir genç, birilerinin dolduruşuna geliyor; ''- Yasin abi, bana söyleyinceye kadar sen niye öldürmüyorsun? '' demek aklına bile gelmiyor, gidip hiç tanımadığı birini rahatça öldürebiliyor, sonra da iyi bi halt yemiş gibi birileri tarafından kahraman ilan ediliyor... Mantık bu!

Düğünlerinde marabalarının sırtından kazandığı kilolarca altını, dolarları ortalığa saçan ağaların, donunda kırk yama ile dolaşan marabası, görgü yoksunu bi başka zenginin dağıttığı iki kilo bulgur için birbirini eziyor, sırça köşkünde oturan ve bi allahın günü bu insanlar ne yer, ne içer, nasıl yaşar diye düşünmemiş, aramamış, araştırmamış, sormamış tuzu kuru bi takım insanlar, tv'lerinde izledikleri manzaradan rahatsız olup keyfi kaçıyor ve; ''- Oh olsun size!'' demekte bir beis görmüyor... Mantık bu!

Yaya geçidinden geçmekte iken kırmızıda geçip kendisini ezmesine ramak kalan sürücüye lanet okuyan beyefendi, başka bir gün aynı sürücünün yanında oturuyorken kendi durumuna düşen başka bir yayaya sürücünün yerine hakaret edebiliyor. Genlerine işlemiş olan güçlüden yana olma zilletini bir marifet sayıyor... Mantık bu!

Kendi komşusu zulüm gördüğünde kulağını tıkayıp, gözünü kapatırken, başka mahalledeki mazluma arka çıkmak ilkesizliğinden zerre kadar ar duymadan insanlıktan bahsedebiliyor... Mantık bu!

Başka insanlar, hatta çocuk yaştakiler insanlık dışı muamele, işkence görürken yalan yere eleştirmek aklına gelmeyen sözde sanatçı; kendi meslektaşı (!) sabahın erken saatinde gözaltına alındı diye insan hakları havarisi kesiliyor... Mantık bu!

Seçim öncesi kendisine iş ya da hizmet sözü verenlere seve seve oy verip, sonra da devleti, halkı, yani kendisini soyanların yaptıkları söz konusu olduğunda, hiç sıkılmadan, sırıtarak ''-Ee, olacak o kadar, boşuna mı vekil oldu?'' diyebilen kişi bundan hiç rahatsızlık duymayabiliyor... Mantık bu!

Bu misalleri çoğaltmanın anlamı yok. Sonuçta olup bitenlerden hiçbir ders almadan sürü psikolojisi ile yaşamaya, karikatürdeki gibi hayatı seyretmeye devam ediyoruz. Kendimizde en küçük bir suç, en ufak bir kabahat bulmadan gönül rahatlığı ile hayatlarımızı tüketiyoruz.

Sonra da kahvehane, meyhane köşelerinde; ''- N'olacak bu memleketin hali? '' diye ahkam kesip duruyoruz... Mantık bu!

Mantığınız batsın emi!

 
Toplam blog
: 36
: 7030
Kayıt tarihi
: 12.12.07
 
 

Elazığ'ın, şimdiki adı Alacakaya olan, ama eskiden küçük bir madenci kasabasında; Güleman'da doğd..