Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '06

 
Kategori
Felsefe
 

Mantık, doğruyu bulma ve inanma

Ünlü Roma filozofu Epictetus’ u bir öğrencisi, “Mantığı ispat bilimi olarak niteliyorsunuz, o halde, mantık öğrenmemizin niçin gerekli olduğunu ispat ediniz” diye sorarak sıkıştırmak ister.

Hocanın cevabı kısa olur, “Peki, ispatımın iyi olduğunu nasıl anlayacaksın?”

Gerçekten de yapılan bir ispatın, akıl yürütmenin iyi olduğunu, mantık öğrenmeden bilemeyiz.

Tutarlılık aramak ya da çelişkiden sakınmak ise sağlıklı düşünmenin başta gelen özelliğidir.

Mantığı, “Doğru düşünme kurallarının bilimi”, “Akıl yürütme bilimi”, “Kanıt tartma bilimi”, İspatlama Bilimi” gibi tanımlayabiliriz. Akıl yürütme/ispat bir önermenin doğruluğunu, başka önermeye/önermelere dayanarak ileri sürmektir. Buradan anlaşılacağı üzere, Mantık, sadece önermeler arasındaki ilişkiyi inceler.

“Birini doğru saydığım da öbürünü doğru saymam zorunlu mudur, değil midir?” sorusuna cevap arar.

Sonucun doğru olabilmesi ise iki koşula bağlıdır.

Birinci koşul, öncül önermelerin doğru olmasıdır ki bu mantık biliminin görevi değildir. Örneğin; Bütün insanlar uçar. Ahmet de insandır. O halde Ahmet de uçar.

Akıl yürütmesinde mantık bilimi, ne bir insanın ne de tüm insanların, uçup, uçmadığını araştırma görevini üstlenmez. Bu konu hangi bilim dalının sahasına giriyorsa orada incelenir.

İkinci koşul, öncül önermelerin, sonucu zorunlu kılıp kılmadığı veya nasıl bir sonucu gerekli kıldığı ise, mantık bilimin vazifesidir.

Görüleceği üzere tanım/tarif, yanlışı doğru, doğruyu yanlış yapabilecek sihirli bir değnek değildir. O halde gözlem ya da deneye başvurmaksızın, salt akıl veya sezgiyle, gerçek dünyaya ilişkin, doğru bilgilerin edinilebileceği boş bir iddiadır. Zamanımızdan 2500 yıl önce, Sidharta Gotama Buddha bu gerçeği şu sözlerle veciz bir şekilde dile getirmiştir;
Buddha dedi ki: İNAN (MA)

“Ne bildirilenlere yalnızca bildirildi diye, ne hadislere yalnızca saygın geçmişlerinden dolayı, ne yalnızca söylentiden ibaret olan söylentilere, ne yalnızca bilge kişiler yazdı diye bilge kişilerin eserlerine, ne bir esinlenme anımızda bize melekler tarafından iletildiğine inanmaya eğilimli olduğumuz hayallere, ne keyfi varsayımlardan çıkarılan sonuçlara, ne mantıksal-nedensel bir ilişki mevcutmuş gibi görünen şeylere, ne de öğretmenlerimizin ve rehberlerimizin salt otoritesine inanma.

Fakat ne zaman ki sen, herhangi bir şeyi; gözleyerek, inceleyerek, sebebini anlayarak ve Bütünün iyiliğine ve hayrına olduğu sonucuna varırsan... İşte onu kabul et, onunla yaşa ve İNAN”

Buddha (Anguttara Nikaya Cilt I, 188-193 RTS ED)

Burada sözü edilen inanma yöntemi, “Kişisel deneyim” dir. Kişisel deneyimin en önemli özelliği ise, yaşanan deneyimi, bir ölçüde ifade edip anlatabilsek de hiç bir zaman bir başkasına aynen yaşatamamamızdır.

Zaten bu sebeple bir başkasını idraklendirmek söz konusu olamaz. Ancak onun idraki için yardımcı olabiliriz.

Bence kişisel deneyim o kadar önemlidir ki, yaşamımızda çok sözünü ettiğimiz halde, “Koşulsuz Sevgi”yi başaramamamızın esas sebebi, kişisel deneyimlerimizdeki eksikliğimizdir.

Bu konuda çoğumuzda bir bilgi eksikliği yoktur. Kişisel deneyim eksiğimiz ve farkındalık zafiyetimiz vardır.

"Koşulsuz Sevgi" sözlerimiz, başkalarına karşı, düşünce, söz ve eylemlerimizle, yani kişisel deneyimlerimizle bütünleşmediği için, idrak edilememekte ve içi boş bir söylem olarak kalmaktadır. Burada eski bir sözü "Saygının olmadığı yerde sevgi olmaz" hatırlamakta yarar vardır. O halde, koşulsuz sevgiden önce, başlangıç aşaması olarak, koşulsuz saygı düşüncesini özümsemeyi, sözlerimizle ve davranışlarımızla ortaya koymayı (Saygıyı, bir varlığı, tümüyle ve tam olarak kabul etmek, kendini ifade etmesine izin vermek" olarak tanımlayabiliriz) gerçekleştirmeliyiz. Bizi idrak ettirecek olan, düşünce, söz ve eylemlerimiz ve bunları yaparken ne ölçüde bilinçli farkındalık içinde oldumuzdur. Belki böylece ailemizle, arkadaşlarımızla, sevgililerimizle ilişkilerimiz daha uyumlu ve doyum verici olur.

Sevgilerimle.

Tuncay

 
Toplam blog
: 67
: 4845
Kayıt tarihi
: 11.12.06
 
 

Ayrik otu tohumu ekip, buğday imajinasyonu yaparak, Buğday  hasatı yapabilir misiniz? Her ne ..