Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Maraş dağlarında kar var

Maraş dağlarında kar var
 

-MERHAMET-

Âdemden bu yana ırmaklar dolusu kan ama okyanuslar dolusu da gözyaşı aktı dünyamızda. Kan kusucular nefret bayırlarında uçsuz bucaksız mezarlıklar kurarken insanlığın gözleri de ağlamaktan kurudu kadit oldu. Bu, kan kusucular arasında insanlığı kurtarmak isteyenler ilk sırada geliyordu. İnsanlığı kurtarmak isteyenler dünyanın yarısını yok ettiler. Bu nedenle kıyametin nedeni bu kurtuluş davaları olabilir. Şimdi biz bir yola girdik. Türkiye’nin bu davasında bir tek sokak köpeği bile ölecekse ben yokum. İnsanların kanı, canı pahasına kazanılan başarılar zafer değil zillettir.

Kan ırmaklarını koskoca okyanuslar kurutamadı. Şöyle bir insan düşünebiliyor musunuz? Olayı önlemek için sayısız silahları var. Görmek ve tanımak için gözleri, koşup yetişmek için ayakları, tutup yakalamak için elleri, haddini bildirmek için güçlü kasları, korkutup caydırmak için silahı, belki ikna edip vazgeçirmek için dili ve daha neler neler. Peki, biz ne yapıyoruz? Oturmuş ağlaşarak dua ediyoruz. ”Allahım yardım et!” Solucanın hiçbir şeyi yok. Buna rağmen bizim gibi ağlaşıp dua edeceğine darbe karşısında kaçıyor, kıvrılıyor, sağa kaçıyor, öne yatıyor… Bir solucan kadar bile değiliz. Ne yapacak Tanrı? Hâşâ kılıcını kuşanıp bize yardıma mı gelecek? Bu ülkede başımıza ne geliyorsa biz korkak olduğumuz için geliyor.

Irmaklar kıpkırmızı akmaya devam ettiler. Evin önünde kurban kestik. Bir teneke su döktüğümüz zaman kan temizleniyor değil mi? Yedi milyar insan ağlıyor, yağmurlar gibi okyanuslar doluyor da neden kan ırmaklarını kurutamıyoruz. Gözyaşı su değil mi? Yüreğimiz yanıyor, tirtir tiriyoruz akıtırken; yoksa gözyaşı su kadar etkili değil mi? O zaman keşke ağlayıp gözyaşı dökeceğimize hortumla su sıksaydık katillerin üzerine. Yoksa ağlamak Allahın emri mi? Ağlayıp sızlayınca daha iyi insan, daha iyi Müslüman’mı oluyoruz? Ben ağlayın diyen ayet hatırlamıyorum. Tanrımız elinde mendil bizi mi bekliyor?

Gözyaşına övgü mücadeleye sövgü insanın fıtratında yok. Güya ağlayarak doğuyormuşuz. Zavallı bebeğin çıkarken neler çektiğini görmüyor musunuz? Bir çakı bıçağının döktüğü kanı bütün dünya ağlıyor da kurutamıyoruz. Bir kova su daha etkili. İşte sizin merhametinizin gücü.

Merhamet aciz ve zavallı insanların tesellisidir. Hiç kimse merhamet nedeniyle yapacağı kötülükten vazgeçmemiştir. Aslında insanlar acıdıkları değil, korktukları için kötülük yapamazlar. Yine de basit insan duygusu olarak tarif edilemeyen bir acıma duygusundan bahsedilebilinir. Ama işte bunu insanlığın kurtuluşu için öne çıkarmak, bu konuda asıl yapılması gerekenleri bize unutturur. Bu nedenle kim ne derse desin merhamet zararlı bir duygudur. Otobanda arabanızla giderken önünüze çıkan bir kediyi ezmemek için durunuz. Ama bu merhamet duygunuzla insanlığı kurtaracağınızı düşünmeyiniz.

Gerçek kurtuluş güç ile olur. Acıyarak hiç kimseyi kurtaramazsınız. Merhamete bel bağlayanlar mezarlık başında ağlayanlardır. Merhametin kılıcı yoktur ki nasıl kurtarıcı olsun? Kimilerine göre insanların yüreklerinde sevgi ve merhamet duygusunu yeşertirsek kötülükleri önleyebiliriz. Bu, insanlık tarihi kadar eski bir yalandır. Cadı masalları daha inandırıcıdır. Yüzlerce yıldır Mevlana’dan nefesler üflüyoruz insanlar yine aynı. Etiler hanımları, Tarabya beyleri, Türkiye’nin dilek tutan tavşanları milyonlarca insanımız maalesef bu hastalığın pençesindeler. Acıyorlar, ağlıyorlar, komşularına bir tabak yemek götürüyorlar, Volter okuyup Tanrıya ve demokrasiye şükrediyorlar. Ülke için üzülseler de kendileri bakımından rahatlar. Gelecek endişesi taşımıyorlar. Çünkü biliyorlar ki devlet ve demokrasi onların hizmetinde. Çünkü ülkenin bir yerlerinde metrelerce yerin altında kalıp cesetleri bile bulunamayan onlarca insan için “kader” diyen ülkenin başbakanı bunlardan birinin köpeği yaralansa valiyi gönderir.

Elleri kapkara nasırlı vatandaşım. Merhamet senin işin değil. Sen kime acıyacaksın ki kendin zaten acınacak durumdasın. Vicdan taşıdığın için kişisel olarak elbette zor durumda kalana merhamet edeceksin. Merhamet bulgur çorbasında olur; kaymaklı kadayıf üzerinde merhamet olmaz. Kimse sana insanlığı öğretmesin. Merhamet edebiyatına bel bağlama. Açlıktan, yoksulluktan kurtulmak için bu toprakları ellerinle, tırnaklarınla kazmak zorundasın.

Hayat bir oyundur. Oyunu kurallarına göre oynamadığın sürece kazanamazsın. Yaşadığımız hayatta bazen merhamet de sevgi ve diğer bazı duygular gibi kuralların yerine geçmektedir. Merhametinizle siz kendiniz belki bazı yanlışlardan vazgeçebilirsiniz ama başkasının yaptıklarına engel olamazsınız. İnsanoğlu sadece duyguları ve düşünceleriyle iyiye, güzele yönelebilseydi dine ve devlete ne gerek vardı?

Merhamet ülkemizin ciddi bir sorunudur. Bazı insanlarımız kekik otu toplasa doyacağı Anadolu yaylalarında onursuzca, devletin aşevi kuyruğunda bir tas çorba bekliyor. Devlet zaten Türkiye’de sadece yardım sandığı; başka hiçbir şey değil. Kömür dağıtıyor, makarna dağıtıyor, buzdolabı dağıtıyor. Dağlara salayım çalışsınlar demiyor. Akıl yok, proje yok neyinen salacak? Gandi Kemal bir ayda bin sayfa konuştu. Allah için söyleyin! Ülke için bir tek ekonomik proje anlattı mı? Anlaşıldı, dananın kuyruğu Korkut meydanlara indiği zaman kopacak.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..