Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Marc Aryan

Marc Aryan
 

İstanbul aşığı bir sanatçı. Marc Aryan 1926 yılında Fransa’nın güneydoğusunda Valence kentinde dünyaya gelmiş. Ailesi Malatya kökenli. Asıl adı Henry Markarian. Nüfusa tam 9 yıl geç yazdırılmış. Kayıtlara göre doğum tarihi 1935. Varlık bir aile sahip değilmiş ama mücadeleci bir ruhu bütünüyle taşımaktaymış. Ortaöğrenim zamanında müzik ve edebiyata eğilmiş, ilk şiir ve denemelerini o yaşlarda yazmaya başlamış. Aşırı müzik tutkusu yüzünden derslerini ihmal edip okuldan uzaklaştırılmış birkaç kez. Babamda okul yıllarında sinemaya olan tutkusundan kaçıp harçlıklarıyla film izlemeye gidermiş ama artist, oyuncu olmamış. Sanırım bir şeyi sevmekle hissetmek farklı. O kendini hiç beyaz perde de düşlememiş ki. Neyse…


Daha sonra tutkunu olduğu müzikle daha yakından ilgilenmek üzere Paris’e gitmiş ancak yıllarca sürecek, amansız bir hastalığa yakalanmış bu seferde. Hayat türlü türlü oyunlar oynar bize. Yıldırma politikası gibi gelir bazen ama mücadeleci ruh zafere her zaman yakın olandır. Zayıf, çelimsiz, ufak tefek bir genç olduğu için doktorlar ümidi kesmiş. Şehirden uzak sakin bir yaşam sürdürerek birkaç zaman sonra mucize bir şekilde kendini toparlamış. Ailesinin desteğiyle bir plakçı dükkanı açmış. Başarısızlıkla sonuçlanmış. Paris’te yapımcılar tarafından hep geri çevrilmiş. İlk çıkardığı plak tam bir başarısızlıkla sonuçlanmış. Buda onu yıldırmamış ve kendisine yeni bir plak dağıtım şirketi kurmuş. Şirketin adına ailesinin memleketi olan Malatya adını vermiş. Birkaç müzisyen birleşerek “Marc Aryan with the Europe boys and the Aryanes” adlı bu mini albüm düzenlemişler. İyi satınca Brüksel'in en büyük plak firmasından teklif aldı ve önemli bir dağıtım anlaşması imzaladı. Nereye gideceğini bilen insana dünya yol verir misali, azim ve emeğin meyvelerini almaya başlamış.


“Giorgina” plağını çıkardığında artık çok ünlü bir şarkıcıymış. İlk konserini 22 Ağustos 1965'te Belçika'da Jumet-Hamendes'de vermiş. Sadece şakı sözü yazıp seslendirmekle kalmıyor, teknik stüdyo çalışmalarına da bizzat katılıyormuş. Sadece birkaç şarkısı olmasına rağmen plakları onlarca ülkede satılıyor ve liste başı oluyormuş. Yabancı dile olan merak ve yatkınlığı sayesinde 9 dil öğrenmiş. Konser vermek için 70 li yıllarda Türkiye ye geldiğinde Türkçe konuşmaya başlamış. Aksanlı bir Türkçe ile söylediği şarkılarla halkın kısa sürede sempatisini kazanmış. Hatta aynı yıllarda birçok Avrupalı sanatçı ondan esinlenerek, aksanlı Türkçeleriyle şarkılar söylemiş. 85 yılında kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş. Geride 200 e yakın beste bırakmış. Türkiye ye olan sevgisi sonucu İstanbul adlı Fransızca bir şarkı bestelemiş ve bunu Türkiye ye armağan etmiş. Belki de bu nedenle yazdım. Herkes tanısın bilsin istedim.


Şarkıyı ilk kez “The Sound of Taxim Beyoğlu Vol.2” albümünde 2008 yılında dinlemiştik ağabeyimle. Ve en sevdiği parçadır. Taksim Beyoğlu nun yıllarca aşina olunan harika ezgilerinden oluşan bir albüm. Beyoğlu nun arka sokaklarından tanıdık melodiler, tünel esintisi, tramvay sesleri, insan karmaşasına ait karışımdan oluşan albümü dinlemenizi tavsiye ederim.  

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..