Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '08

 
Kategori
Tarih
 

Marc Bloch:Tarihçinin ölüme yolculuğu...

Marc Bloch:Tarihçinin ölüme yolculuğu...
 

Marc Bloch:Tarihçinin ölüme yolculuğu...


“Baba tarih ne işe yarar bana açıkla?”

Yıl 1944... Normandiya çıkarmasının üzerinden ondörtgün geçmiş ancak bundan habersiz 6 çocuklu, 53 yaşında bir adam Fransa’da Lyon’un dışındaki temerküz kampı olan Gestapo Mahpesinde yaşamı “zaman”ı, “mekanı” ve bu zaman ve mekanda “insanı” incelemekle geçmiş bir adam kendi trajedisinin tanığıydı. Tarihin nesnesi kendisiydi. Çünkü kendiside bir insandı. 8 Mart 1944 gününden beri yaşadığı trajedi, sanki kendi trajedisi değilmişcesine kendisini sorguluyor. Kendisini sorgularken tarihi, tarihçiyi ve tarihin meşruiyetini sorguluyordu. Anıları aklına geliyor. Oğlunun kendisine sorduğu “Baba tarih ne işe yarar bana açıkla?” sorusu aklına geliyor. Bu soruya verdiği cevabı anımsamaya çalışıyor. Yarım kalan kitabını anımsıyor ve “Okunacak olan bu kitabın cevabım olduğunu söylemeyi isterdim. Çünkü bir yazar için, hem bilginlere, hem de ilkokul çocuklarına aynı tondan hitap edebilmeyi becerebilmiş olmaktan daha büyük savunu olamaz. Ancak bu kadar yüce bir sadelik birkaç seçilmişin ayrıcalığı olarak kalmaktadır.” diyerek bu soruya veremediği cevabın yetersizliğini hissediyor. “Bu sarsılmaz yaşın rahatsız edici dürüstlüğü içinde (çocuğun-f.d.) ortaya koyduğu sorun, aslında tarihin meşruluğu sorunundan başka bir şey değildir.” şeklinde yazdığı cevabın kifayetsizliği ona üniversiteye girmeden önce babası ile arasında geçen konuşmayı anımsatıyor bu yuvarlak gözlüklü adama...

Babasına “Baba tarihçi olabilirmiyim? diye sorduğunda babası “Oğlum, tarih bir çok yetenek gerektiren bir alandır. İlk olarak çok tahammül göstermen gerekir. Çünkü eğer tarihçi olmak istiyorsan bir kaç değerli bilgi içeren belge elde etmek için çok sayıda ilgi çekici olmayan belgeler okumalı, kötü koşullar içerisindeki tozlu ve cereyanlı arşivlerde uzun süre oturmalısın. İkincisi yaşam üzerinde çok geniş perspektifli tecrüben olmalı... Çünkü yaşam boyu edindiğin insanın doğasının içyüzünü anlayabilme kabiliyetinle, bu küçük kağıt parçalarından çok uzun yıllar önce yaşamış insanların yaşamlarını yeniden kurgulayabilmeli, anlayabilmeli ve yeniden inşa edebilmelisin. Ve üçüncü olarak eski çağlarda yaşamış olan insanların yaşamlarını, kendi yaşamından farklı olarak anlayabilmen, hissedebilmen için yani empati kurabilmen için çok güçlü bir kabiliyete sahip olmalısın...Aynı zamanda yorumlarından hangisinin mantıksal olarak savunulabilir, hangisinin inandırıcı olmadığını, hangi kaynağın güvenilir, hangi kaynağın doğruları söylemediğinin ayırdına varabilmek için çok güçlü analitik düşünebilme becerin olması gerekiyor. Son olarak, yazıların belkide yok sayılabilecek, görmezden gelinebilecek ve belki de araştırmalarından ne ün nede para kazanabileceksin, dolayısıyla zorluklarla başedebilmeyi, göğüs gerebilmeyi öğrenmelisin... Aslında hukukçu yada işadamı olmanı tavsiye ederim. Çünkü yukarıda saydığım özelliklerin, kabiliyetlerin, meziyetlerin hiçbirisine gerek yok...”

Fakat oğul, babasının tavsiyesine itibar etmedi, tarihçi oldu. Bu anekdotta baba Antikçağ Tarihçisi (Roma Tarihi) Gustave Bloch, oğul ise Ortaçağ Tarihçisi, “Feodal Tolum”, “Kralın Dokunuşu”, “Tarihin Savunusu ya da Tarihçilik Mesleği”, “Fransa’nın Kırsal Tarihi”, “Garip Bozgun”’un yazarı Marc Bloch’du. (Marc Leopold Benjamin Bloch - D.1886) Muhtemelen “Baba tarih ne işe yarar bana açıkla?” sorusunu soranda oğlu Etienne Bloch’du.


Nazi işgaline karşı direniş...


Marc Bloch,
Nazi işgaline karşı düşünce ve eylemini birleştirebilen bir kuşağın mensubudur. 1936'da Halk Cephesi'nden yana, 1938'de Münih Paktına düşmandır. Savaş yıllarında isim değiştiren Annales'te Marc Fougéres takma adıyla yazar. Nazi işgalinden kaçması için davetiye gönderen Amerika'daki New School'un teklifini reddeder ve aksine 1943 yılında Lyon'da Nazi işgaline karşı direnişe aktif olarak katılır. Sivil yaşamında "bir düşünce adamı" olarak mesleği olan "tarihçilik zanaatından", yüzbaşı ünvanı ile "bir eylem adamı" olarak Francs -Trieurs militanı olur. Narbonne takma adıyla Lyon'da Birleşik Direniş Harekatının (MUR) Yönetim komitesi üyesi olur. Gestapo, Mart 1944'te Lyon'da direniş harekatının yönetiminin büyük bölümünü tutukladığında Marc Bloch'da onların arasındadır. Lyon'da Fort Montluc hapishanesine hapsedilir, burada işkenceye maruz kalır. Daha 1940 yılında yazdığı Garip Bozgun adlı eserinde bugünleri mi görmüştü acaba... "Kamusal alanda çığlık atmaya , öncelikle çölde sesimizi çıkarmaya cesaret edemedik... atölyelerimizin endişe verici huzuru içine kapanmayı tercih ettik. Ellerimizdeki kandan dolayı küçük kardeşlerimiz bizi affetsin." dediği satırlar gözünün önüne geldi hücresinde...


Tarihçinin son nefesi...

Bütün bu anılar Marc Bloch’un gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti. Günlerden 16 Haziran’dı. 1944 yılının baharının yaza döndüğü Lyon kırları, çiçeklerin henüz solmadığı, ancak ölümün kan kustuğu günleri yaşıyordu. Gestapo Fransa’da ölüm saçıyordu.

Lyon’un dışında bulunan Gestapo Mahpesine (Fort Montluc) akşamın karanlığı basmıştı. Saatler 8’i gösteriyordu. Anıları gözünden geçen yuvarlak gözlüklü bu adamın kaldığı hücrenin kapısı aniden açıldı. Karanlıktan süzülen ışık gözlerini rahatsız ediyordu. Gestapo’nun silahlı adamları içeri girdiler, silahlarını dürterek ayağa kaldırdılar ve bu değerli tarihçiye ölüm yolculuğunun ilk adımlarını attırarak hücreden dışarı çıkardılar. Yerde bir kalem ve dağınık kağıtlar tarihçinin sessiz tanıkları ve "yeni bir tarihin" kanıtlarıydı. Hücrelerinden çıkardıkları 28 kişiyi ikişer ikişer üstü açık iki kamyona bindirdiler. Kamyonlarda 20 dakika bekledikten sonra ölüm yolculuğu başladı. Kamyonlar temerküz kampından kuzeye doğru Saone boyunca ilerledi, Caluire’yi geçti, Neuville-sur-Saone ve Trevoux’u bir kaç kilometre geçtikten sonra Saint-Didier-de Formans köyü yakınlarındaki La Roussille denilen yere vardılar. Kamyon yüksek çalılıklarla çevrili çimenliğin yanına vardı. İki kamyon ardarda 50 metre mesafeyle durdular. Saat yaklaşık akşamın 9’uydu. Gestapo’nun adamları kamyondakilerden ilk dört kişinin aşağıya inmesini emretti. Yanında bulunan onaltı yaşındaki bir oğlan çocuğu titremektedir. "Kötü olacak..." diye konuşmaktadır. Marc Bloch ona sevgiyle "hayır küçüğüm, bir şey olmaz." der. Der ama elleri bağlı kamyondan inen ilk grubun sessizliğini bir kaç saniye içinde makineli tüfeklerin sesi susturdu. Ölüm seremonisi başlamıştı. Üniformalı askerler dörder dörder kamyonda indirdikleri 28 kişiyi sırayla kurşuna dizdiler. Hiçbir çığlık sesi işitilmiyordu. Sadece son dileklerine ilişkin sözler yada “Vive la France!” sözleri işitiliyordu. Tarihçi ölüm yolculuğunun son durağında, son nefesini ilk grubun içinde verdi.

Fehmi DİNÇER

08 Mart 2008
Ankara

Kaynaklar:


Marc Bloch, Feodal Toplum, Doğu Batı Yayınları, 2005. (Çeviren:M.Ali Kılıçbay)

Marc Bloch, Tarihin Savunusu ya da Tarihçili Mesleği, Birey ve Toplum Yayınları, 1985. (Çeviren:M.Ali Kılıçbay)

Carole Fink, Marc Bloch:A Life in History, Cambridge University Press, 1989.

François Dosse, Ufalanmış Tarih, T. İş Bankası Yayınları, 2008. (Çeviren:Işık Ergüden)



Fotoğraflar: www.umass.edu

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=82423 Başlangıçta baharat vardı

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=83798 Deve tarihine yolculuk

 
Toplam blog
: 109
: 5832
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

1959 yılında Fertek - Niğde'de doğdum. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültes..