Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mario Levi ile Şalom'da tanıştık

Mario Levi ile Şalom'da tanıştık
 

Türkiye Musevi Cemaati’nin en parlak ve tanınmış romancılarından ve benim de bu sayfalarda, daha önceleri, kendisi ve beni edebi anlamda derinden etkileyen eseri “Lunapark Kapandı” hakkında birkaç kez yazmış olduğum Mario Levi ile beş-altı ay kadar önce tanışma imkanım oldu.


Cemaatin en etkili yayın organlarından biri olan “Şalom Gazetesi” tarafından düzenlenmiş bulunan ve az sayıda misafirin hazır olduğu bir organizasyona davetli idim. İstanbul-Ulus’ta, Özel Musevi Lisesi bünyesindeki “Amram Oditoryumu”nda idi organizasyon.


Zaten İstanbul’da yaşayan kardeşimle birlikte, saatinde mekana ulaştık. Çok sıkı güvenlik önlemlerini geçerek oditoryumun önündeki kokteyl salonuna vardık. Çok hafif bir müzik ve alkolsüz mönüsü ile mütevazı bir kokteyl yapılmaktaydı.


Çok zarif İstanbul Hanımefendi ve Beyefendileri, onların ikinci, üçüncü kuşak genç torunları ile köklü bir görgü ve birbirine dayanak vermiş, çok doğal bir azınlık psikolojisi hakimdi sosyolojik fotoğrafa. Yaklaşık seksen-yüz kişilik grubun içindeki, Musevi olmayan belki de üç-beş kişiden biriydim.


Bu arada, programın başlamasına on beş dakika kadar kalmışken, yanında kendisine eşlik eden ve asistanı ya da torunu olduğunu tahmin ettiğim çok genç bir bayanla birlikte, orada görmeyi ve özellikle tanışmayı arzu ettiğim yazar, Mario Levi geldi salona. Topluluk tarafından kendisine gösterilen çok özel ilgi ve saygı, gözlerden kaçacak cinsten değildi. Herkes, kendisine “Mario” diye hitap ediyordu.


Bir ara yanımdan geçerken selamlaştık ve kendimi tanıtma fırsatı yakaladım. Kendisinin edebi çizgisine ve özellikle de “Lunapark Kapandı”da göstermiş olduğu performansa dair tebrik ve takdir hislerimi paylaştım. Konuşmasındaki, akıcı ve zarif, hatasız ve aksansız, dupduru İstanbul Türkçe’si, takdire şayandı.


Çok kibar bir bayan tarafından, kokteyl salonunda bulunan topluluğa; programın başlayacağı anons edildi. Oditoryum, son derece sade ama bir o kadar da kaliteli inşa ve dizayn edilmişti. Tahmin ediyorum iki yüz kişilik kadardı.


Yer seviyesinin iki ya da üç kat altında olduğumuzdan ya da güvenlik sebeplerinden dolayı sinyal alıp veremeyen, kapsama alanı dışına çıkmış cep telefonlarımız ve salon koltuklarının her birinin altında, birer tane bulunan koruyucu baretler dikkatimi çekti.


Davetiyelerde belirtilen, programın başlama saati tam gelmişti ki sahnedeki kürsüde bulunan sunucu bayan tarafından bir anons daha yapıldı. Türkiye Musevileri Hahambaşı İshak Haleva’nın salona giriş yaptığı bildiriliyor ve ayağa kalkılması rica ediliyordu. Tüm salonla birlikte ayağa kalkıp, bir dini cemaat liderine gösterilmesi gereken saygıya ortak olduk.


Hahambaşı ile birlikte Musevi Cemaat Başkanı da salonda hazır bulunmaktaydı.


Program, büyük bir dikkat ve düzen içerisinde planlandığı şekil ve sürelerde uygulandı ve bitti.


Gece yarısına doğru, dik merdivenlerden yukarı, zemin seviyesindeki dış kapıya çıkarken, birden yanımızda bulunan Sayın Hahambaşı ve Muhterem Eşleri’ni fark ettim. Hanımefendi’nin ayaklarında bir sorun vardı ve koltuk değnekleri ile o dik merdiveni çıkmaya çalışıyor, oldukça yaşlı olan İshak Haleva da, eşinin koluna girerek kendisine yardımcı olmaya gayret ediyordu. Nazikçe, yardım teklifinde bulundum. Çok kibar bir teşekkürle mukabele ettiler.


Caddeye çıkıp taksi beklerken ve kardeşimin evine yaptığımız taksi yolculuğu esnasında, beynim karmakarışık duygu ve düşünceler içerisindeydi. Hayatımın en enteresan tecrübelerinden birini yaşamıştım.


Konuyla ilgili yazılacak, yorumlanacak, paylaşılacak aslında, daha çok şey var ama. Şimdilik burada susmak gerektiğine inandığım için, susuyorum efendim.


@Geçen sene bugün “Yaşasın Bizim de Nobel’imiz Oldu”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=10173

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..