Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '08

 
Kategori
Blog
 

Marka

Marka
 

Bu gün sayfamın bir konuğu var. Elçiliğine de, "zevale" de razıyım. Bu gün söz Pirmete'nin.

Milliyet Blog’da marka insanlar var.

Bunlardan biri, benim gözümde Süleyman Ekim’dir.

İki kez görüşme şansım oldu. Biri MB editörlerinin 13 Ocak 2007’de İstanbul Doğan Medya Center’de düzenlediği 150 kişilik ilk MB buluşmasında, öteki de 27-28 Ekim 2007’de Sayın Talip Bölükbaşı’nın himayelerinde gerçekleşen 1. İnönü buluşmasında.

Herşeyden önce mütevazı.

İlla profil gösterme derdi yok insan içinde.

Ağzından lafı iple çekip alıyorsunuz.

Böyle bir insan.

Ama MB’da canavar.

Tutamıyorsunuz.

Rekorlara koşuyor.

Ama kronometrelere bakmıyor.

Kaç tık almış? Kaç yorum almış?

İlgilenmiyor bunlarla.

Yorumlara cevaplarında da cimri.

Sadece teşekkür ediyor. Gerekli olan neyse onu söyleyip…

İşine dönüyor ve habire yazmaya devam ediyor.

Bencillik gibi görülebilir bu belki.

Bence değildir.

O, görev bildiği şeyi yapmanın peşinde.

Görev bir, vazfe bir der gibi.

Murtaza gibi.

Ayna tutuyor.

Siyaset, üçüncü sayfalar, spor, kültür, magazin, sıradan insanın güncel yaşamı, ekonomi…

Kategori tanımıyor. Sınır bilmiyor. Doğru fotoğrafladığı her ülke gerçeğimizi hiçbir popülarite kaygısı gütmeden, günde iki üç, yerine göre üç beş kez "müessesemizin ikramı" der gibi servis ediyor.

Dönüp arkasına bakmıyor, kaç kez tıklandım, kaç yorum aldım diye.

Parolası aydınlanmacılık.

Öyle hissettim hep.

Hep okudum. Bazen yorum yazmadım. Zaten cevap yazmaz, bu arkadaşın acelesi var, "olabildiğince çok ayna tutmalıyım" diye bir kaygı taşıdığını hissettiğim için.

Benim gözümde, kendi janrında MB’un bir numaralı blogcusudur.

İyi blogcu kimdir, nedir tartışmalarını izlediğim bu günlerde bu notu düşmek isterim.

MB’un şahmerdanı o.

Kale kapılarını zorlamayı şiar edinmiş kendine.

Vuruyor da vuruyor.

Gerektiğince ses alamıyor (Benim gözlemimdir. Yanılıyor olabilirim)

Ama yılmadan vuruyor.

MB sayfalarını kimler neler yazmış diye tararken daha atılan başlıktan şıp diye tanır oldum Süleyman Ekim’i.

Az daha aşağıya kayınca…

Başlık sonrası beklediğim üzere, özne-tümleç-yüklem tarzı kısacık, ama net mesajlı tümceleriyle karşılaşır oldum.

Uzun entel tümcelerden kaçıyor.

Simgelerden uzak duruyor.

Kimsenin önüne bulmaca koymuyor.

Basit konuşalım, açık konuşalım diyor.

Ezberledim yani onu.

Bu yazımı da elimden geldiğince onun tarzında yazmaya çaba sarfettim.

Marka taklidi gibi duruyorsa hoş görsün.

Mahkemelik olmayalım.

Pirmete

21.11.2008

 
Toplam blog
: 64
: 627
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

Kamu ve özel sektörde geçen yıllar... Halkla ilişkiler, kalite yönetim sistemleri, kültür sanat orag..