Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Marmaris' i, Mars'lılar bastı

Marmaris' i, Mars'lılar bastı
 

İç içe geçmiş borular,kımıldadıkça bir başka yaratığa dönüşüyordu.Daha sonra halkın içine giriverdi.


Ve Marmaris’i, en sonunda ‘Mars’lı’ lar bastı. Uzunyalı semtindeki eğlence gecesine kendilerini ışınlayan Mars’lılar, bir anda bir otelin sahnesine inerek programa dahil olup, herkesi şaşırttılar ve show gösterilerinin ardından tekrar göğe uçtular.

Milliyet Blog kamerası, Mars’lıların hareketlerini anında, adım adım sizler için görüntüledi. Olay Marmaris’te de duyulunca ‘inanılmaz etki yarattı. Gecede, MB.kamerasından başka objektif olmadığı için, diğer ajanslar, fellik fellik bizi aradılar. Birer resim kopyası isteyecekleri muhakkak olduğu için, ‘ Haber atlatma’ uğruna, ortalıklardan kayboldum.

NASIL GELDİLER? Marmaris Uzunyalı’da, Elegan Otelinin eğlence gecesindeyiz. Bahçesinde muazzam bir sahne. Sahnede şarkı söyleniyor.Tam o sırada ince ve tiz bir sesle ışığa sarılı bir alacalı cismin, yıldızların arasından vınlayarak aşağı düşmekte olduğu görüldü. Herkes bir anda gökyüzüne bakmağa başladı. Semadan süzülerek inen ışık, gittikçe daha da ses çıkararak ve de büyüyerek, geldi geldi, ‘Pat’ diye, büyük bir gürültüyle sahneye indiğinde, otelin gece bekçisi, uyuduğu ağaçtan yere düştüğü görüldü.

O sıra ortalık bir anda karışır gibi oldu. Bahçeyi dolduran hıncahınç kalabalık seyirci kitlesi, donmuş gözlerle sahnede olup bitenleri anlamağa çalışıyordu. Yaratıkların saldıkları ışık çok keskindi.Herkes birbirine sarılmış dehşet içinde kımıldamadan bu sahneyi seyrederken, biz ani bir refleksle kameramızı çalıştırdık. Ve gördüğünüz görüntüleri çekebildik.

Bir fon müziği eşliğinde, soba borusu gibi geniş yuvarlak tabanlı ayakları olan nesnelerin yürüyüşü çok komikti. Ne bedenleri ne de kolları belli değildi. Ahtapot gibiydi.Türlü şekillere giriyorlardı. Hayret bir şey de, müziğe ritimliydi hareketleri. O zaman içimden:’Vay canına sayın seyirciler, dedim. Marslılar müzikten anlıyormuş!’ diye söylendiğimi hatırlıyorum.

Bu iki yaratık, bir ara, yan yana gelip bir şeyler konuşur gibi yaptılar. Kafa kafaya verip konuştular diyemiyorum. Çünkü bunların kafaları yoktu. Halkalı geniş ve dairesel ayakları, her yere basışta vantuz gibi yapışıyordu döşemeye. Ve her basışta ayrı, her kaldırışta ayrı ayrı olmak üzere farklı fısıltılı sesler çıkarıyorlardı. Belki de böylelikle konuşur gibiydiler. Dev gibiydiler. Giysileri alacalıydı. Dünyadaki renklerin hiçbirine de uymuyordu ayrıca. Tıpkı ahtapotun kolları gibiydi. Her basışta görkemli tıslama sesi çıkarıyorlardı. Ve de hiç kimsenin çıtı çıkmıyordu.

Başladılar sahneden taşmağa, seyircilerin arasına girmeğe. Ve de gezinmeğe. Sanki iki kişiydiler. Bazen tek vücut olabiliyorlardı. Nefes alışları bile buharlı lokomotiflerin çıkardığı sesten fazlaydı.

Bir de baktık ki, o ne? Akordeon gibi eklemli içleri boş kollarından birisini, oracıktaki bir çocuğun tepesinden aşağı giydiriverdi..Aaa, çocuk yok, kayıp. Len, nereye gider bu çocuk?! Nereye gidecek, canavarın midesine gitti gider! Hasbinallah. Yahu buranın polisi, jandarması yok mu? Nerde şu telefonlar? Hay Allah, çattık şimdi belaya! Sanki ‘İçi boş ahtapotun kollarında yutulan çocuk, canavarın gövdesine indi derken, kuvvetli bir kusma ile çocuğu tekrar çıkarıp eski yerine koyuverdi. Canavarın midesine dokunmuş olmalıydı, kabul etmedi midesi, geri çıkardı çocuğu. Hormonlu geldi çocuk ona. Millet derin bir nefes aldı.

Derken, bu sefer de sandalyesinde oturan turisti, sandalyesiyle birlikte ‘ham’ etmeğe hazırlanırken, otelin gece bekçileri, sopalarla yetişerek kadını kurtardılar. Ve sahnenin tüm ışıklar tamamen yandı sonra.

Anladılar ki, bu bir oyundur. Ve bir tatlı mizansendir. O acayip boru kıyafetlerin içinden uzun boylu iki insan çıktı ortaya. Ve bol bol alkışlandılar.Ve bir ışık seli olup geldikleri gibi ‘ışık olarak’ tekrar gökyüzüne çıktılar.

Bu Mars gecelerini kim tertipledi ise, iyi düşünmüş. Beş yıldızlı Elegan’da proğramlar, haftada bir de değişiyor.

Daha devamı var, şölenler bitmedi. Bizi takip edin.

Kalın sağlıcakla.

RESİMLER: 1- Mars’lılar, sahnede, ilkten güreşe benzer bir oyun tutturdular. 2- Marslı, kadını az daha sandalyesi ile birlikte ‘Ham’ yapıp mideye indirecekti. 3- Olayı, sahne kenarında resimleyen küçükler, hiç korkmadı Mars’lılardan. Çünkü bilgisayarlarda daha haşinlerini gördükleri için, bu sahneler onlara hafif geldi.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..