Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Marmaris'te 'Polis Güzeli' seçtik...

Marmaris'te 'Polis Güzeli' seçtik...
 

Türkiyede ilk defa bir polis güzeli seçildi.Hollanda Polis Akademisi öğrencisi, Marmarisi çok sevmiş


Marmaris’in sahillerinde ‘’Polis güzeli’ seçtik. Akademi son sınıfından Hollandalı Mirjan Keuning, MB. kamerasına neşe içinde poz verdi. Üstelik memnuniyetten uçarak. Hollandalıların polislerinde iş yok! Bizimkiler olsaydı, ’Hüviyet’ sorarlardı. Bunun kıkırdaması, bir de fıkırdaması vardı sadece.Vazife aldıklarında nasıldır davranışları, orasını bilemem.

Mesela bizimkilere desek ki, ’Sizi oy birliği ile polis güzeli seçtik.’ Plaj halkını elimizle şahit gösterip, ‘Sizi şööööyle alalım’ diye de bir duvara dayasak nasıl olurdu acaba? ‘Yürü karakola!’ dan önce hüviyet sorardı herhalde.

Ben bir polis çocuğuyum mesela. Polis çocukları bunun ne demek olduğunu gayet iyi bilirler. Polislere yakınızdır. Hele hele karakollar, evimiz gibidir. Bir polis görsek, sarılasımız gelir. Bütün bunlara rağmen bendeniz, az daha atıldığım nezarette sabahlayacaktım da, anam kurtardı babama yalvar yakar ederek. Neymiş efendim, simitçinin camekanını kırmışım bisikletle.Çocukluk işte. Gece yarısı eve geldiğimde babam hala hırslıydı. ‘Anana dua et’ dediydi.

Ha, nerde kaldık. Polis güzeli. Yazarken bile tuhafıma gidiyor. Polisin güzeli mi olurmuş?! Başkalarına göre polis ismi, ’soğukluğu ‘ çağrıştırır. Eeee, diyeceksiniz.’Başka güzel bulamadın mı? Seçecek? Valla o gün plajda yoktu güzel.

Kızın nesi var yani? Resimde gözükmez ama, ellerine baktık, ’Stilo’ gibi ince, zarif. Tırnakların her birinde manzaralar işli. Şanzıman yerli yerinde.Göğüsler, Arnavut tüfeği gibi dimdik. Farlar ileriyi gösteriyor. Şasi, vuruk değil, eğrisi yok. Ayıp olur diye ağzını açtırmadım. Dişlerini pas geçiyorum. İskeleti zarif, hafif öne kavisli. Bunda da bir güzellik var. ‘Kuşkonmaz’ın dalları gibi. Kuşlar bu dalları iyi bilir. Kendilerini çekmez bu kuşkonmazın dalları.Onun için de konmazlar. Tül gibidirler. İşte! Karşımda da aynısı duruyor

Daha yakından baktık güzelimize. Hayalimizde beline tabanca kuşandırdık. Ellere bir daha baktık. Bu eller kabzayı kavrar mı diye. Ne gezer efendim ne gezer. Tabanca bile kendisine aşık olur valla.

Bizdeki polislerle tanışmamış daha. Hiç merakı da yok. Kendi başına bir kız. Marmaris’i Internet’ten seçip gelmiş. Karate bilmez. Judo bilmez. Hiç atış yapmamış. Yemek yapmasını bilmez. Bu kız ne yapar? İnternette dolaşır.Chat yapar. Çat ordadır, pat buradadır.Ama Marmaris’i sevmiş. Türkleri de sevmiş.

Biz ha bre test yapıyoruz kızı. İyi ama da, birden hüviyet sorarak bana: ‘Sen neyin nesi, kimin fesisin?’ derse ben n’aparım? ‘’Şey…İşte…Hani anlarsın ya!.. Nasıldı o ? İnternet… Blog... Kem, küm… Milliyet..Kom tr.’’ mi derdim?! Her halde en yakın cafe’ye davet ederdim onu. Beni karakola davet etmesine fırsat vermeden. Otururduk PC nin başına. Çıkarırdık nufus kağını, korduk farenin yanına. Ekrana dikerdik gözlerimizi. ‘ Şimdi civciv çıkacak, kuş çıkacak’ derdik. Neymiş efendim, Hüviyetimizi ispatlayacağız Öhhhööö…Üyelik numaramızı girerdik. Sayfamız karşımıza çıkardı. Oradaki isimle, masadaki hüviyet birbirini tutunca, maksat anlaşılmış olurdu. Biz de yırtardık tabi.

Eee, diyeceksiniz ki bunlara ne lüzum var? Hüviyet kafidir. Kafi gelmez! MB. İdaresi, bu hüviyet işine el atmalıdır. Hele bir düşünün. Öyle değil mi Başak Hanım? Bu işi, Başak Hanım bir öneri halinde idareye sunarsa, hepimiz adına temiz bir iş yapmış olacaktır. Bir şey söyleyeyim mi, bu proje hayata geçirilirse, sebep olanların kulak çınlamaları hiç eksilmez. Çınlayan kulak, sıhhat alametidir. (Şu an Başak Hanımın tebessüm ettiğini hissediyoruz. Efendim söylemek lazım gelirse, bende bir miktar ‘Duru Görü’ vardır. Yani duru görü sahibiyimdir. Ve bu iş olacak gibi gözüküyor.) Dr. Bedri Ruhselman hocam: ‘Sende clair voyance’ yeteneği var’ derdi.

Hem niçin olmasın canım? Büyük şirketler, kendileri ile iş yapan çalışanlarına, özel günlerde takvimdir, anahtarlıktır, portföydür, yurt içi, yurt dışı seyahatler vaat ediyor. Bunu her yıl yapıyorlar. Biz de MB’ dan bir şeyler görelim artık değil mi? Bir aile kavramıdır ortaya konan. Sıkı ilişkilerin perçinlenmesi de gerekli.Yoksa sevgi ve bağlılık, ‘Sathi’ olur. Bu yüzeysellik de olumsuzluklar yaratır. Şirketler çalışanlarının pat diye yaş günlerini kutluyorlar. Bu sürpriz unutulmuyor. Şevk veriyor. Motife ediyor, onore ettiği için, tandansı da düşürmemek için kişi, eforunu ikiye katlıyor.

Başak Hanım, önerisini idareye sunarken, kendisine yardımcı olalım dedik. Bunca vefalı blogger’lere, avuç içi kadar kart verilse, çok mudur? Mesela diyelim, gece yarısı bir blogger, bir hırsızın bir ev duvarına tırmandığını görse, ’Dur şunu resimleyeyim’ ‘Ben bildiriyorum’ sütununa haber yapayım dese. O anda polisler gelip çatışma çıksa, sindiği duvar dibinde bizim bloggeri de polis yakalasa: Tessizle: ‘’Bunu da alın, gözcülük yapıyordu’ dese n’olur?! İstediğin kadar yırtın: ‘Blog…internet...’Ben bildiriyorum’ diye gevele dur. İstediğin kadar makineni göster, haber, maber, falan fişmekan de. Polis ikinci bir anosla da, ‘Elinde suç kanıtı olabilecek fotoğraf makinesi de vardı’ diye yebilir de. Gece yarısı nezarette Baş yöneticimiz Başak Hanımı mı arayacaktık? Valla görüştürmezlerdi. ‘Sen minareye kılıf hazırlıyorsun’ diye de çıkışırlardı. Polis çocuğuyum ben. Polislerin içinden geldim. Bilmez miyim? (Başak Hanım bu satırları okurken, dudaklarında acı bir tebessümle kaygılı bir durum alır.’Duru görü’ dedik ya!)

Hiç olmazsa üzerine bir fotoğraf, Mustafa Mumcu’nun çizdiği logolardan da bir resim, üye no eklenirse, al sana bir hüviyet.(Nasıl dedim ama.) MB. İdaresi anladı durumu. Bu yazı, onlara dilekçem olsun. Ne diyeyim? Resmen bu yazı ile, hepiniz adına başvurumu yapmış oldum. Takdir onlarındır.Şayet şu hüviyet işi olursa, yok mu ya, bir çığır açılır ki, deme gitsin. Müthiş bir elektriklenme olur. Memlekette ne kadar baraj varsa, onların akımlarını üzerimizde toplarız. MB, fırtına gibi bir teşkilata bürünüverir. Bir gün karakola düşersek bizi kimse kurtaramaz. ‘Sahtekar durumuna düşmek, işten bile değil! Bu yaka kartı kurtarır bizi ancak. Öyle değil mi MB İdaremiz? Çok kişinin kulakları çınlamıştır. Çınlasın! ‘Kulak çınlaması’ hayra alamettir. N’aparsınız teselli işte!...

Pardon. Kızı unuttuk sahilde yahu! İşin içine polis girince, bayağı ‘Blog’ yazmışız. Kızcağız hala daha poz verdiği yerde duruyor. Sualler bitti.’Seni, dedim, bizim akademilere transfer edelim.’ Güldü:.’ Teknolojiye marakım var’ dedi.Sırada başka fakülteler de varmış. Daha işin başındaymış.

Yazı, şükür burada bitti. İyi ki bitti. Güzel seçelim dedik, ‘Polis Dosyası’ ile kapatıp, idareden hüviyet isteme işine merdiven dayadık.

Bu kız mezun olarak polis olsa da, hakiki suçlulara rastlasa, ‘Dur’ ihtarından önce, gelip bu kıza teslim olurlardı güle oynaya ve de gönülden. Öyle düşünüyoruz.

Her ikisine de saadetler diledim. Erkeğin yüzünde, ışıl ışıl parlayan haklı bir gururun yansıması vardı. Arkadaşı koskoca plajda oy birliği ile ‘Güzel’ seçilmişti zira.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..