Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

MARSIN KILICI

MARSIN KILICI
 

MARS’IN KILICI

(Büyük adam küçük adam)


Âdem’den bu yana insanlığın çözemediği bir sorunu masaya yatırıyoruz. Sen istediğin kadar”Çalışıp ortaya bir şey koyan insan büyük adamdır” de.”Bilgili, terbiyeli de olursa daha da büyük olur” de. Dinen büyüklük Allah inancındadır” de. Kimsenin umurunda olmaz. Boşuna çeneni yorarsın. Büyükler şöyle demiş. Kitaplar şunu yazmış. Hiç önemi yok. Ben yaşanan hayata bakarım. Yaşadığımız hayatta büyük adamı belirleyen bu ölçülerin hiçbir geçerliliği yoktur.

Kabil Habil’i öldürdü. Hangisi daha büyük? Habil iyi kalplidir. Suçsuzdur. Bunlar bir yana bu sorunun insanların yüreklerindeki cevabı ne yazık ki Kabil’dir. Çünkü o kardeşini öldürmüştür. Bu nedenle güçlüdür. İnsanoğlu iyiye vah vah der ama yine de güçlüye ağlar.

İnsanlık tarihini yok sayıyorum. Çünkü orada bu sorunun cevabını bulamam. Dilek henüz doğmamış çocuktur. Yedi defa dolup boşalan bir âlemde kim büyük adam, kim küçük adam, çözülememiş.

Kabil kardeşini öldürdüğü halde ondan daha değerli ve büyük olarak kabul edilmiştir, diyorum. İnsanlık tarihi bu kabul ile bugüne gelmiştir, diyorum. Senin her şeyden daha önemli hayati bir sorununu sana anlatmaya çalışıyorum. Acele yok! Yavaş yavaş konuya gireceğiz. Beni dumura uğratma!

Sakallı ne diyor?”Büyük olan sadece Allahtır”Eyvallah. İtirazımız mı var? Ama sen gel bizim mahalleye, orada söyle bunu. Mevlana mı büyük Cengiz Han mı? Korkma ikisi de öldü. Sana bir şey yapamazlar. Laf aramızda ben bile “Mevlana büyük” diyemiyorum. Neme lazım Moğol dirilir falan da başımız belaya girer sonra. Bu espri ve şaka değil. Güç ve onun yaydığı korku insanlar üzerinde çok etkilidir.

Bir yerin, bir mahallenin kabadayısı, abisi, büyüğü o mahallenin en belalı serserisidir. Hiç kimse bana hikâye anlatmasın. Türkiye’deki bütün kadınların idealindeki erkek Cengiz Han’dır. Asla Mevlana değildir. İnsanlığa Cengiz Han mı Mevlana mı daha fazla fayda sağlamıştır? Biri yapmış diğeri yıkmıştır. Ve insanlık yapanı değil yıkanı tercih ediyor. Boşuna yorma kendini. Konya’da semah dönen Mevlevi dervişinin dahi yüreğinde Cengiz Han vardır. Ya Korkut senin ne alıp veremeyeceğin var Allahın Moğolundan? Tahtını sana bırakmadı diye mi kızdın yoksa?

Ah benim derdimi bir anlasan! Kendimi senin için paraladığımı bir bilsen. Tarlanı sürdün. Ürününü ektin. Köyün deresi taşmış. Koşup gittin set yaptın. Ağaçları kesiyorlar hükümete haber verdin. Muhtar değilsin, bekçi değilsin. Köy odasında sana söz verildi mi? Kim konuştu orada en çok? Belinde silah akşam sabah içen, köyün serseri ağası. Nerde senin değerin? Onca çaban, gayretin nerde? Ağzını açıp tek laf ettirdiler mi sana?”Nuri evladımıza söyledik yaptırdık” dedi ya senin yaptıkların da ona yazıldı. Köylü hep bir ağızdan”Sağolasın ağam” demediler mi?

Ülkemin insanları, ağzınızla kuş tutsanız büyük adam olamazsınız. Türkiye’de büyük adam kadroları doludur. Aksine herkesin de derdi takdir edilmektir. Birilerinin gözüne girebilmek için kendimizi paralar dururuz. İşyerinde aynı koşullarda bulunduğum birisi bana şeflik değil müdür yardımcılığı yaptı. İnanılmaz bir olay!

Bir ülkede cehalet varsa orada aynı koşullarda bulunan insanlar değer bakımından kesinlikle birbirlerinden farklıdır. Sesi çok çıkan, kabadayılık yapan, parası olan, torpili olan kimseler yeteneksiz bile olsalar sizin üzerinizdedirler. On binlerce yıldır bu böyle olmuştur. Bugün Türkiye’de de böyledir.”Onlar kendilerini öyle sanan zavallılardır” diye istediğin kadar insanlık nutukları at bana. Kulağıma girmez. Çünkü ben yaşayarak görüyorum. Ben selam verdiğim zaman kıytırıktan karşılık veriyor, ona ise iki büklüm eğiliyorsun. Korkuyorsun ya da başka bir nedeni var.

Valla işimi gücümü bırakır çıkar tek tek sayarım. Bu ülkede kendisini büyük adam yerine koyan, ya da beslemeleri, bağlantıları ve yalakalarınca büyük adam ilan edilen karıncadan dahi küçük milyonlarca zavallı var. Bunlar sizin hak ettiğiniz itibarı, değeri elinizden çalıyorlar.

“Ne yapayım Allah görsün”ya da”benim hiçbir şeyde gözüm yok”dedin ki zaten senden beklenen cevap da budur. Bu, teslimiyetin, zavallılığın tescil edilmesidir. Sen zavallı mısın?

Sevgili halkım! Israrla ülkemizde bir takım kişilerin güce dayalı tahakkümlerinin üzerinde duruyorum. Çünkü bu utanç tablosuna biraz da senin anlayışın, çekingenliğin, korkaklığın, ürkekliğin neden oluyor. Haklı haksız sesini yükselten boş kafa Niyazi’yi alkışlıyorsunuz. Etrafında bir halka oluşturup”Yaşa, varol” diye pohpohluyorsunuz. Ne yapmış? Üç kişiyi doğramış. Hapse girmiş, çıkmış.

Ülkemizde bir takım kişilerin güce dayalı baskı ve tahakkümü, mevkii, zenginlik, kişinin arkasının güçlü olması gibi nedenlerle bir kısım insanlar her şeyinizi elinizden aldıkları gibi itibarınızı da almakta, daha doğrusu çalmaktadırlar. Bugün ülkemizde büyük adam dediğimiz, iyi adam, önemli adam, değerli adam dediğimiz kimselerin en az yarısı beş kuruş etmeyen insanlardan oluşmaktadır. Bu sahte dünyada nice değerli fidanlar anlaşılmadan, bilinmeden, görülmeden, tanınmadan kaybolup gitmektedirler.

Benim bir müdürüm işyerinde kaç kişi olduğunu bilmediğini söyledi. İki yıl görev yaptığı dairede kaş kişinin çalıştığını bilmeyen bir müdür. TV’de bir öğretmen Türkiye’nin başkenti Antalya demişti. Keşke imkânım olsa da o yarışmayı çıkarabilsek. Yine TV’ de İzmirli bir üniversite hocası Fatsa’nın Ordu’nun ilçesi olduğunu bilemedi. Türkiye’nin başkentini bilmeyen o öğretmen belki de daha sonra milli eğitim müsteşarı olmuştur. Üniversite hocası da dekan. Elbette herkes her şeyi bilemez. Yine de büyük adamın bir artısı olmak zorundadır. Binbirdirekli Kazım, Tophaneli Murat, Laz Hasan inanmayacaksınız ama halkın büyük bildiği kimselerdir. Bunlar halk için Köroğlu’dur, Zaloğlu Rüstem’dir, Dadaloğlu’dur. Ne yapmış Binbirdirekli? Kendisi gibi üç beş serseriyi dövmüş. Bizim halkımız kahramanlara bayılır. Tayyip’de kahraman ayağıyla kazandı zaten.

Zengin kişi büyük adamdır. Hiç kimse itiraz etmesin. Üç kuruşluk adam olsa bile Türkiye’de zengin adam büyük adamdır. Mevki sahibi büyük adamdır. Türkücü? Üfürükçü? Peki, kim küçük adamdır? Gariban simitçi, dağları taşları delen çalışkan çifçi, alnından oluk oluk ter boşanan işçi küçük adamdır. Ortada iki kıvırtıp oynayan üç kuruşluk dansöz otuz yıldır bu ülkeye hizmet eden Kerim Korkut’dan kesinlikle büyük adamdır.

Kim verdi bunlara bu payeleri? Niye hak edene hak ettiğini vermiyorsunuz? Unutmayınız insanlara verdiğiniz maaş çocuğa verilen harçlık yerine geçer. Sadece harçlık vererek çocukları, sadece maaş vererek büyükleri kandıramazsınız. Çocukların sevgiye, büyüklerinse itibara ihtiyacı vardır.

Yaz günü iyice terledik. Çok çetin bir konu. Halkımız bazı gerçekleri anlamalıdır. Kerim Korkut boş yere kalem oynatmaz. Tüm bu yazılar geleceğin Türkiye’sinin kaldırım taşlarıdır. Etrafımdaki büyük insanlardan nefes alamıyorum. Ben kahve müşterisiyim. Ama kahveci çırağı çayı önce orada köşede oturan birine götürüyor. Kan beynime çıkıyor. Ortalığı dağıtmama ramak kaldı. Neden bu öncelik? Neden bu ayrım? Bu kişi uzaya gitmiş gelmiş bir astronot ise bırak çayını ben kendi ellerimle götüreyim. Değilse”Höt” dedi diye korkup bu rezillik yapılır mı?

Kendim sorup cevabını yine kendim veriyorum. Yapılır elbet. Sahipsiz millet, Türkiye halkı belli ki her şeyden, herkesten korkar olmuş.

Sevgili halkım! Mutlu bir Türkiye için içimizdeki itibar hırsızlarını, görgüsüz, cahil, kendilerini bir şey sanan kabadayı bozuntularını, torpille, parayla adam olmuş üç kuruşluk insanları aslında olmaları gereken yere indireceğiz. Bugünkü ülke yöneticilerinden ümitliysen gülerim sana. Onların kendileri zaten büyük adam değiller ki. Düzen onları oraya getirmiş. Onlar bunu sorun olarak görmüyorlar ki değiştirsinler. Torpille bir adama görev mi verilir ya! Torpille bir adama görev mi verilir? Zengin dayın mı var? Hatırı sayılır amcan mı? Yoksa senin ağzınla kuş tutsan bile bu ülkede hak ettiğin, şans verildiğinde hakkını vereceğin önemli bir görev alma şansın var mı?

Ben bu insanlar arasındaki farklara çok taktım. Güzellik, yetenek, boy pos, konuşma gibi artıları anlıyorum. İnsanlar bu tür artılarla toplumda diğerlerine göre bir adım önde olabilirler. Bir insanın zengin olması gerçekte artı değer değildir. Çünkü ülkemiz hırsızlar cenneti olduğundan pekâlâ o parayı çalmış olabilir. Mevki sahibi olmak da insana değer katmaz. Belki oraya layık değildir; torpille gelmiştir. Yüksek yüksek mevkilerde olsa neye yarar. İşini, görevini başarıyla yapamıyordur.

Aslında benim derdim bunlar değil. Bunlarla mücadele yeni düzende kolay.”Alnından vıcık vıcık ter boşansın o zaman al parayı, zenginlik ananın ak sütü gibi sana helal olsun dersin. Mars’ın kılıcını getir al mevkii “dersin olur biter.

Zor olan, bir takım insanların sizin iyi niyetinizden, çekingenlik ve ürkekliğinizden, ortada bir ülke düzeninin olmayışından yararlanıp sizleri baskı, korku ve tahakküm altına alarak önemli adam gibi hareket etmeleridir. Bu şekildeki büyük adamlık ülkemizde çok ciddi bir sorundur. Ne eğitimleri ne de bilgi ve becerileri sizin kadar olmadığı halde torpille ve aracı koyarak bir mevkie tayinlerini yaptırırlar. Siz ömrünüzü verirsiniz kendinizi yetiştirirsiniz. Sonra sokakta limon satmak zorunda kalırsınız.

Türkiye halkı bilsin ki Ağaç Hareketi düzeninde bütün bu uyduruk mevkiler kaldırılacaktır. İşte yeniçağın mevkileri:

****Şartların tutarsa ve halk seni seçerse ülke yönetiminde görev alır, 100 ana yönetim birimi üyesinden biri olursun.

****10 yıllık temel eğitimden sonra üniversiteyi kazanır her hangi bir meslekte uzman olursun. Maaşın diğer çalışanların%30 fazlası olur; o kadar.

****Patronluk diye bir mevkii yok. Senin paranla kurulmuş olsa bile kendi fabrikanda o da şartların tutuyorsa işçilerin başında uzman olarak çalışırsın. Bunun dışında zaten zengin olduğun için çalışma mecburiyetin yoktur; dilediğini yapmakta da serbestsin.

****Ağalık, aşiret reisliği diye kavramlar yeni düzende yok. Ama sen istersen kendi kendini köy ağası veya aşiret reisi ilan edebilirsin. Ancak birilerine ben ağayım, reisim, bana uyacaksınız, diyemezsin.

****Şeyh, derviş gibi inanç kişilikleri için de durum aynıdır. Ama gönüllü olarak birileri sizinle birlikte hareket etmek istiyorlarsa kişiler özgürdür. Ama her şey açık ve aleni olup kontrol yönetimin elindedir.

****Geriye kalan herkes çalışandır. Aynı işte ülkenin neresinde olurlarsa olsunlar aynı ücreti alırlar. Aylık kazanç ve toplam gelir kriterlerini tutturanlar çalışmak zorunda değildirler. İstedikleri şekilde yaşamlarını planlayabilirler. Çalışma mecburiyeti aylık kazancı ve varlık tutarı belirlenmiş ölçülerin altında olanlar yani fakir insanlar içindir. Doğal olarak bu kimseler de ölçüyü tutturduklarında çalışma mecburiyeti bunlar için sona erer.

İsteyen gitsin kontrol etsin bu dediğim kişilerin bir tanesi bile işsiz ya da boşta değildir. Boğaziçi mezunu üç yıldır boş geziyordur. Lise mezunu bu kişi en kral yerdedir. Bizim hiç kimsenin işinde, ekmeğinde ve mevkiinde gözümüz yok. Hak ediyorsa helal olsun, yardımcı da oluruz. Biz ortada bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Siz caminizde yüz tane hırsızı kabul edersiniz ama ben meyhanemde bile bir tane hırsızı kabul etmem. İşte aramızdaki fark budur.

Söylediğimiz gibi yeni düzende bugün olduğu gibi bir kısım insanlar para, mevkii ve şan şöhret isteyebilirler. Hiç şüpheleri olmasın ki bunlar kendilerine yeni düzende de verilecektir. Ama Türk Milleti’nin ve Kerim Korkut’un onlardan istediği bir şey vardır. Mars’ın Kılıcı. Marsın Kılıcı Türkiye insanının refahı, saadeti ve mutlu geleceğidir. Getirsinler, alsınlar istediklerini!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..