Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Martılar ve İnsanlar

Sisin kapladığı Kadıköy’de, gri bir renk almıştı gökyüzü. İskeleye doğru ilerlerken her biri bir yerlere koşuşturan insan kalabalığı sarmıştı sanki her tarafı. Yosunlu duvarlara vuruyordu durmadan bulanık deniz. Martıların çığlıkları eşlik ediyordu kalkmak üzere olan vapurun eşsiz melodisine. Tam bir senfoni gibiydi her şey.
Tanımadığım yüzlerce insanla beraber ilerledim. Hareket saati gelmişti… Bir anda martılar dikkatimi çekti. Hep beraberlerdi sürüler halinde. Bıkmadan usanmadan uçuyorlardı denizin üzerinde. Geminin sireninin çalıp, hareket etmesini bekliyorlardı. Vapurun hareket etmesiyle martılar daha da bir hareketlendi. Vapur mu onlara uyum sağlıyordu, martılar mı vapura belli değildi. Suyun üzerinde öyle süzülüşleri vardı ki suya bir dalışları sormayın gitsin. Hele bir araya gelip çığlık çığlığa bağrışmaya başlayınca şenlik var zannederdiniz.
Onları izlerken zamanın nasıl aktığını anlamadan yolculuk bitmişti. İskeleye yanaşmak üzereydik. İnsan kalabalığı bu sefer aksine hareket ediyordu inmek için… İskeleden ayrılırken göz kırptım martılara, hoşçakalın bu mutluluğunuzdan, birlikteliğinizden vazgeçmeyin cümleleri dökülüverdi dilimden.
İşte tam o anda martı olasım geldi... Martılar yaşamayı seviyorlardı, birlikte yaşamayı. Çünkü derinlerde bir yerde özlediğim bir şeyleri hatırlatıyorlardı bana…
İnsanoğlunun varoluşundan bu yana bir türlü tam anlamıyla başaramadığı bir şeyi.
Birlik olup ayrımcılık yapmadan, bu türk, bu kürt, bu ermeni demeden. İnsanların dini, siyasi, sosyal görüşlerini ezmeden; hor görerek ötekileştirmeye çalışmadan güzel ülkemizin insanlarını, kültürlerini birer gökkuşağının renkleri gibi düşünüp; savaşsız,fitne, fesat olmadan saygıyla sevgiyle birlikte yaşamayı… Neden bunu başaramıyoruz ki biz?
Martılar bunu başarabiliyordu… Karıncalara, arılara, kurtlara hangi canlı türünün yaşayışına bakarsak bakalım, bir birlikteliğin yaşandığını rahatlıkla görebiliyorduk. Bizlerde başta toplum olarak bu birlikteliği başarabilmeliyiz. Başarabilmeliyiz ki toplum olabilelim. Toplum olabilmek, tek tek insanların toplamı değildir. Toplum olabilmek insanların duygularını, ilişkilerini, kavgalarını, zaaflarını, sevinçlerini, kültürlerini,inançlarını da içine alan karşılıklı anlayış, sevgi ve hoşgörü gerektiren çok daha geniş bir olgudur. Ve toplumsal barışın temelinde de her şeyde olduğu gibi sevgi yatmaktadır. Sevgi insanların ruhunda bulunan değerli ve olumlu bir yetenektir.
Unutmayalım ki, dünyada sevgi olmazsa barış olmaz. Barış olmazsa huzur olmaz. Huzur olmayan bir toplumda da ne biz, ne de gelecek nesiller güven içinde yaşayamaz…
Başka dünya olmadığına ve farklılıkları yok sayamayacağımıza göre, aynı gemide birlikte yol almak zorundayız. Tıpkı martılar gibi...

Tek başına uçan bir kuşu mu izlemek zevklidir, yoksa birlikte çığlık çığlığa uçan kuşları mı?

 
Toplam blog
: 43
: 983
Kayıt tarihi
: 22.04.12
 
 

İşletme  mezunu. Kurumsal şirketlerde satınalma, muhasebe, halkla ilişkiler üzerine çalıştı. Kişi..