- Kategori
- Deneme
Martının çığlığı zevktendir
Hey martı, çığlığınla çık ortaya!...
Bu sabah İstanbul'da bir gariplik vardı, şehrin fermuarı açıktı, düğmeleri!
İstanbul'un sokaklarındayım. İnsanların düğmeleri açıktı, fermuarları! Altları yoktu ve üstleri! Herkes çıplaktı. En güzel çıplak İstanbul'du. Hiç kimsenin çıplaklığı yoktu. Görünürdük. Görünmezdik.
Kimse kimseye dokunmuyordu gözleriyle.
Eller, İstanbul dahil herkesin eli, elleri şeylerini arıyordu, yoktu! Balıklar gülüyordu, martılar ve en beteri kargalar gülüyordu.
Kadınlar solda duruyordu, erkekler sağda.
İlginç, bu sabah İstanbul'da, sokaklarda, sokaklarımızda hiç çocuk yoktu. Böyle daha iyiydi bizce fermuarsız ve düğmesiz....
Kadınlar boyuyor, erkekler çiziyordu. Arada kafası karışık duranlar çekiyordu. Ne giyiniğim ne de soyunuk; o zaman neyi çekiyor?
Fermuarsızlık nasıl bir duygu insan?
Düğmesizlik nasıl bir duruştur İstanbul, İstanbul'da?
Kimi uzun, upuzundu çıplaklığında. Kimi kısa, kısacıktı, hatta yoktu o halinde. Kimi halinden mutlu, kimi alabildiğine hüzünlü idi.
İdil Biret o köşede Chopın'le İstanbul İstanbul mırıldanıyordu.
Chopın de çıplak!...
Neyse, zaman her şeyi yoluna koydu. Birazdan, bir zaman sonra akşam oldu. Önce İstanbul fermuarını çekti, düğmesini ilikledi; fermuarlarımızı çektik, düğmelerimizi ilikledik sonra biz.
Fermuarlı veya düğmeli, ha varız, ha yokuz, ha çıplağız, haaaa; hah hah ha!..
1. Not: Aşağıda fermuar, yukarıda düğme daha iyi duruyor erkekte, bak İstanbul da bana katılıyor. Kadınlara gülmek çok yakışıyor İstanbul'da, bol fermuarlı ve düğmeli ve çıplak; aşağısı, yukarısı hiç farketmez!
2. Not:
Trene biner binmez
fermuarını açan
var biliyor musun
bu şehirde,
düğmesini
kadına erkeğe
aldırmadan
koparıp atan.
Trenden iner inmez
vapura fermuarsız
ve düğmesiz,
uzun kısa,
iri ince
koşan var
biliyor musun,
sarılıp yatan
güvertede.
Ve ve ve
o martının çığlığı
zevktendir
zevkten!
Ş.Y.
İstanbul'un sokaklarındayım. İnsanların düğmeleri açıktı, fermuarları! Altları yoktu ve üstleri! Herkes çıplaktı. En güzel çıplak İstanbul'du. Hiç kimsenin çıplaklığı yoktu. Görünürdük. Görünmezdik.
Kimse kimseye dokunmuyordu gözleriyle.
Eller, İstanbul dahil herkesin eli, elleri şeylerini arıyordu, yoktu! Balıklar gülüyordu, martılar ve en beteri kargalar gülüyordu.
Kadınlar solda duruyordu, erkekler sağda.
İlginç, bu sabah İstanbul'da, sokaklarda, sokaklarımızda hiç çocuk yoktu. Böyle daha iyiydi bizce fermuarsız ve düğmesiz....
Kadınlar boyuyor, erkekler çiziyordu. Arada kafası karışık duranlar çekiyordu. Ne giyiniğim ne de soyunuk; o zaman neyi çekiyor?
Fermuarsızlık nasıl bir duygu insan?
Düğmesizlik nasıl bir duruştur İstanbul, İstanbul'da?
Kimi uzun, upuzundu çıplaklığında. Kimi kısa, kısacıktı, hatta yoktu o halinde. Kimi halinden mutlu, kimi alabildiğine hüzünlü idi.
İdil Biret o köşede Chopın'le İstanbul İstanbul mırıldanıyordu.
Chopın de çıplak!...
Neyse, zaman her şeyi yoluna koydu. Birazdan, bir zaman sonra akşam oldu. Önce İstanbul fermuarını çekti, düğmesini ilikledi; fermuarlarımızı çektik, düğmelerimizi ilikledik sonra biz.
Fermuarlı veya düğmeli, ha varız, ha yokuz, ha çıplağız, haaaa; hah hah ha!..
1. Not: Aşağıda fermuar, yukarıda düğme daha iyi duruyor erkekte, bak İstanbul da bana katılıyor. Kadınlara gülmek çok yakışıyor İstanbul'da, bol fermuarlı ve düğmeli ve çıplak; aşağısı, yukarısı hiç farketmez!
2. Not:
Trene biner binmez
fermuarını açan
var biliyor musun
bu şehirde,
düğmesini
kadına erkeğe
aldırmadan
koparıp atan.
Trenden iner inmez
vapura fermuarsız
ve düğmesiz,
uzun kısa,
iri ince
koşan var
biliyor musun,
sarılıp yatan
güvertede.
Ve ve ve
o martının çığlığı
zevktendir
zevkten!
Ş.Y.