Mary Anne Evans

Birleşik Krallık, İrlanda ve Hindistan'da 1837-1901 yılları arasında hüküm süren Kraliçe Victoria'dan adını alan dönem (Victorien dönem), hem Sanayi Devrimi'nin yaşandığı hem de dinsel çelişkilere karşı Hristiyanlığı eleştiren bilimsel araştıma ve gelişmelerin pek çok sanat dalını da etkilediği bir dönemdir.

İşte bu dönemde, hala devam ettiği üzre, kadınlar önce babasına sonra da kocasına aitti. Kadınlardan beklenen itaat etmek, çocuk doğurmak ve evde oturmaktı. Mary Anne Evans'ın romanlarını George Eliot ismiyle yazması bu yüzden şaşılacak bir durum değildi, hatta olması gerekendi belki de...
Lawrence'a göre salt olayları anlatmayı bir kenara bırakarak aslında her şeyi başlatan O'ydu.

Mary Anne Evans 22 Kasım 1819'da Warkwickshire'da yaşama başladı. Babası varlıklı bir adamdı. Böylece istediği zaman kütüphanaye gidebiliyordu. Yunan klasiklerini de bu dönemde okumaya başladı. Annesi öldükten sonra babası ile birlikte Coventry'e taşındılar. Burada radikal görüşlerin tartışıldığı Charles ve Cara Bray'ın evinde yeni fikirlerle tanıştı.

Babasının ölümü üzerine İsviçre'ye gitti. Bir yıl sonra da yazar olmak için Londra'ya yerleşti. Burada evinde kaldığı John Chapman sayesinde Westminster Review'da editör yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca bilen Evans o dönemde ve aslında her dönemde kadınların kimliği haline dönüştürülen evlilik ve annelikle sınırlanan rolü elbetteki benimseyemezdi. Ve George Henry Lewes ile yirmi yedi yıl imzasız bir aşk yaşadı. Lewes'ın ölümünden iki yıl sonra kendisinden yirmi yaş küçük olan bankacı John Cross ile evlendi. Yani, O'na göre yaşamı boyunca ''yenilgiden çok daha kötü olan zaferler vardı'' ve tutuculuğa karşı her daim meydan okudu.